Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/1106
Karar No: 2017/5915
Karar Tarihi: 31.10.2017

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/1106 Esas 2017/5915 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2015/1106 E.  ,  2017/5915 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 31.10.2017 Salı günü saat 9.55 de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-
    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacılar, ortak mirasbırakanları ...’dan kalan 34, 38, 214 ve 215 parsel sayılı taşınmazların intikal işlemlerinin yapılacağından bahisle davalıların murisi ...’ın kendilerinden vekalet aldığını, ancak ...’nin vekalet görevini kötüye kullanarak anılan taşınmazları davalı oğlu ...’a satış yoluyla devrettiğini, ... ve ...’in mirasçılardan mal kaçırma amaçlı işlem yaptığını, daha sonra çekişmeli taşınmazların davalı ... ile diğer davalılar arasında taksim edildiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında mirasçılar adına tescilini istemişler, yargılama sırasında payları oranında tescil istediklerini bildirmişlerdir.
    Davalılar ..., ..., ..., ..., ... ve ..., mirasbırakan anneleri ...’ın davacılardan aldığı vekaletnameye uygun hareket ederek çekişmeli taşınmazları davalı ...’e devrettiğini, aradan 23 yıl geçtikten sonra dava açılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kaldı ki 10 yıllık zamanaşımı süresinin de dolduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanılmasından bahsedilemeyeceği gibi muvazaa iddiasının da yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Diğer davalı ..., yargılama sırasında davayı kabul etmediğini bildirmiştir.
    Dahili Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacılar ... ve davadan önce ölen bir kısım davacıların mirasbırakanı Fitnet Akgül ile yargılama sırasında ölen ...’in, ortak mirasbırakanları ...’dan intikal edecek ... ili ... ilçesi ve köyleri dahilinde bulunan tüm taşınmazlarla ilgili intikal, taksim, tevhit, ifraz, satış vb yetkiler içeren 26/09/1989 tarih ve 12635 yev no’lu vekaletname ile davalıların mirasbırakanı ...’ı vekil tayin ettikleri, ...’ın anılan vekaletnameye dayanarak dava konusu 34, 38, 214, 215 ve dava dışı 102 parsel sayılı taşınmazların tüm mirasçılar arasında intikal, taksim ve satış işlemlerinin yapıldığı 18/10/1989 tarih ve 2045 yev no’lu akit ile 18/10/1989 tarih ve 2046 yev no’lu akitte ..., ... ve ... ... adına hareket ettiği kayden sabittir.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince; 6100 sayılı HMK. nun 26. ve 33. maddelerine göre, olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulamak hâkime ait olduğundan, davacıların vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayandıkları kuşkusuzdur. Ne var ki, mahkemece bu neden üzerinde durulmadan sonuca gidildiği anlaşılmıştır.
    Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı nedeni üzerinde durulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
    Davacıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi