16. Hukuk Dairesi 2018/2047 E. , 2021/2133 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
KANUN YOLU : TEMYİZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; "Mahkemece, çekişmeli taşınmazın mera olduğu, zilyetlikle iktisap edilemeyeceği kabul edilerek karar verilmiş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın hüküm kurmak için yeterli bulunmadığı, davacı Hazinenin, kadastro sırasında 103 ada 68 ve 240 parsel sayılı taşınmazlara uygulanan toprak komisyonunca oluşturulmuş 2000 metrekare yüzölçümündeki 7.2.1959 tarih 54 sıra numaralı tapu kaydının, değişebilir hudutlu olup miktarı ile geçerli olduğunu, tapu kayıt miktarı olan 103 ada 240 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tescili gerektiği halde kendi adına, tapu kayıt miktar fazlası olan davaya konu taşınmazın ise kendi adına tespit edilmesi gerekirken davalılar adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürdüğünden, 3402 sayılı Yasa"nın 20/A maddesi uyarınca haritasının uygulanması suretiyle belirlenmesi gerekli olduğu halde, usulüne uygun şekilde kapsam belirlenmediği belirtilerek, mahallinde yeniden keşif yapılması suretiyle, uzman teknik bilirkişi eliyle uygulanarak davalının dayandığı tapu kaydının kapsamının 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca haritasına göre belirlenmesi, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresinin ve sürdürülüş biçiminin tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmesi, teknik bilirkişiye uygulanan tapu kaydının kapsadığı alanı gösterir ve keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Hazine, kadastro sırasında 103 ada 68 ve 284 parsel sayılı taşınmazlara uygulanan, toprak komisyonunca oluşturulmuş 2000 metrekare yüzölçümündeki 7.2.1959 tarih ve 54 sıra numaralı tapu kaydının, değişebilir hudutlu olduğunu ve bu nedenle miktarı ile geçerli olduğunu, tapu kayıt miktarı olan 103 ada 284 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tescili gerektiği halde kendi adına, tapu kayıt miktar fazlası olan davaya konu 103 ada 68 parsel sayılı taşınmazın ise kendi adına tespit edilmesi gerekirken davalılar adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek dava açmış ve Mahkemece, davanın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, verilen bu karar usul ve yasaya uygun olmadığı gibi, yapılan araştırma ve inceleme de hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; dava konusu 103 ada 284 sayılı parsel Hazine adına tescil edilmiş olup, davacı Hazine, bu parselin davalılar adına tescil edilmesi gerektiğini ileri sürerek dava açmıştır. Davacı Hazinenin, davalılar adına dava açma hususunda aktif dava ehliyeti bulunmadığından, bu parsel yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle ret kararı karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Öte yandan; davacı Hazine, kadastro çalışmaları sırasında 103 ada 68 parsel sayılı taşınmaza uygulanan tapu kaydının 103 ada 284 parsel sayılı taşınmaza ait olduğu iddiasında bulunmuştur. Her ne kadar kadastro sırasında, toprak tevzi çalışmaları neticesinde oluşan tapu kaydının 103 ada 68 parsel sayılı taşınmaza ait olduğu belirtilerek tespit yapılmış ise de, dosya içerisinde bulunan 10.09.2016 tarihli fen bilirkişi raporuna ve toprak tevzi haritası ile uygulama paftasının çakıştırılması sonucu düzenlenen rapor ekindeki haritaya göre, söz konusu tapu kaydının 103 ada 284 parsel sayılı taşınmaza ait olduğu ve rapor ekindeki haritada dava konusu taşınmazın bir kısmının Toprak Tevzi Komisyonu"nun 70 nolu parselinde, bir kısmının da taşlık olarak işaretlenen yerde kaldığı ve tevzinin 70 nolu parselinin de kadastro sırasında kısmen 103 ada 79 parsel olarak mera vasfıyla sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, dava konusu taşınmazın mera yada taşlık vasfında olup olmadığı ve taşınmaz üzerinde, davalı taraf yararına kadastro tespit günü itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu" nun 14 ve 17. Maddesinde düzenlenen imar-ihya ve zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Ne var ki Mahkemece, bu yönde her hangi bir araştırma yapılmaksızın karar verilmesi cihetine gidilmiştir.
1- Hal böyle olunca; 103 ada 284 parsel Hazine adına tescil edilmiş olup, davacı Hazine bu parselin davacı adına tescil edilmesi gerektiğini ileri sürerek dava açmış olup, davacı Hazinenin davalılar adına dava açma hakkı bulunmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken esastan reddine karar verilmesi isabetsiz ise de bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın gerekçesinin belirtilen şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2- Doğru sonuca varılabilmesi için Mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmaza komşu parsellerin tespit tutanakları ve dayanakları ile başaka davanın konusu olduklarının anlaşılması halinde ilgili dava dosyaları temin edilmeli, taşınmaza ait en eski ve yeni tarihli ortofoto ve uydu fotoğrafları ile Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin hava fotoğrafı sorgulama sayfasına girilerek, taşınmazın bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle, buradan elde edilen verilere göre tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulmalı, çekişmeli taşınmaz hakkında mera tahsis kararı verilip verilmediği araştırılarak, verilmiş ise mera tahsis kararı ve ekleri dosya arasına celp edilmeli, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra da mahallinde, elverdiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan ve komşu köylerde ikamet eden yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile fen bilirkişi, jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişi ve üç kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulunun katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve bu keşifte öncelikle, davacı tarafın tutunduğu tapu kaydının sınırları yerel bilirkişilere tek tek okunarak bu sınırların zemin üzerinde gösterilmesi istenilmeli, yerel bilirkişilerin gösteremediği sınırların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı, bilirkişi ve tanıklarca gösterilen sınırlar fen bilirkişisi tarafından kroki üzerinde işaretlenmeli, bu yolla çekişmeli taşınmazın dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız şekilde saptanmalı; ayrıca yöntemine uygun şekilde mera araştırması yapılmalı ve bu kapsamda, dinlenilecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin ne olduğu, ilk olarak kime ait olduğu, kimden kime ne zaman ve ne şekilde intikal ettiği, kim tarafından hangi tarihten beri ve hangi tasarruflarla zilyet edildiği, çekişmeli taşınmazın öncesi itibariyle imar-ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise ne şekilde imar-ihya edildiği ve bu çalışmaların hangi tarihte tamamlandığı, çekişmeli taşınmazın kadim mera olup olmadığı ve mera alanı ile arasında doğal ya da yapay ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, beyanlar arasında çelişki oluştuğu takdirde gerektiğinde yüzleştirme yapılarak çelişkilerin giderilmesine çalışılmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsellerin tespit tutanakları ve dayanaklarıyla denetlenmeli; tespite aykırı sonuca ulaşılması halinde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilmeli; ziraat mühendisleri bilirkişi kurulundan, çekişmeli taşınmazın tarımsal niteliğini, kamu orta malı mera vasfında olup olmadığını yada meradan açılıp açılmadığını ve mera bütünlüğünü bozup bozmadığını belirten, çekişmeli taşınmaz ile mera alanları arasında doğal ya da yapay ayırıcı bir unsur bulunup bulunmadığını, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin mevcut olup olmadığını, mevcut ise zilyetliğin sürdürülüş şeklini ve süresini duraksamasız şekilde ortaya koyan, komşu parsellerle ve çekişmeli taşınmazın geriye kalan kısımları ile karşılaştırmalı biçimde toprak yapısını, eğimini ve bitki desenini irdeleyen, taşınmazın imar-ihya gerektiren yerlerden olması halinde imar-ihyaya konu olmaya başladığı ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir, somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan, çelişkileri giderir, ayrıntılı ve gerekçeli rapor düzenlemeleri istenilmeli; jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiye, hava ve uydu fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelemesi yaptırılarak, dava konusu taşınmazın sınırını ve niteliğini, kamu orta malı mera vasfında olup olmadığını, ekonomik amaca uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle kullanılıp kullanılmadığını, kullanılmış ise kullanımın hangi tarihten itibaren başladığını, imar-ihyası tamamlanmış ise tamamlandığı tarihi ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor düzenlettirilmeli ve dava konusu taşınmazın konumunu hava ve uydu fotoğrafları üzerinde göstermesi istenmeli; fen bilirkişisinden, uygulanan kayıtların kapsadıkları alanları gösterir ve keşfi takibe imkan verir krokili rapor aldırılmalı; çekişmeli taşınmazların yakın plan renkli fotoğrafları çektirilerek nizalı taşınmazın sınırları fotoğraflar üzerinde işaretlenmeli; çekişmeli taşınmazın toprak tevzi komisyonunca alınan mera tahsis kararının kapsamında kalması ve öncesi itibariyle kadim mera olması halinde davanın reddine karar verilmeli, kadim mera olmadığının anlaşılması halinde ise kadastro tespit tarihe kadar 3402 sayılı Yasa’nın 14, 17 ve 46/1. maddelerinde sözü edilen zilyetlikle kazanım koşullarının davalılar lehine gerçekleşip gerçekleşmediği saptanmalı ve bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.03.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.