Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/16442
Karar No: 2017/7930
Karar Tarihi: 31.10.2017

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/16442 Esas 2017/7930 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2016/16442 E.  ,  2017/7930 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 15.09.2014 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi kal, karşı davacı tarafından 17.11.2014 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 24.05.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı karşı davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 31.10.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı-karşı davacılar vekili Av. ... geldi. Diğer taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.10.2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.Ü

    (Muhalif)
    KARŞI OY
    Davacı vekili, müvekkilinin maliki bulunduğu ..., ... İlçesi, ... Köyünde bulunan 1422 parsel sayılı taşınmazı üzerine, davalıların ev ve müştemilat yapmak suretiyle müddahalede bulunduklarını belirterek, müdahalenin men"ine ve üzerindeki yapıların kal"ine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar-karşı davacılar vekili 17/11/2014 tarihli dilekçesinde, davacı ile müvekkili davalı ..."nin kardeş olduklarını, aynı yerde bulunan 1422, 1423 ve 1424 parsel sayılı taşınmazların önceden müşterek murisleri olan ..."a ait olduğunu, kadastro geçtiği sırada ..."da yaşadıkları için taşınmazlardan büyük olan 1422 parselin davacı adına, küçük olan 1423 parselin ... ve ... ile müvekkili üzerine tespit ettirildiğini, ayrıca müvekkilinin paydaş olduğu bu parsele davacının ev ve ahır yaparak kullandığını, davadan yaklaşık on yıl önce müvekkilinin ..."e dönmesi üzerine, davacı ile yapılan anlaşmaya uygun olarak davacının maliki bulunduğu 1422 parsel sayılı taşınmaza ev ve bahçe yaptığını, evin yapılmasına davacının rıza gösterdiğini, inşatında bizzat çalıştığını, evin değerinin arsa değerinden fazla olduğunu, davacının kardeşler arasındaki ailevi anlaşmazlık nedeniyle men"i müdahale davası açtığını, bu davasında haklı olmadığını belirterek, davacının men"i müdahale davasının reddini; davacının rızasıyla taşınmaza iyiniyetli olarak yapılan evin değerinin arsa değerinden fazla olması nedeniyle, evin kullanımı için gerekli bulunan ve bilirkişi raporunda belirlenen 279,13.m2"lik kısmın tefrik edilerek, uygun tazminat karşılığında müvekkili adına tescilini talep etmiştir.
    Mahkemece, davalı-karşı davacıların dava konusu 1422 parsel sayılı taşınmaza ev yaparken davacının rızasını aldıkları, bu nedenle kötüniyetli davrandıklarının söylenemeyeceği kabul edilmiş ancak, davalı-karşı davacıların bu evi yaparken yerin kendilerine verileceğini, başka bir ifadeyle bu evi yaparken yerin kendilerine ait olacağı inancıyla hareket ettikleri hususunu ispat edemedikleri gerekçesiyle, karşı davaları reddedilmiş ve davacının talebi doğrultusunda karar verilmiştir.
    Hükmü, davalılar-karşı davacılar vekili temyiz etmiştir.
    Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, kanun koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
    Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer şartlar da mevcutsa, malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
    TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Dava konusu olayda, 1422 parsel sayılı taşınmazın yapının yapıldığı ve davanın açıldığı tarihteki maliki, müstakilen davacı ..."dır.
    Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
    a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
    TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
    Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir.
    b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
    Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. Bazı Yargıtay kararlarında vurgulandığı üzere, inşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açar.
    c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
    Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de, büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
    d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanı sıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince;
    Davacı ile davalı-karşı davacılar arasında akrabalık bağı vardır. Davalı-karşı davacılar, davacının kız kardeşi ve eniştesidir. Taraflar arasında, dava konusu taşınmaz zemininin davacıya ait olduğu konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf, dava konusu taşınmaz üzerine yapılan yapının iyiniyetli olarak yapılıp yapılmadığı ve davalı-karşı davacıların ileride malik olacakları inancıyla hareket edip etmedikleri hususundadır. Mahkeme, davalı-karşı davacıların yapıyı yaptıkları sırada davacıdan izin aldıklarını, iyiniyetli davrandıklarını, bu konuda bir ihtilaf bulunmadığını kabul etmiş ancak, ileride malik olacakları inancıyla hareket ettiklerini ispat edemedikleri için karşı davayı reddetmiştir.
    Davalı-karşı davacıların, ileride malik olacakları inancıyla hareket edip etmedikleri, yapılan yapının niteliği nazara alındığında kolaylıkla belirlenebilir. Dava konusu taşınmazdaki yapının mütemmim cüz niteliğinde bir yapı olduğu konusunda anlaşmazlık bulunmadığına göre, yapıyı yapanların bu yeri sahiplenmek istedikleri hayatın olağan akışına uygun bir sonuçtur. Öte yandan davacı tarafından, davalı-karşı davacıların yapıyı yaparken ileride malik olmak amacıyla hareket etmediklerine ilişkin itirazda bulunulmadığı ve bu durumun davacı tarafından ispatlanamadığı anlaşıldığına göre, ispat yükü ters çevrilerek davalı-karşı davacıların temliken tescil taleplerinin yazılı gerekçeyle reddedilmesi hukuka, mahkemenin kabulüne ve dosya kapsamına uygun değildir. Hükmün bu gerekçelerle bozulması gerekirken, onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.






    TL :
    2.346.12 O.H.
    586.55 P.H.
    1.759.57 Kalan Davalı/Karşı davacılar



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi