Esas No: 2010/10-365
Karar No: 2010/363
Karar Tarihi: 07.07.2010
Ek Emeklilik Ödemesine İlişkin Alacak - Islah - Vakıf Senedi - Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/10-365 Esas 2010/363 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Genel Kurulu 2010/10-365 E., 2010/363 K.
Hukuk Genel Kurulu 2010/10-365 E., 2010/363 K.
- EK EMEKLİLİK ÖDEMESİNE İLİŞKİN ALACAK
- ISLAH
- VAKIF SENEDİ
- 506 S. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) [ Madde 128 ]
- 1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 83 ]
- 1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 87 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "Ek emeklilik ödemesine ilişkin alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10.İş Mahkemesince ek emeklilik konusunda karar verilmesine yer olmadığına, faiz alacağının kabulüne dair verilen 30.12.2008 gün ve 2008/697 E-704 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi"nin 06.10.2009 gün ve 2009/4771-15125 sayılı ilamı ile;
("…
…Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 128 ve T.C Ziraat Bankası Personeli Vakıf Senedinin 31 ve 38.maddeleridir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 20.12.2006 gün 2006/18-820 Esas, 810 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği gibi; davalı vakfın Sosyal Sigortalar Kanununa tabi bulunmadığı, Türk Kanunu Medenisi hükümlerine göre kurulduğu, taraflar arasında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bir sosyal güvenlik ilişkisi bulunmadığı,ortada iş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 1.Maddesi kapsamında bir uyuşmazlığın bulunmadığı gözetildiğinde, vakıf senedinin uygulanmasından doğan davaların genel mahkemelerde görülmesi gerekmesine karşın; iş bu dava yönünden, Ankara 4.Sulh Hukuk Mahkemesi"nin iş mahkemelerinin görevli olduğuna dair 2005/373 Esas 2005/1775 Karar sayılı kararının, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 03.04.2006 tarih 2006/2191 Esas -2657 Karar sayılı kararı ile onanmak sureti ile kesinleştiği, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 25.maddesi uyarınca kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararların davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlayacağı, iş mahkemesinin görev hususunun kesinleştiği anlaşılmış olmakla, dosya incelenmiştir.
T.C Ziraat Bankası Personeli Vakıf Senedinin 31.maddesi uyarınca; üyelerin o ay içerisinde emekliye ayrılan her üye için Temsilciler Kurulunun her yıl için kabul ettiği miktar üzerinden, aylıklarından yapacakları bağışlar, 3 ay içerisinde ek emeklilik yardımı olarak emekli olan üye veya varislerine ödenmelidir. Vakıf senedinin açık hükmü karşısında, davalı vakıf tarafından ek emeklilik yardımının hak sahibi vakıf üyesine ödenebilmesi için öncelikle, çalışan üyelerden, ödemeyi karşılayacak miktarın toplanması gerekli olup, davalı vakıf yönünden ödemede gecikme ise ancak, hak sahibi üyeye ödeme yapılabilecek miktarda paranın vakıf hesaplarına intikal tarihinden itibaren ilgili maddede öngörülen üç aylık sürenin sonunda söz konusu olacaktır. Diğer bir anlatımla, davalı vakıf ancak kendi hesabına geçen miktarı, hesabına geçtiği tarihten itibaren üç ay içinde ödemezse, faiz yükümlülüğü, bu üç aylık sürenin sona erdiği tarihten itibaren başlayacaktır.
Hak sahibi üyelere yapılacak ödeme miktarının 2.500,00 YTL olarak belirlenmesi ve ödemelerin emekli olma tarihlerine göre sıraya konulması, taraflar yönünden bağlayıcı bulunan vakıf senedi uyarınca Temsilciler Meclisine ait olup, yetkili kurum tarafından, ödeme güçlüğü nedeniyle ek emeklilik ödemelerinin 2001 yılından itibaren alınan kararla emeklilik tarihine göre sıraya konulması ve 2.500,00 YTL olarak belirlenmesi işleminde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Somut olayda; davacı 17.08.2002 tarihinde emekli olmasına rağmen, dava tarihi itibariyle ek emeklilik yardımının ödenmediği iddiasında ise de bu yönde mahkemece yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda, uzman bilirkişiden alınacak gerekçeli rapor ile; vakfa ait kayıtlar üzerinde inceleme yapılarak, davacının emeklilik tarihine göre ek emeklilik yardımı ödemesinde kaçıncı sırayı alması gerektiği, davalı vakıfça verilen sıranın emeklilik tarihine uygun olup olmadığı Temsilciler Meclisince belirlenen aylık bağış ve ödenmesi gereken ek emeklilik yardımı miktarı uyarınca, hangi ay ne kadar toplandığı ve kaç kişiye ödeme yapılabildiği, davacıya hangi tarihte ödeme yapılmasının mümkün olduğu, davacıya ödeme yapılan tarih itibariyle, davalı vakfın ödemede gecikmesinin söz konusu olup olmadığı hususları açıklığa kavuşturulmalıdır.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...")
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davalı Vakfın üyesi olan davacıya, Vakıf Senedi uyarınca ödenmesi gereken ek emeklilik ikramiyesinin zamanında ödenmediği iddiasına dayalı, alacak istemine ilişkindir.
Davacı, üyesi olduğu Ziraat Bankası Personeli Vakfı"ndan 20.08.2002 tarihinde emekli olduğunu,Vakıf Senedi"nin 31/e maddesi uyarınca ödenmesi gereken ek emeklilik ikramiyesinin ödenmediğini, ifadeyle 2.500 YTL. nin 3 aylık ödeme süresinin bitimi olan 20.11.2002 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini istemiştir. 27.06.2007 tarihinde harçlandırdığı ıslah dilekçesi ile de 2.985,19 YTL birikmiş faiz alacağını talep ve dava etmiştir.
Mahkemece 25.07.2007 tarihli ilk kararda; "ek emeklilik yardımının Vakfın amaçlarından biri olduğu, davalı vekilinin vakfın ek emeklilik yardımı konusunda sadece aracı konumunda bulunduğu, ek emeklilik fonuna üyelerden bağış geldiği takdirde ve bağış miktarı kadar ödeme yapılabileceği yolundaki iddiasının haklı bir yönü olmadığı, Vakfın amaçları kapsamından sayılan emeklilik yardımının Vakfın kendi kaynaklarından ödenmesi gerektiği, bu nedenle davalı Vakfın temerrüde düştüğü 20/11/2002 tarihi itibariyle yasal faiz ödemesi gerektiği, ek emeklilik yardımının davacının icra borcu nedeniyle davalı tarafından icra dosyasına ödendiğinden, ek emeklilik ile ilgili talebin konusuz kaldığı; her ne kadar bilirkişi tarafından Vakıf Senedi gereği emeklilik tarihinden itibaren 3 ay içerisinde ödenmesi gereken yardımın vaktinde ödenmeyen sözü edilen icra dosyasına ödendiği tarih dikkate alınarak faiz hesaplaması yapılmış ise de, davacı tarafından dava açılırken faizle ilgili talepte bulunulmadığı, rakamlandırılıp harçlandırılmadığı; rapor geldikten sonra ıslah konusu yapılmış ise de, faizle ilgili usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından ve olmayan bir talebin ıslahı da yapılamayacağı gerekçesi ile "ek emeklilik yardımı ile ilgili talebin konusuz kalması nedeniyle olumlu ya da olumsuz karar vermeye yer olmadığına ve davacı tarafından faiz ile ilgili usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından davacının bu konuda ayrıca dava açma hakkı saklı kalmak kaydıyla ıslahla ilgili talebin reddine" karar verilmiştir. Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Özel Dairece 15.07.2008 tarihli ilamla; "HUMK"nın 83 vd.md.deleri uyarınca tarafların usule ilişkin olarak yaptığı muameleyi tahkikat bitinceye kadar tamamen veya kısmen ıslah edebileceği, müddeabihin arttırılamayacağına dair 87.md.nin son cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, davanın tamamen dahi ıslahının mümkün olması karşısında, davacının dava dilekçesinde istenen yasal faiz miktarını somutlaştırıp harcını yatırmak suretiyle dava konusu yapmasının mümkün bulunmasına göre, mahkemece ıslaha konu bu talep yönünden işin esasına girilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile karar bozulmuştur. Davacı vekili bozmaya uyulmasını istemiş; davalı vekili takdire bırakmıştır.
Mahkemece bozma ilamına uyularak verilen 30.12.2008 tarihli kararla; "davacı vekilinin faiz istemi ile ilgili talebi hakkında, daha önce bilirkişiden rapor alındığı, rapor doğrultusunda da davanın, davacı vekilince ıslah edildiği, ıslah sırasında da gerekli harcın yatırıldığı, bilirkişi raporunun karar vermek için yeterli olduğu" gerekçesi ile "ek emeklilik yardımı ile ilgili kararın bozma dışı kalmakla kesinleştiğinden aynı konuda karar verilmesine yer olmadığına,davacının faiz istemi ile ilgili davanın kabulü ile bilirkişice hesaplanan temerrüt tarihi 20.11.2002 ile asıl alacağın ödendiği 15.12.2005 ödeme tarihine kadarki faiz miktarı olan 2.985,19 YTL faiz alacağının davalıdan alınmasına" karar verilmiştir.
Davalının temyizi üzerine Özel Dairece 06.10.2009 tarihli ilamla, yukarıda başlık bölümünde yer alan nedenlerle ve sonuçta; "somut olayda; davacının 17.08.2002 tarihinde emekli olmasına rağmen, dava tarihi itibariyle ek emeklilik yardımının ödenmediği iddiasında ise de bu yönde mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olmadığı, uzman bilirkişiden alınacak gerekçeli rapor ile, vakfa ait kayıtlar üzerinde inceleme yapılarak, davacının emeklilik tarihine göre ek emeklilik yardımı ödemesinde kaçıncı sırayı alması gerektiği, davalı vakıfça verilen sıranın emeklilik tarihine uygun olup olmadığı; Vakıf Temsilciler Meclisince belirlenen aylık bağış ve ödenmesi gereken ek emeklilik yardımı miktarı uyarınca, hangi ay ne kadar toplandığı ve kaç kişiye ödeme yapılabildiği, davacıya hangi tarihte ödeme yapılmasının mümkün olduğu, davacıya ödeme yapılan tarih itibariyle, davalı vakfın ödemede gecikmesinin söz konusu olup olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması gerektiği" gerekçesi ile hüküm bozulmuştur.
Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada davacı direnme kararı verilmesini, davalı taraf ise bozmaya uyulmasını istemişlerdir.
Mahkemece 13.04.2010 tarihli kararla, "ek emeklilik yardımı ile ilgili talebin konusuz kalması nedeniyle olumlu ya da olumsuz karar verilmesine yer olmadığına ilk olarak karar verildiği, Özel Dairece ek emeklilik talebiyle ilgili olarak herhangi bir konunun tartışılmadığı sadece faiz talebiyle ilgili olarak mahkeme kararının bozulduğu, oysa direnmeye konu olan son bozma ilamında ek emeklilik konusunun yeniden gündeme getirildiği, bu konunun tartışılıp değerlendirildiği, ilk kararda tamamen bozma dışı kalan ek emeklilik ile ilgili hususun, davalı açısından "usuli kazanılmış hak" oluşturacağı, ek emeklilikle ilgili hususun yeniden gündeme taşınması ve yeni gerekçeler gösterilerek bu hususun araştırılmasının istenmesinin uygun bulunmadığı" gerekçesi ile; "faiz istemiyle ilgili verilen talebin kabulüne dair kararın bozma dışı kalmakla kesinleştiğinden, bu konuda tekrar karar verilmesine yer olmadığına; ek emeklilik talebiyle ilgili olarak önceki kararda direnilmesine ve ek emeklilikle ilgili mahkemece verilen 25.07.2007 tarihli kararın bozma dışı kalmakla kesinleştiğinden bu konuda da tekrar karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Açıklanan maddi olgu, mahkemenin aşamalarda verdiği kararlar ile bozma kararlarının ve son olarak direnme kararının kapsamlarına göre uyuşmazlık; mahkemenin ilk kararı ile "ek emeklilik yardımı konusunda asıl alacağa ilişkin dava konusuz kaldığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına, faiz alacağı yönünden de geçerli bir ıslah ve dava bulunmadığından, davacının bu konuda ayrıca dava açma hakkı saklı kalmak kaydıyla ıslahla ilgili talebin reddine" karar verip, bu kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Özel Dairenin kararı sadece geçerli kabul edilen ıslah talebinin incelenmesi gerektiği noktasından bozup; davacı yanca bu bozmaya uyulmasının istenmiş olmasına; mahkemenin davacı yanın ıslaha konu faiz talebi konusunda verdiği ikinci kararın sadece davalı tarafından temyiz edilmesine ve dairenin ikinci bozma ilamında ek emeklilik ana ödemesine ilişkin hususların araştırılmasının faiz başlangıcının tespitine yönelik bulunmasına ve davacı yanca bu bozmaya da uyulmasının istenmiş olmasına göre mahkemece direnme olarak adlandırılan son kararın, direnme niteliğinde olup olmadığı ve sonuçta faiz konusunda bozma dışı kaldığından karar verilmesine yer olmadığı şeklinde oluşturduğu son kararın yeni hüküm teşkil edip etmediği noktasında toplamaktadır.
Yukarıda ayrıntısıyla açıklandığı üzere; mahkeme ve özel dairenin aşamalarda verdiği kararlar ve davacı yanın her iki bozmaya da uyulması yönündeki beyanları karşısında ek emeklilik yardımı ödemesine ilişkin talebin konusuz kalmakla bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına ilişkin ilk hükmün kesinleştiği, uyuşmazlığın faiz alacağı noktasında düğümlendiği belirgindir.
Gerek mahkemece bozmaya uyularak verilen ikinci kararda sadece faiz alacağı konusunda hüküm kurulması; gerekse de bu kararın sadece davalı yanca temyizi üzerine Özel Dairenin oluşturduğu ikinci bozma ilamında faizin başlangıcının tespitine yönelik açıklamaların ardından mahkemece yapılan araştırmanın hükme varmaya yeterli olmadığı, davacıya hangi tarihte ödeme yapılmasının mümkün olduğunun ve davacıya ödeme yapılan tarih itibariyle, davalı vakfın ödemede gecikmesinin söz konusu olup olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması gereğine işaretle kararın yine faiz alacağı noktasından bozulmuş olması karşısında; mahkemenin faize ilişkin bozma bulunmadığı, ilk bozma kararı dışında kalmakla kesinleşen asıl alacağın bozmaya konu edildiği saptaması dosya kapsamına uygun değildir. Özel dairenin bozma ilamında çok açık şekilde faiz alacağı noktasında inceleme yapılmış ve faiz alacağının doğup doğmadığı ve doğmuşsa faizin başlangıç tarihinin tespiti için mahkemece yapılması gereken araştırma ve incelemelerin yöntemi gösterilmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece direnildiği ifade edilen ek emeklilik ödemesi konusunda herhangi bir bozma kararı bulunmadığı belirgin olup; bozma ilamının bu kapsamı yanlış değerlendirilerek bozma konusu yapılmayan bir hususta direnildiğini ifadeyle verilen karar gerçek anlamda bir direnme olarak kabul edilemez.
Diğer taraftan, Özel Dairece açıkça davacının faiz istemi yönünden verilen kararın bozmaya konu edilmiş olmasına karşın, mahkemece bu konunun bozma dışı kaldığı gerekçesiyle yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına ilişkin kararı da direnme niteliğinde değildir.
O halde, mahkemece her iki konuda verilen karar usulünce verilmiş bir direnme kararı niteliği taşımamakla Hukuk Genel Kurulu"nun görev alanına girmeyip, Özel Dairece incelenmesi gerektiğinden, davalı vekilinin bu karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme niteliğinde olmayan karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 07.07.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.