Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/7343
Karar No: 2015/6855
Karar Tarihi: 26.10.2015

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/7343 Esas 2015/6855 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2015/7343 E.  ,  2015/6855 K.
"İçtihat Metni"


MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili şirket ve davalı idare arasında temizlik hizmeti işine ilişkin hizmet alımı tip sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmenin yürürlükte bulunduğu süre boyunca davalı tarafından davacı hak edişlerinden 5510 sayılı yasanın 81/1-ı maddesine dayanılarak haksız kesintiler yapıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 20.760,45 TL"nin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, talebin zamanaşımına uğradığını, kesintilerin mevzuata uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, ödeme tarihlerine göre davalı vekilinin zamanaşımı def"inin yerinde olmadığı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"na 15.05.2008 tarihinde 5769 sayılı kanun ile eklenen fıkra ile tanınan 5 puanlık hazinenin teşvik niteliğindeki katkısından davacının da yararlanma hakkının bulunduğu, davalı tarafından yapılan kesintilerin haksız ve bu hakkı ihlâl eder nitelikte olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 20.760,45 TL"nin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 18/1. maddesinde "Ticaret şirketleriyle gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, Vilayet, Belediye gibi amme hükmî şahısları tarafından kurulan teşebbüs ve müesseseler dahi tacir sayılırlar" hükmüne yer verilmiştir. Ticari işletme, 6762 sayılı TTK"nın 11/1. maddesinde "Ticarethane veya Fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer müessseler, ticari işletme sayılır." şeklinde tanımlanmıştır. Davalı ... .. ... . . .. . 19.06.1979 tarihinde kabul edilen 2252 sayılı Döner Sermaye Kanunu ile kurulmuş, kamu tüzel kişiliğine sahip bir işletme olup, genel bütçeden yardım almaksızın kendi kaynakları ile işletilmektedir..... . .. .Bakanlığı"nın en büyük bütçeli ve en büyük istihdamına sahip ... . . . Bakanlığın ticari operasyonlarını yürütmekte, kültürel varlığın korunması ve geliştirilmesi, kültür ve turizm altyapı yatırımları ile ülke tanıtımı için kaynak sağlamaktadır. Yaygın olarak bilinen ... .. . . . .. .. . tarafından işletilmektedir. Bunun dışında müze ve örenyerleri gelirlerinin tahsil edilmesi, Bakanlığımıza bağlı tarihi mekanların kısa süreli kullandırılması, müze ve örenyerleri, kültür merkezleri, galeriler ve kütüphanelerin ticari ünitelerinin kiraya verilmesi ... . .. .. görevleri arasındadır. Davalının 6762 sayılı TTK"nın 18/1. maddesi uyarınca, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere kamu tüzel kişileri tarafından kurulan bir işletme olduğu ve dolayısıyla tacir sıfatı taşıdığı açıktır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9.madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Dava 01.07.2012 tarihinden önce açılmış olup, davaya konu alacak tacir olan tarafların ticari işletmesi ile ilgili olduğundan, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 4/1. maddesi uyarınca nispi ticari dava niteliğindedir.
Buna göre dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü niteliğinde ve münhasıran iki tarafın arzularına tabi olmayan işlerden değil ise taraflarca bu yönde ve süresinde bir itiraz olmadığı sürece bu husus re"sen dikkate alınamaz ve asliye hukuk mahkemeleri miktar yönünden görevli ise davaya bakmalıdır.
Somut olayda, dava tarihi itibariyle, 6762 sayılı TTK"nın 5/3. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde açılan bu davada, davalı tarafça iş bölümü itirazında bulunulmadığı ve Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişkinin iş bölümü ilişkisi olduğu gözönünde bulundurulduğunda, mahkemenin davaya bakmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Öte yandan,. ... 06.04.2011 tarih ve 2010/3-727 E., 2011/75 K; ... ... ... 12.03.2014 tarih ve 2013/8037 E., 2014/1827 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere;
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunundaki sebepsiz zenginleşmeye ilişkin maddelerdeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve sebepsiz zenginleşmeden sözedilemez.
Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder.
Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki
davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.
Nitekim, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde taraflar sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunamazlar.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın 313/1. maddesinde "Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeyi taahhüt eder" şeklinde tanımlanmıştır. Hizmet akdinin satış, kira gibi akitlerden ayırımında bir zorluk bulunmamasına karşılık, vekalet, istisna gibi akitlerden ayrılmasında büyük güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bu yüzden de hizmet akdi tarifinin, diğer akitlerden ayırıcı unsurları ihtiva etmesi gereklidir. 818 sayılı BK"nın 313. maddesindeki tariften, akdi karakterize eden unsurların bir iş ifası, ücret ve muayyen-gayri muayyen bir çalışma süresi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak hizmet akdini Hizmet sözleşmesinin unsurlarını; hizmetin belirli veya belirli olmayan bir zaman içinde görülmesi, hizmet akdinin konusu olan edimin işverene ait işyerinde yerine getirilmesi, edimin ifası sırasında işverenin denetim ve gözetimi altında bulunması, edimin ücret karşılığında yapılması ve ücretin zaman esası üzerinden saptanması şeklinde belirlemek mümkündür. Ücret zaman itibariyle olmayıp yapılan işe göre verildiği takdirde dahi belirli ya da belirli olmayan bir zaman için alınmış veya çalışılmış oldukça hizmet akdi yine mevcuttur.
Diğer taraftan hiçbir gruba girmeyen akitler Borçlar Kanunu"nun genel hükümleri, iyiniyet kuralları ve teamüllere göre çözümlenmelidir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Somut olayda uyuşmazlık; tüzel kişi işveren davacının çalıştırdığı işçiler nedeniyle prim borcundan kaynaklanmakta olup, hizmetin görülmesi amaçlanmakla, hizmet temini sözleşmesi bulunmaktadır. Hizmet temini sözleşmelerinde hizmet veren taraf işçi veya hükmi şahıs olabilir. Her işveren gibi kamu kuruluşları da işyerlerinde görülen kimi işleri veya işyerinin bir bölümünü başka işverenlere devredebilirler. Ancak böyle bir devir durumunda işçi çalıştıran işverenin emir ve talimat verme hakkı tamamen kendisine ait olmalıdır. Bu durumda hizmet temini sözleşmesinden bahsedilebilir. Gerçekten, hizmet temini sözleşmelerinde işçilerin işe alınması, çalışma şartları ve biçimi, işçi sayısı gibi işverenin yönetim hakkına giren konularda davalının davacının hak ve yetkilerini sınırladığı görülmektedir.
Ayrıca, hizmet sözleşmesi ile hizmet temini sözleşmeleri birbirlerinden farklılık arz etmektedir. Hizmet sözleşmesinin tarafları işçi ve işveren iken, hizmet temini sözleşmelerinde işçi hükmi şahıs da olabilir. Kendine has özellikleri olan akitler için ise dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun genel hükümleri uygulanmalıdır.
Zamanaşımına ilişkin genel hüküm ise BK"nın "On senelik zamanaşımı" başlıklı 125. maddesinde yer almakta; anılan madde: "" Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruruzamana tabidir."" hükmünü içermektedir.
Dava, sözleşme ile yüklendiği edimini ifa eden davacının hak edişlerinden yapılan kesintinin akde aykırı olduğu iddiasıyla iadesine ilişkindir.
Dava dilekçesi ve ekindeki belgeler ile yine yargılama sırasında verilen belgelerden, taraflar arasındaki bu sözleşme ilişkisine işaret edildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda; davacının, davalı ile arasında kurulan bu sözleşme ilişkisine dayanarak ve akde aykırılık iddiasıyla hak edişlerinden yapılan kesintinin iadesini talep ettiğinin kabulü gerekir.
Eldeki davada taraflar arasındaki ilişki hukuki nitelikçe “hizmet temini (alım) sözleşmesi” olup; kendine has özellikleri olan bu sözleşme türü için zamanaşımı süresini düzenleyen ayrık bir hüküm de bulunmadığından, BK"nın zamanaşımı ile ilgili genel hükmü olan 125. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmalıdır.
Mahkemece, zamanaşımı def"inin BK"nın 125. maddesi hükmüne dayalı olarak reddine Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Nedensiz zenginleşmede dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK döneminde, sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olup olmaması ayrımı yapılmadan, (TBK"nın 117/2. maddesinde ise sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olmaması halinde) haksız iktisap tarihinden itibaren temerrüt faizi istenebilir ise de, somut olayda, yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan alacağın tahsili kapsamında talep edilen bedele borçlunun bir ihtar ile temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren faiz istenebilir. Hüküm altına alınan bedel yönünden davalı borçlunun, dava tarihinden önce BK"nın 101. (TBK"nın 117) maddesine uygun şekilde miktar ve ödeme talebi içeren bir ihtar ile temerrüde düşürüldüğü iddia edilmediği gibi, bu yönde bir delil de ibraz edilememiştir.
Bu durumda mahkemece, faizin dava tarihinden başlatılması gerekirken kesinti tarihinden başlatılması doğru olmamış ise de karar sonucu itibariyle doğru olduğundan HUMK"nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi kısmen değiştirilerek ve hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın giderilmesi, yeniden yargılamaya gereksinim göstermediğinden HUMK"nın 438/7. maddesi uyarınca hükmün, aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün gerekçesi kısmen değiştirilerek ve (HÜKÜM) bölümünün 1 nolu bendinde geçen “7.917,39 TL"sinin 31/10/2009 , 10.793,06 TL"sinin 09/12/2009, 2.050 TL"sinin 18/3/2010 ödeme tarihlerinden” ibareleri çıkarılarak, yerine "dava tarihinden" ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi