4. Hukuk Dairesi 2013/9504 E. , 2014/5912 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Mardin 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/11/2012
NUMARASI : 2012/159-2012/546
Davacı M.. G.. vekili tarafından, davalı M.. V.. aleyhine 12/03/2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 13/11/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, 5233 sayılı yasa kapsamında kurulan komisyon tarafından belirlenen tazminat miktarının yeterli olmaması nedeniyle teklif edilen sulhnameyi imzalamadığını, zararın tazmini talebi ile İdare Mahkemesine başvurduğunu, mahkemede istediği sonucu alamayınca da davalı idare aleyhine icra takibi başlattığını, sulhnamenin kabul edilmeyerek idare mahkemesine başvurulmasından sonra yeniden sulhname imzalanacağı yönünde bir düzenleme olmadığını, davalı tarafın ise sulhname imzalanmadığını gerekçe göstererek takibe itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacı ile aralarında 5233 sayılı yasa uyarınca tesis edilmiş herhangi bir borç doğurucu işlem olmamasına rağmen haklarında icra takibine başlandığını, davacı tarafın kendilerince teklif edilen sulhnameyi imzalamadığını ve konuyu idari yargı mercilerine taşıdığını, idare mahkemesince davanın reddedilmesinden sonra herhangi bir sözleşme imzalanmamasına rağmen doğrudan icra takibi başlattığını bunun mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davacının açtığı tam yargı davasının reddedildiği, mahkemece hüküm altına alınmış herhangi bir alacak olmadığı, taraflar arasında herhangi bir sulhnamenin de imzalanmadığı, dolayısıyla herhangi bir borç doğurucu işlem bulunmadığı ve itirazın haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının davalı idareden 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında, köyünün boşaltılması nedeniyle uğradığı zararın karşılanmasını talep ettiği anlaşılmaktadır. Talep üzerine idarece oluşturulan komisyon tarafından, 5233 sayılı yasanın 12. maddesi gereği davacının uğradığı zararı sulh yoluyla karşılayacak safi miktar belirlenmiş ve hazırlanan sulhname tasarısının örneği davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmiştir. Davet yazısında davacıya, sulhname tasarısını imzalamak üzere otuz gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiği, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağı ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğu da ihtar edilmiştir. Davacı taraf, bu sulhname teklifini kabul etmeyerek 12. maddenin son bendindeki sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır şeklindeki düzenlemeyi esas alarak idari yargı yerinde tam yargı davası açmış ve Mardin İdare Mahkemesince, komisyon tarafından belirlenen tazminat miktarının hukuka uygun olduğu ve davacının yasal dayanağı olmayan fazlaya dair tazminat talebinin yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm kesinleşmiştir. Bu durumda, davacının idareye karşı doğrudan icra takibi yapmak yerine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 10 ve 11. maddeleri de dikkate alınarak öncelikle davalı idareye başvurup alacağını talep etmesi, idare tarafından talep kabul edilmediği takdirde, idari yargı yerinde redde dair bu işlemin iptali için dava açması gerekmektedir.
Davaya konu olayda davacının bu yollara başvurmadan doğrudan icra takibi yapması usul ve yasaya aykırıdır.
Şu durumda, davacı tarafça yukarıda izah edilen şekilde idari başvuru yollarına gidilmeden doğrudan davalıya karşı icra takibi yapılması nedeniyle açılan davanın reddi gerekir ise de, taraflar arasında herhangi bir borç doğurucu işlem bulunmadığı ve itirazın haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen karar sonuç olarak doğrudur. O nedenle, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/9. maddesi uyarınca gerekçe değiştirilerek karar onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının gerekçesinin değiştirilmesine ve bu açıdan temyiz itirazlarının reddedilerek kararın düzeltilmiş bu biçiminin ONANMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.