14. Hukuk Dairesi 2016/16671 E. , 2017/7901 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.06.2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde muhdesat bedelinin tahsili talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 31.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı ... ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 31.10.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı asiller ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı vekili 16/06/2015 tarihli dilekçesiyle; davacının 24 sayılı parseli aldığını zannederek bitişik 70 sayılı parseli, kayınpederi ..."dan 17.02.2014 tarihinde tapudan satın aldığını; ancak, 24 parsel sayılı dava konusu taşınmazın ise ..."ın kardeşi ... mirasçıları ve ... adına tapuda kayıtlı olduğunu, 25.03.2015 tarihinde 3402 sayılı Yasa 22/a maddesi gereğince yapılan yenileme kadastrosu sonucu öğrendiğini, davacının böylece kayınpederi ..."ın haklarına satış bedelini ödemiş olduğundan halef olduğunu, ... Köyü 152 ada 24 parsel sayılı taşınmazın TMK 724 ve devamı maddeleri uyarınca davalılar adına olan tapusunun iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline, mümkün olmadığı takdirde ... tarafından yapılmış olan tüm muhdesatın bedelinin yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, taşınmazın tapulama tutanağının 23.09.1980 tarihinde kesinleştiğini, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini; ayrıca, davacıyı haklı çıkaracak bir sebep olmadığını, özellikle ev, müştemilat ve ağaç bedellerinin istenmesinin hiçbir hukuki gerekçesi olmadığını, davacının uygun bir bedel karşılığında arazi mülkiyetinin kendisine verilmesini istemekten başka bir çaresinin olmadığını, bu nedenden dolayı 2. talebinin reddedilmesi gerektiğini, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, gerekçe gösterilmeksizin dava dilekçesi, cevap dilekçesi, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre davacının davasının reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK"nın 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının gerekçeli olması, kararda tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir. Aynı hüküm, T.C. Anayasasının 141/3 maddesinde de benimsenmiştir. Şayet kararlar, HMK"nın 297. maddesindeki nitelikleri taşımıyorsa bu tür kararlar "gerekçeli karar" değil "sözde gerekçeli" kararlardır.
Anayasanın 141/III ve HMK"nın 297. maddesi gereğince sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç gösterilerek kararın gerekçeli yazılması gerekirken “dava dilekçesi, cevap dilekçesi, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davasının reddine” denilmek suretiyle “sözde gerekçe” yazılmış, karar gerekçesiz olmuştur. Bu nedenle temyiz incelemesi yapılamayacağından, kararın usulüne uygun gerekçe yazılmak üzere bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 1480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
31.10.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.