4. Hukuk Dairesi 2013/8969 E. , 2014/5972 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KDZ.Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/12/2012
NUMARASI : 2012/356-2012/758
Davacı O.. Ö.. vekili Avukat C. E. ve Avukat M.K.tarafından, davalı H.. P.. aleyhine 12/06/2012 gününde verilen dilekçe ile hakaret nedeni ile kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 18/12/2012 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından duruşmasız olarak incelenmesi de davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 01/04/2014 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davalı vekili Avukat Y. E. ile karşı taraftan davacı vekili Avukat E. Y. Ö. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Dava, kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, kendisinin E. D. Ç.fabrikasının genel müdürü ve yönetim kurulu üyesi, davalının ise Karadeniz Ereğlisi belediye başkanı olduğunu, 07/06/2012 günlü belediye meclis toplantısındaki konuşmasında şahsına yönelik hakaret içerir açıklamalar yaptığını, bu nedenle uğradığı manevi zararın ödetilmesi gerektiğini iddia ederek 50.000 TL manevi tazminat ödetilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu edilen açıklamalarının davacının genel müdürü olduğu fabrikanın kültür ve sanat alanında halkı dışlayan yaklaşımı, çevre ve halk sağlığına aykırı eylemleri konu edindiğini, özelleştirme öncesinde davacının fabrika ile ilgili kendisine bazı bilgiler verdiğini, o dönemdeki açıklamalarına bakılacak olursa fabrika hakkındaki beyanlarını davacıdan öğrenmiş olduğunu, davacının eksiklerini göstermek istediğini, böylelikle ilçelerinde kurulu fabrika ile aralarındaki sorunları çözmeyi amaçladığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu edilen konuşmada davacıya yönelik olarak sarf edilen ispiyoncu kelimesinin davacının kişilik haklarına saldırı olduğu kabul edilerek istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.
Anayasamızın 25. maddesi uyarınca “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” Anayasamızın 90. maddesine göre usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.
Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de kanun hükmünde sayılmaktadır. AİHS"nin 10. maddesinde “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir....” hükmü bulunmaktadır.
AİHM"si 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru nolu kararında “ İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan « bilgi » ya da « düşünceler » için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, « demokratik toplumun » onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,...” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri 69698/01 başvuru nolu ve 16354/06 başvuru nolu kararlarında da belirtmiştir..
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, olay tarihinde davalının Karadeniz Ereğli İlçesinin halk tarafından seçilmiş belediye başkanı, davacının ise bu ilçede kurulu bulunan Türkiye"nin en büyük işletmelerinden biri olan Erdemir Demir Çelik fabrikasının genel müdürü olduğu anlaşılmaktadır. Taraflarca öne sürülen iddialardan, fabrika yerleşkesi içinde imar kanununa aykırı yapıların bulunduğu, fabrikanın faaliyetleri nedeni ile çevreye bazı zararlar verildiği, fabrikanın özelleştirilmesinden sonra işçilerin maaşlarında indirime gittiği, özelleştirme öncesinde yöre halkının sosyal faaliyetlerine olan maddi ve manevi desteğini özelleştirme sonrasında kestiği, böylelikle davalının başkanı olduğu belediye ile davacının temsilcisi olduğu fabrika arasında bir kısım hukuksal ihtilafların doğduğu anlaşılmaktadır.
Davalı, seçilmiş bir belediye başkanı olarak, belde halkının huzur, esenlik, sağlık ve mutluluğu için gereken önlemleri almak görev ve yetkisine sahiptir. Kanunlarla belediyeye verilen ve belediye meclisi veya belediye encümeni kararını gerektirmeyen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak da görevleri arasındadır. Bu kapsamda görev ve yetki alanı oldukça geniş olup belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmayı kapsar.
Şu durumda, davalının temsil ettiği belediye ile davacının temsil ettiği fabrika arasında doğan uyuşmazlıkların halkın sağlığı, mutluluğu ve esenliği için çözüme kavuşturulması amacıyla davalının bu konudaki fikirlerini beyan ettiği, toplumsal bir menfaat söz konusu olduğu, davacının çözüme destek olmadığını düşünmesi nedeni ile davacıya yönelik sert eleştirilere de konuşma içerisinde yer verildiği, yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında, yer yer incitici sayılabilecek beyanların ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında korunması gerektiği, dava konusu olayda ifade özgürlüğüne sınırlama getirmek için meşru bir amaç ve demokratik toplum yönünden bir gereklilik bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davanın tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalı yararına takdir olunan 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.