23. Hukuk Dairesi 2014/8955 E. , 2015/7034 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ : 22/05/2014
NUMARASI : 2011/138-2014/198
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacılar vekili, müvekkillerinin, davalı kooperatifin 05.03.2011 tarihinden önceki yönetim kurulu üyeleri olduğunu, 05.03.2011 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında, UEDAŞ’a ait elektrik faturası gideri, Belediye Başkanlığı"na ödenen su faturaları gibi ortak gider faturalarının yeterince açıklığa kavuşturulmadığı, yaz sezonunda 700.000,00- 800.000,00 TL tutarında su faturaları ödendiği, bu miktarların mevsime göre çok olduğu, bu tutarların gerçek durumu yansıtmadığı, gerçek tüketimden fazla ödeme gösterildiği iddia edilerek, genel kurul kararının 6. maddesi ile, müvekkillerinin oyçokluğuyla ibra edilmemelerine karar verildiğini, bu kararın somut verilere dayanmadığını, söylentilere dayanılarak bu şekilde karar verildiğini, kararın yeterli çoğunlukla alınmadığını, bu nedenlerle hukuki dayanağının bulunmadığını ileri sürerek, 05.03.2011 tarihli genel kurul kararının 6. maddesinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, iptali istenen genel kurul kararının alınması sırasında, yasanın aradığı toplantı ve karar sayısına uyulduğunu, TEDAŞ’a toplam 8 adet ödeme yapıldığını, bu bedellerin üyeler tarafından daha önce de ödenmesine rağmen tekrar aidat için toplanan paralardan ödenmesinin doğru olmadığını, davacıların gelir ve giderlere ilişkin genel kurul toplantısında yeterli açıklama yapamadıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; 05.03.2011 tarihli genel kurulun usulüne uygun olarak toplandığı, kooperatifin 26 ortağının bulunduğu, toplantıya 20 ortağın katıldığı, söz konusu kararların oy çokluğu ile alındığı, bu şekilde toplantı ve karar yeter sayılarının yasaya uygun olduğu, davalı kooperatife ait ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmadığı, bilirkişi raporunun denetime elverişli ve yeterli olduğu, davanın sübut bulmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, 05.03.2011 tarihli genel kurulda gündemin 6. maddesinde, yönetim ve denetim kurulunun ibra edilmemesine, bilanço ve gelir gider cetvellerinin onaylanmamasına ilişkin alınan kararların iptaline ilişkindir.
05.03.2011 tarihli genel kurulun iptali istenen 6. maddesinde, yönetim ve denetim kurulu oyçokluğuyla ibra edilmemiş, hesap ve bilançolar oyçokluğuyla kabul edilmemiş, yeni yönetim kuruluna dava açma konusunda oybirliğiyle yetki verilmiştir. Davacılar, genel kurulda, yönetim kurulu aleyhine alınan tüm kararlara itiraz ettiklerini belirterek muhalefet şerhi koymuşlardır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 53. maddesi uyarınca, genel kurulda alınan kararların, yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğu iddiasıyla, toplantıda bulunan ortaklar ret oyu kullanıp, alınan kararlara muhalif kalarak, keyfiyeti tutanağa geçirdikten sonra kararın iptali için toplantıyı kovalıyan günden başlamak üzere bir ay içinde dava açabilir. Yönetim kurulunun ibra edilmemesine ilişkin genel kurul kararı tek başına henüz uygulanabilir bir karar değildir. Zira, böyle bir karara dayanılarak ortaklık adına sorumluluk davası açılabilmesi mümkün değildir. Bunun için, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 98. maddesi yollaması ile kooperatiflerde de uygulanması gereken TTK"nın 341. maddesi hükmüne göre, genel kurulun dava açılmasına özel olarak karar vermesi gerekir. Sadece bu karar, sorumluluk davasının dayanağı durumundadır. Bu itibarla, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemelerine ilişkin bir genel kurul kararının iptalini, haklarında sorumluluk davası açılması yönünde alınmış genel kurul kararı bulunmadan önceki bir aşamada dava edebilmeleri mümkün değildir. (Çamoğlu, Poroy/Tekinalp Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku 8. Bası, Sh. 330 No:599 vd., H. Pekcanıtez, Prof. Dr. Kudret Ayiter"e Armağan, Sh.479, Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu, Türk Ticaret Kanunu"na göre Anonim Ortaklara Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 3. Bası, Sh. 220 ve 221) Nitekim, Dairemiz"in yerleşik uygulaması da bu yöndedir. İbra edilmeyen yöneticiler hakkında açılmış bir sorumluluk davasının mevcut olması halinde, yöneticilerin ibra edilmeme kararının, toplantı ve karar nisabına aykırılık gibi şekli nedenlerle batıl olduğunun tespiti davasının başında ve devamında hukuki yararın bulunduğunun kabulü gerekmekte ise de, esasa ilişkin iptal nedenlerinin açılmış sorumluluk davasında değerlendirilecek olması karşısında, ibra edilmeme kararının esasa ilişkin nedenlerle iptali davasının başında mevcut olan hukuki yararın, davanın devamı sırasında devam etmediğinin kabulü ile iptal davasının 6100 sayılı HMK"nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddi gerekir. Hukuki yararın, davanın açıldığı tarihte bulunması yeterli olmayıp, kararın kesinleşmesine kadar devam etmesi gerekir. İbra edilmeme kararı ile birlikte haklarında sorumluluk davası açılması yönünde bir karar alınmış olan yöneticilerin, ibra edilmemeleri kararının kanun, anasözleşme hükümleri ve iyiniyet esaslarına aykırı bulunduğu iddiasıyla iptali için bir aylık sürede açtıkları davada, davanın başında bulunan hukuki yararlarının devamı ve davanın görülebilmesi, makul bir süre geçmesine rağmen sorumluluk davasının açılmamış olmasına bağlıdır. Diğer yandan, genel kurul iptali davalarına bakan mahkemece kararın iptaline karar verilmesi gerektiği sonucuna varılması halinde, iptal kararı ile yetinilmesi, genel kurulun yerine geçerek ibra kararı verilmemesi gerekmektedir.
Somut olayda, yargılama aşamasında ve temyiz dilekçesinde, kooperatif tarafından davacı yöneticiler aleyhine bir sorumluluk davası açılmış olduğu iddia edilmemiş ve savunulmamış olduğundan, genel kurul kararının tarihi ile, dava sonunda verilen karar tarihi arasında makul sürenin geçtiği gözetildiğinde, mahkemece yöneticilerin anılan kararın kanuna, anasözleşmeye ve iyiniyet esaslarına aykırı bulunduğu iddiasıyla iptali için açtıkları bu davanın başında olan hukuki yararlarının devam ettiğinin kabulü ile, ibra edilmeme kararının esas yönünden incelenmesi isabetli olmuştur.
Öte yandan, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 98. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 380. maddesi “ Bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilançoda bazı hususlar belirtilmemekte veyahut bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine mani yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıplar, bilançonun tasdikiyle ibra edilmiş olmazlar.” hükmünü içermektedir. Buna göre ibra, kooperatifin gerçek durumunu yansıtmalıdır. Bilanço ve gelir gider tablosu tüm ayrıntıları ile açıklanıp irdelenmişse, genel kurulca verilen ibra kararı, gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliğini taşır. İbra, sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerir. Açıklanmamış, belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra yok sayılır.
Diğer yandan, 6100 sayılı HMK"nın 266/1. maddesi "Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir" hükmünü içermektedir. Aynı Kanun"un 282. maddesinde belirtilen bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı ve hakimin bilirkişi raporunu serbestçe takdir edeceği yönündeki hüküm, HMK"nın 281. madde hükmü karşısında hakim bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama alabileceği veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği şeklinde anlaşılmalıdır. Yoksa, hakimin bir kez bilirkişi incelemesine karar verildikten sonra bundan dönerek uyuşmazlığın çözümünün hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki ve mesleki bilgi ile çözümlenebileceği kabul edilemez. Kaldı ki, somut uyuşmazlık, çözümünde bilirkişinin rey ve mütalaasına başvurulmasını zorunlu kılar niteliktedir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, bir kısım belgelerin eksik olduğu belirtilerek tamamlanması halinde rapor sunulabileceği belirtilmiş, bu belgelerin tamamlanması üzerine alınan 07.04.2014 tarihli ek raporda ise, "Asıl raporda belirtildiği üzere, defterde kayıtlı olan bazı miktarlara ait belgelerin dava dosyası kapsamında olmadığı, bazı mükerrer kayıtların olduğu anlaşılmıştır. Bu verilere göre, davalı kooperatife ait ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmadığı ve böylelikle davacıların ibra edilmemesi hususundaki kararın yerinde olduğu kanısına varılmıştır. " görüşü bildirilmiştir.
Davacı tarafça, hükme esas alınan ve yukarıda yer verilen görüşün açıklandığı ek rapora itiraz edilmesine ve itiraza bir kısım ödeme belgelerinin fotokopilerinin eklenmesine karşın itirazın ve mahkemece, dosyanın bilirkişiye yeniden tevdii talebinin, sunulan raporun yeterli olması nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, bilirkişi kurulundan sorularak tespit edilecek eksik belgeleri sunmak üzere, davalı kooperatif vekiline süre verilmesi, ibraz edilmezse kooperatif defterleri ile kayıtlarının, diğer genel kurul ve yönetim kurulu kararlarının, bilirkişilerin incelediği bilançoda yer alan gelir gider farkının dayanak belgelerinin, yönetim ve denetim kurulu faaliyet raporlarının celbi için kooperatifin adresinde keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da anılan bilgi ve belgelere ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise bu bilgi ve belgelerin anasözleşmenin 40. maddesi uyarınca varsa ilgili Ticaret Sicil Memurluğu"ndan ya da anasözleşmenin 41. madde hükmü gereğince varsa ilgili Bakanlık il Müdürlüğü"nden getirtilmesi, 2010 yılına ait davalı kooperatifin yönetim kurulu faaliyet raporunun 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 86. maddesi ve bu maddeye dayanılarak çıkartılmış 11.06.2008 tarihli ve 26903 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olan tebliğlerde belirtilen şartlara uygun olarak düzenlenip düzenlenmediğinin, yönetim kurulu faaliyet raporunun gerekli tebliğ ve ilan işlemlerinin usulüne uygun yapılıp yapılmadığının da belirlenmesi, sonuçta tüm bu bilgi ve belgeler çerçevesinde ibra edilmeme kararının yerinde olup olmadığının tespiti bakımından, davacılar vekilinin, teknik nitelikteki itirazlarını da cevaplandıran, açıklamalı, gerekçeli, denetime elverişli bir ek bilirkişi kurulu raporu daha alınıp, TTK"nın 327., 354. ve 380. madde hükümleri de değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda açıklanan incelemeyi kapsamayan ve bazı belgelerin dosyada bulunmadığı görüşünü açıklayan ek bilirkişi raporunun yeterli olduğu gerekçesiyle, yazılı şekilde hüküm kurulması yanılgılı gerekçeye ve eksik incelemeye dayalı olup, hükmün bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.