Esas No: 2020/834
Karar No: 2020/1738
Karar Tarihi: 01.06.2020
Yağmaya teşebbüs - kişiyi hürriyetinden yoksun kılma - Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2020/834 Esas 2020/1738 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Yağmaya teşebbüs, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddine
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/12939 esasına kayıtlı evrak üzerinden yürütülen soruşturma neticesinde “Olay günü olan 17/08/2016 tarihinde suriye uyruklu 2003 doğumlu mağdur ..."ın işe gitmek üzere evinden ayrıldığı, Öğretmenler Market önüne geldiğinde şüphelilerden ..."in mağduru işe bırakmayı teklif ettiği, mağdurun şüpheli ..."i tanıyor olması sebebiyle teklifi kabul ettiği ve aracın arka koltuğuna bindiği, bir süre sonra 2 şahsın daha gelerek aracın arka koltuğuna mağdurun yanına oturduğu, mağdurun kolunu plastik kelepçeyle bağlayıp ağzını bantlayıp, "Sesini çıkarırsan öldürürüz" şeklinde tehdit ettikleri, mağduru İzmir"e götürüyoruz diyerek bilmediği bir yere götürdükleri, boş bir odaya koyarak kapıyı kilitledikleri, akşama kadar mağdurun odada kaldığı, kolları bağlı şekilde ve darp edilmiş gibi yaparak fotoğraflarını çekerek mağdurun ailesine internet üzerinden gönderdikleri, ailesi para getirmediği taktirde mağduru keseceklerinden bahisle tehdit ettikleri, sabah olduğunda mağduru gözlerini bantlamak suretiyle bu kez başka bir yere götürdükleri, gözlerini açtıklarında mağdurun ormanlık bir alanda olduklarını farkettiği, şüpheli ..."in mağdura bıçak göstermek suretiyle "Sesini çıkarırsan seni bıçaklarım" dediği, şüpheli ... ve ..."nun oradan ayrıldıkları, 3-4 saat sonra tekrar gelerek bu kez mağduru da alarak tüm şüphelilerin tek gecelik kiraladıkları başka bir eve gittikleri, şüpheli ..."nun burada mağdurun ailesine birtakım mesajlar yazdığı, bir gün sonra 20/08/2016 tarihinde tekrar mağduru alarak ormanlık alana götürdükleri, şüpheli ... ve mağdurun araç içerisinde bekledikleri, diğer şüphelilerin yanlarından ayrıldıkları, şüpheli ..."in tekrar geldiği, aracı çalıştırarak ormanlık alanda seyir halinde oldukları, akabinde polislerin geldiği, şüphelilerden ... ve ..."i yakaladıkları, mağdurun şüpheliler tarafından alıkonulduğu süre içerisinde şüphelilerin mağduru tokatlamak ve tekmelemek suretiyle darp ettikleri, şüphelilerden ..."in alınan ifadesinde, olayın oluş şeklini farklı anlatmak suretiyle suçunu dolaylı olarak ikrar ettiği ancak diğer şüphelilerin olaydan haberi olmadığını beyan ettiği, diğer şüpheliler alınan ifadelerinde atılı suçu kabul etmedikleri, mağdurun şüpheli ... tarafından alıkonulduğunu bilmediklerini beyan ettikleri” şeklinde anlatıma yer verilerek, sanık ... hakkında; Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun 13/1, Türk Ceza Kanunu 106/1-1.cümle, Türk Ceza Kanunu 109/2”, sanık ... hakkında; Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun 13/1, Türk Ceza Kanunu 109/2” ve sanık ... hakkında ise; 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun 13/1, Türk Ceza Kanunu 37/1 delaletiyle Türk Ceza Kanunu 109/2, Türk Ceza Kanunu 109/3.a, Türk Ceza Kanunu 109/3.b, Türk Ceza Kanunu 109/3-f.1, 53, 54, 63. maddeleri ile cezalandırılmaları istemi ile kamu davasının açıldığı,
İddianamenin kabulü üzerine İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/37 Esasına kayıtlı olarak yürütülen kovuşturma neticesinde 21/03/2017 tarihli 2017/136 sayılı karar ile; sanıklar ... ve ..."in atılı 6136 sayılı yasaya muhalefet suçu yönünden beraatlerine, kişiyi hürriyetinden yoksn kılma suçu yönünden ise 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanık ... hakkında ise, tehdit suçu yönünden beraatine, mağdur ...’a karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anılan karara karşı sanık ... ve sanıklar savunmanlarınca istinaf kanun yoluna başvurulduğu,
Dava dosyasını ele alan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi 02/06/2017 tarihli kararı ile “..."nın 6284 sayılı yasanın 20/2. maddesi gereğince davaya katılma, CMK"nin 260/1. maddesi gereğince kanun yollarına başvurma ve CMK"nin 277/1. maddesi gereğince verilmiş olan istinaf dilekçelerine cevap verme hakkı bulunması nedeniyle gerekçeli kararın ve verilmiş istinaf dilekçelerinin anılan bakanlığa tebliğ edilmesi gerekirken, tebliğ edildiğine ilişkin bilgi ve belgeye rastlanmadığı anlaşıldığından, tebliğ edildiğini gösteren bilgi ve belgeler var ise dosyasına eklenmesi, aksi halde anılan tebligat noksanlıklarının giderilerek alınacak tebligat parçaları ile verildiği takdirde istinaf ve cevap dilekçelerinin eklenmesinden sonra dairemize iade edilmek üzere, esası incelenmeyen dosyanın yerel mahkemesine TEVDİİNE” gerekçesi ile dosyayı ilk derece Mahkemesine gönderdiği,
İlk derece Mahkemesinin gerekçeli kararı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tebliği üzerine, Bakanlık, süresi içinde “Çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet eylemleri nedeniyle açılan kamu davalarına Devlet adına mağdur .../veya müşteki olanların yanında davaya katılmanın Bakanlığın görevi olduğu, mahkemenin kanunda belirtilen cezanın üst sınırıyla ceza vermesi gerektiği, ceza yargılamasının amacının maddi gerçeğin bulunması olduğu, şekli hakikatle yetinilip sanık hakkında karar verilmesinin hak ve adalet duygularını incitecek, adalete olan güveni sarsacaktır” şeklinde anlatımla mahkemenin kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurduğu,
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin 31/10/2017 tarihli ve 2017/2969-2420 sayılı ilamı ile “Cebir ve tehdit ile mağduru kaçırıp alıkoydukları, babası katılan ... akrabası müşteki ile iletişime geçip 30.000 Dolar para istedikleri, vermedikleri takdirde mağduru organ mafyasına satacaklarını söyledikleri kabul edilen sanıklar hakkında diğer suçların yanı sıra tehdit suçundan açılan davada eylemin yağmaya teşebbüs suçunu oluşturduğu, bu suça ilişkin kovuşturma görevinin ağır ceza mahkemesine ait olduğu, diğer suçlarla ilgili kovuşturmanın da hukuki ve fiili irtibat nedeniyle aynı mahkemede kovuşturulması gerektiği gözetilmeden, görevsilik kararı verilmesi yerine yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması” gerekçesi ile yerel mahkeme kararının bozulması kararı verdiği,
Bozma ilamına uyan İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine dosyayı ele alan İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesi 25/12/2018 tarihli ve 2018/25-489 sayılı kararı ile; sanıklar ..., ... ve ... hakkında yağma suçundan 6 yıl 1 ay 10 gün, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmaları yönünde hüküm kurulduğu, bu hükme karşı sanıklar savunmanları ile, katılan sıfatı alan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından İstinaf Kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 16/04/2019 tarihli ve 2019/914-1108 karar sayılı ilamı ile "İstinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE" karar verildiği, bu aşamada sanık ... ve/veya savunmanı tarafından temyiz dilekçesi verilmediği, sanıklar ... ve Ahmet Osso savunmanları ile Katılan ..., Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilince usulüne uygun olarak temyiz davası açıldığı ancak daha sonra sanık ... Osso’nun göndermiş olduğu 05.05.2020 havale tarihli dilekçesi ile "İtirazımdan vazgeçiyorum ve suçumu kabul ediyorum"" şeklindeki beyanı ile cezasının onanmasına yönelik talebi, temyizden vazgeçme iradesi olarak kabul edilip; sanık ... savunmanı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz talebi ile sınırlı olarak yapılan incelemede;
I- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine karşı sanık ... savunmanı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından açılan temyiz davasının incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; sanıklar ..., ... ve ... hakkında kurulan hükmün usul ve mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf isteminin esastan reddine dair verilen kararda hukuka aykırılık bulunmadığından, sanık ... savunmanının ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz itirazlarının CMK"nin 302/1. maddesi gereğince reddiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 16/04/2019 tarihli ve 2019/914 Esas, 2019/1108 Karar sayılı hükmünün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II-Sanık ... hakkında yağma suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik açılan temyiz davasının incelenmesine gelince;
Yağma; başkasının zilliyetliğindeki taşınabilir malın zilyedin rızası olmadan cebir ve tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan yağma suçu, amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir veya tehdidin etkisiyle malın alınması veya teslimi sağlanması ile suç tamamlanır. Bu haliyle bir çok hukuki değeri taşır.
Yağma suçundan korunan hukuki değerler; kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyettir.
Yağma suçu cürümlerinde iki ayrı suçtan; cebir ve/veya tehdit ve hırsızlık suçlarının birleşmesiden meydana gelmekte ise de yağma cürümü kendisini meydana getiren suçlardan tamamen bağımsız ayrı bir suçtur.
Yağma cürümleri birleşik suç niteliği gereği kendisini oluşturan normların korumak istedikleri hukuki değerlerin tümünü ortak bir şekilde korumakta bu değerlere zarar veren eylemlere tek ceza öngörmek suretiyle diğer normları korumaktadır.
Yağma suçunun mağduru bu suçun işlenmesi ile ihlal edilen hukuksal değerlerin (irade özgürlüğü, mülkiyet ve zilyetlik) sahibi olan kişi veya kişiler olmaktadır.
Eşya mülkiyeti kişiye değil bir kuruma, örneğin bankanın parasını koruyan görevliye tehdit veya zor kullanılıp alınırsa bu durumda mağdur, üzerinde cebir ve tehdit tatbik edilen kişidir, parası alınan kurum pasif suje değil suçtan zarar görendir.Bir hakkın sujesi yalnız birey olabilir, devlet ve tüzel kişiler suçun işlennmesinde zarar görseler de suçun pasif sujesi olamazlar ancak görülen davaya müdahil olarak katılabilirler.
Hal böyle olunca;
Cebir ve tehdit ile mal varlığı değeri üzerindeki tasarruf özgürlüğü zorlanan kişi "Mağdur"; mağdur dışında irade özgürlüğü saldırıya uğrayan başka biri varsa oda "Suçtan zarar gören" olarak davada yer alabilecektir.
Kamu davasına katılma 5271 sayılı CMK"nin 237. maddesinde; katılma usulü ise aynı kanunun 239. maddesinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK"nin 237/1. maddesinde "Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler." hükmüne yer verilmiştir.
O halde müdahale talebinin kabulünde esas teşkil edecek zarardan maksat, suçtan doğrudan doğruya meydana gelen ve gelmesi umulan zarardır. Dolaylı olarak meydana gelebilecek zarar söz konusu değildir.
Yağma suçunun mağduru "Cebir veya tehditle mal varlığı değeri üzerindeki tasarruf özgürlüğü kısıtlanan kişi" olduğu düşünüldüğünde mağdurun mahkeme huzurunda yasal hakları anlatılarak adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılamanın da bir gereğidir.
Yağma suçunun mağdurunun, sanıktan şikayetçi olmadığını beyan etmesi halinde mağdur adına bir başka kişi ve/veya kurum tarafından kullanılması mümkündür diye düşünüldüğünde hemen belirtelim ki;
6284 sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine" dair kanunda, yağma suçuna ilişkin ceza davalarına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının katılabileceğine dair özel bir düzenlemeye yer vermemiştir.
O halde, anılan Bakanlığın katılma isteminin genel hükümlere göre sonuca bağlanması zorunludur. 5271 sayılı CMK"nin 237. maddesinde suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin katılabileceği belirtilmektedir. Öte yandan, Ceza Genel Kurulu"nun 24.12.1965 gün ve 5855 sayılı kararında vurgulandığı üzere katılma talebinin kabulüne esas teşkil edecek zarardan, maksat suçtan doğrudan doğruya meydana gelen ve gelmesi umulan zarardır. Dolaylı olarak meydana gelebilecek zarardan davaya katılmak mümkün değildir. İdarenin toplumun genel yapısının bozulmadan korunmasına yönelik keyfiyeti, yağma suçunda aranan doğrudan zararı içermez.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 13.12.2019 tarihli ve 2019/6-7 sayılı kararı ile “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 20/2. maddesi uyarınca, bu kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak açılan ceza davalarında, kovuşturma evresinde mahkemesince; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davadan haberdar edilmesinin zorunlu olmadığına” karar verilmiş olup, bu itibarla suçun mağduru olan küçüğün ailesinin malvarlığına yönelik olarak işlenen yağma suçundan doğrudan zarar görmeyen ve/veya yağma suçu yönünden herhangi bir takip görevi bulunmayan Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığının anılan suç yönünden davaya katılmaya hak ve yetkisi bulunmadığı, yanılgılı uygulama ile yağma suçu yönünden idarenin katılan olarak kabulünün Bakanlığa hükmü temyiz yetkisi bahşetmeyeceği gibi, yerel mahkemenin tehdit suçundan verdiği beraat kararına karşı da aynı nedenle istinaf davası açma hakkının bulunmadığı düşünülmeden sanık ... hakkında yağma suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmüş olduğundan, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 16/04/2019 tarihli ve 2019/914 Esas, 2019/1108 Karar sayılı "Esastan red" hükmünün, 5271 sayılı CMK’nin 302/2. maddesi gereğince tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozmanın diğer sanıklar ... ve ...’ya CMK"nin 306. maddesi gereğince sirayetine, dosyanın İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesine; kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesine gönderilmesine, 01/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.