11. Hukuk Dairesi 2016/14449 E. , 2017/3773 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 13/07/2016 tarih ve 2014/1264-2016/617 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... şirketi vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 13.06.2017 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı şirket temsilcileri ... ile ..., davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin donatanı bulunduğu ... ... isimli geminin 05/06/2000 tarihinde battığını, davalı ... şirketinin 750.000 USD bedelle bu geminin sigortacısı olduğunu, sigorta şirketinin riziko gerçekleşmesine rağmen hasar bedelini ödemeyerek temerrüde düştüğünü bunun üzerine sigorta şirketi hakkında ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nde tazminat davası açıldığını, aşamalardan geçen bu dava sonucunda bir kısım alacağa hükmedildiğini ve neticeden sigortanın tazminatı 01/04/2005 tarihinde ödediğini bu gecikme nedeniyle geçmiş günler faizi ile karşılanmayan zararlarının olduğu, her şeyden önce batan bir geminin yerine yeni bir gemi alınamadığını kısa bir süre sonra şirketin diğer gemisi olan ... ... isimli gemi üzerine hacizler geldiğini ve bu geminin de çalışamaz hale gelmesi nedeniyle 28.07.2004 tarihinde değerinin altında bir bedelle satılmak zorunda kalındığını, müvekkilinin ...gemisinin yerine yenisinin konamamış olmasından dolayı kar kaybına uğradığını, bu miktarın 1.714.350 USD olduğunu, ... isimli gemisinin bağlanması nedeniyle kar kaybına uğradığını, bu miktarın 982.200 USD olduğunu, ... isimli gemisinin satın alındığı ... firmasına bakiye borcun ödenemediğini ve bu firmanın yaptığı takip sonucu fazladan 342.866.520.000 TL ödemek zorunda kaldığını, ... A.Ş’ne ... gemisinin borcu karşılığı verilen bononun ödenememesi nedeniyle fazladan 5.000 USD ödendiğini, yine müvekkilinin vergi borçlarını ödeyemez hale geldiğini, Ulaştırma Vergi Dairesine gecikme cezası nedeniyle fazladan 45.050,75 TL ödendiğini, yine ... Vergi Dairesi"ne gecikme cezası nedeniyle fazladan 35.809,40 TL ödendiğini, ... isimli geminin işçi alacaklarını ödeyememesi nedeniyle açılan dava ve takipler sonucu 12.145 TL ödendiğini, ... gemisinin işçileri için ödenmesi gereken prim borçlarını ödeyememesi nedeniyle takipler sonucu gecikme zammı ve masrafı ile birlikte 21.131,05 TL zarara uğradığını, müvekkili şirket alacaklısı olan ... isimli şahsa olan borcunu mali sıkıntı nedeniyle ödeyemediğini, takip sonucu ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle 26.500.000.000 TL zarara uğradığını, yine müvekkilinin ..."ye kredi borcunu zamanında ödeyemediğini ve faiz ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle uğranılan zararın 103.942.408.288 TL olduğunu, ... Bankası A.Ş’den her iki gemi için kullanılan kredinin ödememesi nedeniyle icra takibine maruz kalındığını, bu nedenle uğradığı zararın 45.015,21 TL olduğunu, ...bank’a olan ihracat taahhüdünün kapatılamamış olması nedeniyle 26.323 TL ceza ödemek zorunda kalındığını ileri sürerek fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’nin 01.04.2005 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş, 27/02/2009 tarihinde ıslahla talebini artırmıştır.
Yargılama sırasında davacı bu dava nedeniyle 250.000 USD’lik alacağını tasfiye halinde ... Bankası A.Ş"ye temlik etmiş buna ilişkin temlikname dosyaya sunulmuştur.
Davalı vekili, müvekkili şirketin temerrüdünün söz konusu olmadığını, mahkeme ilamına uygun şekilde hükmedilen tazminatın davacıya ödendiğini, davacının somut delillerle zararını kanıtlayamadığını, davacının ikinci gemiyi müddebir bir tacir gibi çalıştırıp gelir elde edebilecekken çalıştırmayarak kendi zararına kendisinin neden olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre sigorta hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda somut isbat koşuluna bağlı olmadan "ikame değer" esasına göre munzam zarar istenebileceği, sigorta şirketi tarafından ödenmesi gereken sigorta teminatı kusurlu olarak geç ödendiğinden davacı tarafın faizi aşan zararından davalının sorumlu olacağı, fiili ödeme tarihinde geminin rayiç değerinin 1.400.000,00 USD olduğu, davalı ... şirketi tarafından yapılan ana para ve faiz ödemesi toplamı 1.355.728,88 TL olup, fiili ödeme tarihindeki 1,3514 TL kur üzerinden karşılığının 1.003,203,26 USD olduğu, buna göre munzam zararın (1.400.000-1.003.203,26 =) 597.508,65 USD hesaplandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 579.508,65 USD karşılığı 1.009.431,11 TL"nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, asli müdahil Tasfiye Halinde ... Bankası A.Ş. hakkında davanın HMK"nun 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına dair hüküm kesinleşmiş olmakla bu hususta yeniden hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davalı ... şirketi vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, munzam zarar istemine ilişkidir. 6100 sayılı Kanun"un 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. Tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe yoktur. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği celseden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir gün tayininin zorunlu olup olmadığı hususudur.
Sözlü yargılama 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun"unun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, "Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir." hükmünü amirdir.
Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de HMK"nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK"nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesi gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK"nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.
Somut uyuşmazlıkta 13.07.2016 tarihli celsede davacı vekili hazır olup davalı vekilinin hazır bulunmadığı, davacı vekilinin önceki beyanlarını tekrarla davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği, mahkemece, dosyanın incelendiği, duruşmanın bittiği bildirilerek hüküm kurulmasıyla tahkikat aşamasının bittiği tefhim edilmeden ve yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere uyulup sözlü yargılamaya geçilmeden hüküm kurulması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ... şirketi lehine verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 15/06/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
KARŞI OY
6100 sayılı HMK"nın Geçici 3/2. maddesi delaletiyle temyiz incelemesinde uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK"nın 5236 sayılı Yasa ile değişiklikten önceki 428/2. maddesi "Usulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vezaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasına ve işbu kusur ve hatanın lahik olan hükmü tağyir edecek derecede bulunmasına veya müddei, yahut müddeaaleyh tarafından usulü muhakemenin tağyir ve ihlal olunduğunu ispat edecek derecede itiraz olunup da mahkemede tetkik edilmemiş olmasına mütevakkıftır." hükmünü içermektedir. Yerel mahkemece tahkikatın sona erdiğinin ve keza sözlü yargılama için duruşma günü belirlenip davalı vekiline tebliğ edilmemiş olması, 6100 sayılı HMK"nın 184 ve 186. maddesindeki usul hükmünün ihlali niteliğinde ise de, yukarda anılan kanun hükmü doğrultusunda, tek başına bozma sebebi olarak kabul edilemez.
Bu nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz nedenleri üzerinde durularak esas yönünden bir karar verilmesi, esas yönünden yapılacak inceleme sonucunda bozma nedenleri ortaya çıktığı takdirde, usuli cihete ilişkin bu yönde de bozma nedeni oluşturulması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan Daire çoğunluğunun münhasıran usul bozmasına katılmaya olanak görmüyoruz.