Davacı İçişleri Bakanlığı vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 17/06/2002 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın davalı ... yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine dair verilen 25/12/2003 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, 2330 sayılı Yasa uyarınca rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın davalı ... ile ... yönünden reddine, diğer davalı ... yönünden kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili, davalıların haksız eylemi ile yaralanan dava dışı kamu görevlilerine 2330 sayılı Kanun gereğince ödediği tazminatın rücuen ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davalılar aleyhinde 765 sayılı TCK’nun 169. maddesi uyarınca kamu davası açıldığı, yapılan yargılama neticesinde davalı ... ile davalı ...bakımından delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği, diğer davalı ...’ün eylemi sabit bulunduğundan aleyhinde mahkumiyet kararı verildiği , dava konusu zarardan kesinleşen mahkumiyet kararı uyarınca davalı ...’ün sorumlu tutulması gerektiği belirtilerek davanın davalı ... yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine karar verilmiştir. Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 135. maddesinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nunun 156. maddesi) ""Müruru zaman katedilmiş olunca katıdan itibaren yeni bir müddet cereyan etmeğe başlar. Borç bir senette ikrar edilmiş veya bir hüküm ile sabit olmuş ise yeni müddet daima on senedir."" düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya içeriğinden; davanın 17/06/2002 tarihinde açıldığı, mahkemenin karar tarihinin 25/12/2003 olduğu,davacı vekilinin 24/10/2019 tarihli dilekçesi ile gerekçeli kararın taraflara tebliğini talep ettiği ve davacı vekiline 31/10/2019 tarihinde, davalı ... ile davalı ... ’a gerekçeli kararın 31/10/2019 tarihinde, diğer davalı ...’e 21/11/2019 tarihinde gerekçeli kararın tebliğ edildiği, böylece hüküm tarihi ile kararın taraflara tebliğ tarihi arasında on yıldan fazla süre geçtiği anlaşılmaktadır. Hükmün doğurduğu sonuçların büyük bir kısmı tefhim anından itibaren meydana gelir. Buna karşılık bazı sonuçları ise hükmün kesinleşmesi ile doğar. Hakim verdiği hükmü kendiliğinden değiştiremez. İlam zamanaşımına uğramış olsa bile temyiz edilip Yargıtay tarafından bozulmadıkça davayı tekrar ele alıp zamanaşımı nedeniyle reddedemez. Şu halde, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 135/2. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nunun 156/2.maddesi) uyarınca hükmün verildiği tarihten itibaren on yıl geçmekle ilamın zamanaşımına uğradığı, davalının bu on yıllık sürenin geçmesinden sonra ilamın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek hükmü temyiz etmiş olduğu gözetildiğinde mahkemece ilamın zamanaşımına uğradığı nazara alınarak yeniden hüküm kurulması gerekir. Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/02/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.