
Esas No: 2010/4-352
Karar No: 2010/376
Karar Tarihi: 14.07.2010
Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Meydana Getirenler - Hakimlerin Mesuliyeti - Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma - Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/4-352 Esas 2010/376 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Genel Kurulu 2010/4-352 E., 2010/376 K.
Hukuk Genel Kurulu 2010/4-352 E., 2010/376 K.
- CÜRÜM İŞLEMEK İÇİN TEŞEKKÜL MEYDANA GETİRENLER
- HAKİMLERİN MESULİYETİ
- SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA ÖRGÜT KURMA
- 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 220 ]
- 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 148 ]
- 1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 573 ]
- 1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 576 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesince ;
Davacı dava dilekçesinde, kamuoyunda Bilim Araştırma Vakfı (BAV) davası olarak bilinen İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/339 Esas sayılı davanın sanıklarından olduğunu, davalıların ise bu mahkemenin başkan ve üyeleri olduklarını, yargılamanın 4422 sayılı yasaya göre değil 765 sayılı yasanın 313.maddesine göre yapılması gerektiğini, 4422 sayılı yasanın muadili 5237 sayılı yasanın 220.maddesinin uygulama yerinin bulunmadığını, Yargıtay 5.Ceza Dairesinin bozma kararının da bu yönde olduğunu, davalı hakimlerin 24.11.2005 tarihi itibariyle davayı zamanaşımı nedeniyle reddetmeleri gerekirken haksız yere davayı uzattıklarını, 5271 sayılı CMK"nun 148/4 maddesine göre işkence ile alınan ifadesinin hükme esas alınmaması gerektiğini buna rağmen emniyette sanıkların müdafisi olmadan baskı ile alınan ifadelerin hükme esas alındığını, 01.04.2008 tarihli duruşmada sanıkların hangi kanun maddesi ile yargılandıklarının bildirilmesi davalı hakimlerden istendiğini, davalıların oy birliği ile bu istek hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" karar verdiklerini, oysa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3a, CMUK"un 147/1B ve 226/1 maddelerine göre sanıkların hangi kanun maddesine göre yargılandıklarının bilinmesi gerektiği temel kuralının ihlal edildiğini, davacı ve 4 sanığın bozma sonrası beyanı alınmadığını, reddi hakim talebi reddedilmiş olmasına rağmen itiraz olmadığı halde üst mahkemeye gönderildiğini, 10 günde 3 celse birden yapıldığını, savunma hakkının kısıtlandığını belirterek davalıların HUMK"nun 573.maddesine uyan eylemleri nedeniyle her bir davalı için 3.000 YTL (toplam 9.000) manevi tazminatın tahsili isteminde bulunmuştur.
Davalıların vekilleri tarafından verilen cevap dilekçeleri ile davacı ve arkadaşlarının davalı hakimler hakkında 09.05.2008 tarihli nihai karardan önce 29 adet dava açtıklarını, baskı ve yıldırma politikası izlendiğini, davalılar hakkında hakaret içeren iddialarını hukuk camiasına yaydıkları gibi gazetelere ilanlar verildiğini, HUMK"un 573 ve devamı maddelerindeki şartların bulunmadığını, bu davanın açıldığı tarihte henüz bir karar verilmediğini, davacı tarafından ileri sürülen nedenlerin temyiz nedeni olabileceğini, davanın duruşmaları ve kararlarının yasalara uygun bulunması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Davacı ve davalılar açılan davaların birleştirilmesini ve derdest olduğunu ileri sürmüş iseler de davanın taraflarının aynı olmaması ve konularının farklı bulunması nedeniyle birleştirme ve derdestlik itirazları kabul edilmemiştir.
Davacı vekili 31.07.2008 tarihli dilekçe ile bu dava ile kamuoyunda Ergenekon olarak bilinen dava arasında irtibat olduğu, o dosyadaki bilgi ve belgelerin bu dosyada incelenmesi gerektiği bildirilmiş ise de dairemizce bu iki dava arasında konusu ve tarafları açısından herhangi bir bağ görülemediğinden bu dosyanın getirtilip incelenmesi isteği yerinde görülmemiştir.
Davacı vekili 20.01.2009 tarihli dilekçe ile davacının yargılamasının yapıldığı ceza davasında maruz kaldığı hukuka aykırılıkların tamamını bildirmeleri ve bu yönde davayı ıslah etmeleri için süre istemiş ise de HUMK"nun 575.maddesine göre hakimlerin görevleri nedeniyle haklarında açılan davalar için özel bir yöntem belirlenmiş olup şikayet nedeni olan dava tutanağı ile sübut delillerinin dava dilekçesine eklenmesi zorunlu bulunduğu, buna göre dava sebebinin sonradan ıslah dilekçesi ile genişletilmesi veya değiştirilmesi mümkün bulunmadığından davacı vekilinin istemi yerinde görülmemiştir.
Davacılar tarafından ibraz edilen yargılama tutanağı örneği, mahkeme kararları ve tüm dosya içeriğindeki bilgiler itibariyle; 11.01.2000 tarihli iddianame ile 35 kişi hakkında "çıkar amaçlı örgüt kurmak, tehdit ve menfaat sağlamak ve çıkar amaçlı örgüte yardım etmek" suçlarından 4422 sayılı yasanın 1/1 , TCK"nın 192/ ilk, 313 ve 314 maddeleri gereğince yargılanmaları için İstanbul 1 nolu DGM"de dava açıldığı, hakimin reddi nedeniyle dosyanın 3 nolu DGM"ye gönderildiği, 12.09.2003 tarihinde görevsizlik kararıyla 2 nolu DGM"ye gönderildiği, görev uyuşmazlığının çözümü için Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 3 nolu DGM"nin görevli olduğuna karar verdiği, İstanbul 3 nolu DGM"nin 12.09.2003 tarihli kararla iddianame içeriğine göre atılı suçların 765 sayılı TCK"nun 313.maddesi kapsamında kaldığından görevsizlik kararı vererek dosyayı İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği, 19.01.2004 tarihinde suç yerinin Bakırköy olması nedeniyle Bakırköy 5.Ağır Ceza Mahkemesine, suç yerinin Üsküdar olması nedeniyle Üsküdar 2.Ağır Ceza Mahkemesine, 07.04.2004 tarihinde ise suç yerinin İstanbul olması nedeniyle tekrar yetkisizlik kararı ile dosyanın İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, olumsuz yetki uyuşmazlığının Yargıtay 5.Ceza Dairesi tarafından İstanbul 7.Ağır Ceza Mahkemesinin yetkili olduğu şeklinde çözümlendiği, bu mahkemenin başkan ve üyelerinin 28.05.2004 tarihinde davadan çekildikleri, İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesinin çekilmeyi kabul ederek dosyayı İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği, mahkemenin 24.11.2005 tarih 2004/337 Esas sayılı karar ile TCK"nun 313.maddesi gereğince davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verdiği, temyiz üzerine Yargıtay 8.Ceza Dairesinin 17.05.2007 tarihli kararıyla bir kısım sanıkların eylemlerinin 4422 sayılı yasanın 1. ve 5237 sayılı yasanın 220.maddesi kapsamında kaldığından bozduğu, İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 4422 sayılı yasa yönünden değerlendirmenin eski DGM ve yeni özel yetkili Ağır Ceza Mahkemesince yapılması gerektiğinden görevsizlik kararıyla dosyanın 5.Ceza Dairesine gönderildiği, Yargıtay 5.Ceza Dairesi tarafından önceden 2.Ağır Ceza Mahkemesinin görevli olduğuna 09.10.2007 tarihinde karar verildiğinden bu mahkemeye geri gönderdiği, 2007/339 Esas sayılı 09.05.2008 tarihli kararla sanık Adnan Oktar"ın çıkar amaçlı örgüt kurma ve yönetme suçundan 5237 sayılı TCK"nun 220/1 maddesi uyarınca, sanıklar U... Ö... ve A... U..."nun çıkar amaçlı örgütü yönetme suçundan 5237 sayılı TCK"nun 220/1 maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına, sanıklar H... H... M..., H... B... G...,Kartal İş, T... Y..., K... Y... ve A... T...hakkındaki örgüt adına faaliyette bulunma suçundan 5237 Sayılı TCK"nun 220/7 maddesi yollaması ile 220/2 maddesine göre 8 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın düşmesine, sanık Timur Ayan hakkındaki görevsizlik kararında ismi gösterilmediğinden usulü eksikliğin giderilmesi için görevsizlik kararı veren İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine iadesine, çıkar amaçlı örgütü yönetme suçundan bozmaya karşı ifadesi alınamayan sanık Meltem Arıkan yönünden davanın tefrikine karar verildiği ve kararın temyiz edildiği henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Hakimlerin hakimlik görevini yaparken "Yargısal Faaliyetleri" nedeniyle vermiş oldukları zarar için HUMK.nun 573. maddesinde sayılan durumlarda, 573-576. maddelerindeki hükümlere göre tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmıştır. Eldeki dava HUMK"nun 573 ve izleyen maddelerine dayandırılmıştır. Böyle bir dava için hakimin kasıtla hareket etmiş olması ve verdiği kararın kanuna ve adalete aykırı bulunması gerekir. 573/1, 573/2. maddelerine göre ise açık ve kesin olan kanun hükmüne aykırı bir karar sorumluluğu doğurur. HUMK"nun 573/3 ve 4. maddeleri gereğince, yargılama tutanağında olmayan bir nedene dayanılması ya da tutanağın değiştirilmesi sorumluluğun dayanaklarıdır. Hakimin çıkar karşılığı hareketi ile görevini savsaması ise sonraki bent olan HUMK"nun 573/5. maddesinde yer almıştır. Memuriyet görevini yapmakta ihmal ve terahi gösterilmesi HUMK"nun 573/7 maddesinde düzenlenmiştir. Sayılan bu haller örnek niteliğinde olmayıp, sayılı ve sınırlı durumları ifade eder.
Anılan bu yasal düzenlemeye göre olaya bakıldığında, davalı hakimlerin görevi savsaması, tutanaklara geçmemiş bir nedene dayanması, kasıtlı hareketle yasaya ve adalete aykırı karar ya da kesin bir yasa buyruğuna aykırı hareketlerinin bulunmadığı açıktır. Davacının iddiası HUMK"nun 573-576. maddeleri kapsamında sayılan nedenlerden değildir.
Bu iddialar ancak temyiz nedeni olarak ileri sürülebilir. Nitekim karar temyiz edilmiştir. Dosyadaki tüm kanıtlara göre davalıların yasal sınırlar dışına çıkmadan yargılama görevlerini yerine getirdikleri anlaşılmıştır. Öyleyse davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava reddedildiğine göre HUMK"nun 576. maddeleri uyarınca (davalılar istemeseler dahi) davalılar yararına manevi tazminat takdiri gerektiği sonucuna varılmıştır. Yasa koyucu hakim aleyhine dava açılmasıyla işin mahiyeti gereği karşı tarafın tazminat isteğinin bulunduğu varsayım olarak kabul etmiştir. Bu bağlamda davacıların davalılarla ilgili ithamı ve taraflarla ilgili diğer olgular gözetildiğinde HUMK"nun 576/2. maddesi uyarınca her bir davalı için 500.00 lira olmak üzere toplam 1.500.00 lira manevi tazminatın davacıdan alınmasına karar verilmesi uygun bulunmuştur.
Açıklanan nedenler ve gerekçeler gözetildiğinde aşağıdaki hükmün kurulması yönünde bir sonuca varılmıştır.
H Ü K Ü M
: Yukarıda yazılı bulunan gerekçelerle;
1-HUMK"nun 573. maddesindeki koşullar oluşmadığından davanın REDDİNE,
2-Aynı yasanın 576. maddesinde belirtildiği şekilde her bir davalı yararına takdir edilen 500,00 lira olmak üzere toplam 1.500,00 lira tazminatın davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
3-HUMK"nun 576/2. maddesi gereğince takdiren 500,00 lira idari para cezasının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı aleyhine hükmedilen tazminat miktarı için 81,00 lira nisbi ilam harcı ile davanın reddi dolayısıyla alınması gereken 15,60 lira red karar harcı olmak üzere toplam 96,60 lira harcın peşin alınan 121,50 lira harçtan mahsubu ile geri kalan 24,90 liranın istek halinde davacıya iadesine,
5-Davalılar için takdir olunan 1.250,00 lira avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
dair oybirliği ile verilen 20.1.2009 gün ve 2008/11 E. 2009/11 K. sayılı kararın davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin hükmüne yönelik temyiz dilekçesi incelendi:
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 4.Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı ( 17,20 ) TL. harcın temyiz edenden alınmasına, 14.07.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.