14. Hukuk Dairesi 2015/16737 E. , 2017/7704 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 13.02.2016 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.07.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan ... mirasçısı... vekili tarafından istenilmiş, temyiz istemi 06.10.2015 tarihli ek kararla süreden reddedilmiş olmakla süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili , ... İli, 3981 ve 3983 parsel numaralı taşınmazlarda ortaklığın satış suretiyle giderilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazlarda ortaklığının satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılardan ... mirasçısı... vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, 06.10.2015 tarihli ek karar ile temyiz talebini reddine karar verilmiştir.
Ek kararı davalılardan ... mirasçısı... vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dilekçesinin ve gerekçeli kararın, tapu kayıt maliki ..."a 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28. maddesine göre tebliğ edildiği belirtilmiş ise de tebliğatın 7201 sayılı Kanunun 28 ve Tebligat Yönetmeliğinin 48. madde hükümlerine uygun olarak yapılmadığı görülmüştür. Bu nedenle, usulsüz tebliğe rağmen kararın kesinleştiğine ve temyiz isteminin reddine dair verilen 06.10.2015 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bilindiği üzere, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı mercisinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 27. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.
Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu (TebK) ve Yönetmeliği hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Yönetmeliğin amacı, tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, kanun ve yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10. maddesine göre; “Kural olarak tebligat, tebliğ yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır.
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.”
Adres kayıt sisteminde (MERNİS) de Tebliği alacak kişinin adresi bulunmamışsa, tebliğ memuru muhatabın adresinin bulunabileceği yeri araştırır. Bulamazsa durumu, mahalle, köy muhtarlıklarına doğruluğunu onaylatmak suretiyle tespit eder. (TebK m.28) Bu husus, tebliği çıkaran kuruluşa bildirilir. İlgili kuruluş, muhattabın adresini öncelikle resmi veya özel kurum ve dairelerden, bunlardan sonuç alınamadığı takdirde kolluk vasıtasıyla araştırabilir ve tespit ettirebilir. Yapılan soruşturmaya rağmen ikametgahı, oturduğu yer veya işyeri bulunamamış ise bu halde kişinin adresinin meçhul olduğu kabul edilerek (Teb.Yönetmeliği m.48) ilanen tebliğe karar verilebilir.
Savunma hakkı ile sıkı sıkıya ilişkili olan adres araştırmasının zabıtaya yaptırılan bir inceleme ile sınırlı tutulmasının hakkın kısıtlanmasına yol açacağı kuşkusuzdur. O halde, adres araştırmasının geniş bir çerçeve içerisinde ele alınması, soruşturmanın çok yanlı ve özellikle kanuni karine ile tespit edilen ikametgahta yapılması gerekir. Yapılan soruşturma ile adres tespiti imkanı bulunamamışsa ilanen tebliğ zorunlu hale gelir. İlanen tebligat uygun şekilde ulaşacağı umulan bir gazete ile yapılır. (Teb.Yönetmeliği .M.49/2) Ayrıca varsa tebliği çıkaran merciin bulunduğu yerdeki yerel gazetelerden birine de ilan verilir. Bundan sonra tebliğ edilecek belgeler bir ay süre ile tebliği çıkaran mercinin, herkesin kolayca görebileceği bir yerinde (mahkeme divanhanesinde ) askıya çıkarılır. İlanen tebligat en son başvurulacak bir çaredir.
Somut olayda, temyiz itirazında bulunanın murisi ..."ın da dahil olduğu 56 davalıya, ... 2. Bölge tapu Sicil Müdürlüğünün 17.05.2006 gün ve 1465 sayılı yazısında " Belediye Encümeninin İmar Kanununun 18.maddesi uygulaması ile dava konusu tapu kayıtlarının re"sen oluşturulduğundan tapu maliklerinin adreslerinin tespit edilemediği" yönündeki cevabı gereğince dava dilekçesi ilanen tebliğ edilmiş olup , değinilen yasal düzenlemeler uyarınca gerekli araştırmalar tamamlanmadığından bu tebligatların usulüne uygun olmadığı açıktır. O halde, yukarıda açıklanan ilkeler gereğince dava konusu taşınmazlara ait güncel tapu kayıtları ile geldi - gitti kayıtlarından ve edinimlerde temliki işlemler söz konusuysa resmi akit tablolarından, tapu kayıt maliklerinin adres ve kimlik bilgileri temin edilerek kendilerine usulüne uygun biçimde tebligat yapılması taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken, anılan husus gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılardan ... mirasçısı... vekilinin temyiz talebinin kabulü ile 06.10.2015 tarihli ek Kararın KALDIRILMASINA, 19.07.2007 tarihli ve 2006/401 Esas, 2007/1100 Karar sayılı hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 18.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.