10. Hukuk Dairesi 2017/3037 E. , 2018/3692 K.
"İçtihat Metni".....
Asıl ve birleşen davalar ödeme emri iptali ile yapılandırmadan faydalandırılmama işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrasında, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya kapsamından, davalı SGK Başkanlığı tarafından.....2004/11-12, 2005/1-2. aylarına ilişkin prim borçları nedeniyle 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılan takip nedeniyle, yönetim kurulu üyesi olan davacıya 2005/14183 nolu takip dosyasından ödeme emri gönderildiği, davanın reddine dair ilk mahkeme kararının, davacının 2005/2. Döneminden sorumlu tutulmaması gerektiği ve haksız çıkma tazminatı yönünden hüküm kurulmaması gerekçeleriyle bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası mahkemece, “1-Davanın kısmen kabulü ile
2- Davalı ... tarafından davacıya gönderilen 2005/14183 sayılı takip dosyasındaki takibe itirazın kısmen kabulü ile davacının bu takipten dolayı 202.859.52 TL gecikme zammına ilişkin ödeme emrine itirazın REDDİNE 2014/11-12 ve 2015/1 aylarına ait prim borcundan dolayı 266.966,19 TL prim aslının %10 zamla birlikte ve 374.859,52 TL gecikme zammına ilişkin ödeme emrine itirazın REDDİNE
3- Takibin bu miktarlar üzerinden devamına” şeklinde verilen kararın, kısa karar, gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle bozulmasına karar verildiği, bozma ilamı sonrası, davacının 27.10.2016 tarihinde, 6736 sayılı Yasa kapsamında yapılandırma nedeniyle idare başvuracaklarını, 2004/11,12 ve 2005/1 dönemlerinden dava tarihi itibariyle feragat ettiklerini beyan ettiği, diğer taraftan, 08.11.2016 tarihinde davalı kuruma başvurarak belirtilen dönemler yönünden yapılandırma talebinde bulunduğu, davalı ... tarafından kısmen feragat nedeniyle talebin reddedildiği, davacı tarafından işbu işleminin de iptalinin istenildiği davanın asıl dava ile birleştirildiği, mahkemece, “1-Dosyamız ile birleştirilen dava dosyasındaki talebin KABULÜ ile,
Davalı kurumun 02/12/2016 tarih ve 16.798.528 sayılı kurum işleminin İPTALİNE,
2-Asıl davanın KISMEN KABULÜ ile; Davalı ... tarafından davacıya gönderilen 2005/14183 sayılı takip dosyasındaki takibe itirazın kısmen kabulü ile davacının bu takipten dolayı 202.932.38 TL kısmından borçlu bulunmadığınnı tespitine, bu kısma ilişkin ödeme emrinin iptaline
2004/11-12 ve 2005/1 aylarına ait prim borcundan dolayı 266.966,19 TL prim aslından dolayı davacı tarafça feragat edilmiş olmakla talebin REDDİNE,
Takibin bu miktarlar üzerinden devamına
Davalı tarafça talep edilen %10 tazminatın feragat nedeniyle takdirine yer olmadığına,” şeklinde karar verildiği anlaşılmış ise de, söz konusu hüküm yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Birleşen dava yönünden davanın yasal dayanağı olan 6736 sayılı Kanun’un 9. Maddesi “Bu madde ile 8 inci madde hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların, bu maddelerde belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları şarttır.” hükmüne amir olup, açılmış olan davadan tamamen vazgeçilmeksizin kısmen vazgeçme yoluyla yapılandırma talebinde bulunmak mümkün olmadığından, birleşen dava yönünden davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Asıl dava yönünden yapılan incelemede, mahkemece uyulan bozma ilamında, davalı ... talebine göre haksız çıkma tazminatı yönünden hüküm kurulmamasının yerinde olmadığı belirtilmiş, uyulan bozma ilamı sonrası davacının bir kısım taleplerinden feragat ettiği dikkate alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bir Mahkemenin Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyması sonunda; Mahkeme yönünden o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine bozma kararında açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde hüküm kurmak yükümlülüğü doğar. Bu hukuki aşama "usuli kazanılmış hak" olarak adlandırılır. Bu hukuki müessese Mahkemeye; hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esaslar ve istenilenler kapsamında işlem yapmak ve hüküm kurma zorunluluğunu getirir.
Uzun yıllardan beri Yargıtay’ın kökleşmiş, sapma göstermeyen uygulamaları ve öğretide benimsenen usuli kazanılmış hak müessesesi, usul hukukunun dayandığı vazgeçilmez ana temellerinden biridir.
Bu hukuki kuralın ancak iki istisnası bulunmaktadır. Bunlardan biri, Mahkemece, Yargıtay bozma kararına uyulduktan sonra görülmekte olan davaya uygulama imkanı olan yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması; diğeri de, 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirlendiği üzere, hükmüne uyulan bozma kararından sonra görevle ilgili yeni bir yasal düzenlemenin getirilmiş olmasıdır. Olayda; bozma kararına uyulmakla, meydana gelen usuli kazanılmış hakkın sonuç doğurmayacağı haller de söz konusu değildir. Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, bozma kararına uyulmakla, haksız çıkma tazminatı yönünden kurum lehine kazanılmış hak olduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.....