23. Hukuk Dairesi 2015/5859 E. , 2015/6854 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bursa(Kapatılan) 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 03/06/2014
NUMARASI : 2013/114-2014/155
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında genel temizlik hizmeti alımına ilişkin sözleşme imzalandığını, davalı işçisi İ...müvekkili aleyhine açtığı dava neticesinde 11.817,96 TL kıdem tazminatının dava dışı işçiye ödendiğini, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca işçilik alacaklarından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 11.817,96 TL"nin ödeme tarihinden itibaren en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma,kısmen benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; taraflar arasında düzenlenen 29.01.2008 tarihli temizlik hizmetleri sözleşmesinin 29. bendinde, "Yüklenici çalıştıracağı personelin sigorta dahil her türlü giderlerini karşılayacaktır. Bunların işe alınmaları veya işten çıkartılmaları, çalışmaları sırasında İş Kanunu, ilgili Tüzük ve Yönetmelikler çerçevesinde doğacak tüm haklarını da yüklenici verecek olup, bunların hakları ile ilgili kurum veya kuruluşlarla da yüklenici muhatap olup, her türlü işlemleri yapacaktır. İdarenin yüklenicinin çalıştıracağı personelin kanuni hak ve alacakları ile hiçbir ilişkisi bulunmayacaktır." şeklinde düzenleme getirildiği, buna göre ise davacı üst işverenin davalı son iş verene işçisini çalıştırdığı süre gözetilmeksizin İş Kanunu kapsamında işçi alacaklarının tümünden sorumlu olacağı, kıdem tazminatı alacağının tamamını ödeyen üst işverenin işçinin çalıştığı süreleri ayrı ayrı hesap ederek alt işverenlerin tümüne ayrı ayrı davalar açmak mecburiyetinde bırakılmasının kanun ve sözleşme hükümlerine uygun bulunmayıp işçi alacaklarının tümünden İş Kanunu"na göre sorumlu bulunan son işverenin gerekli ödemeyi yaptıktan sonra ancak kendi dönemine isabet eden dönemler haricinde kalan kısımlara ilişkin alacaklar için önceki işverenlere rücu etme imkânı bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 11.817,96 TL"nin öncesinde temerrüt gerçekleşmediğinden dava tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu"ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Nitekim dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 Türk Borçlar Kanunu"nun 167. maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir. Borçlulardan birinden alınamayan miktarı diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hükümde de, müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir.
İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir. Yargıtay 13. HD"nin 28.01.2014 tarih ve 2013/22286 E., 2014/2147 K; 25.02.2014 tarih ve 2013/23685 E., 2014/5067 K. sayılı ilamları ile Dairemizin 23.06.2014 tarih ve 3992 E., 4794 K.; 13.11.2014 tarih ve 9000 E., 7235 K; 30.10.2014 tarih ve 1137 E., 677 K. sayılı ilamları da bu yöndedir.
Somut olayda, taraflar arasında imzalanmış olan 29.01.2008 tarihli Hizmet Binalarının Genel Temizliği İşi"ne ilişkin sözleşmenin 38/29-c. maddesinde ""Yüklenici, çalıştıracağı personelin sigorta dahil her türlü giderlerini karşılayacaktır. Bunların, işe alınmaları veya işten çıkarılmaları, çalışmaları sırasında İş Kanunu, ilgili tüzük ve yönetmelikler çerçevesinde doğacak tüm haklarını da yüklenici verecek, bunların hakları ile ilgili kurum veya kuruluşlarla da yüklenici muhatap olup, gereken her türlü iş ve işlemleri yapacaktır. İdarenin, yüklenicinin çalıştırdığı personelin, kanuni hak ve alacakları ile hiçbir ilişkisi bulunmayacaktır."" hükmü mevcuttur.
Görüldüğü üzere sözleşmede işçi hak ve alacakları nedeniyle açıkça yüklenicinin (alt işveren davalının) sorumlu olacağı belirtilmiş olup, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümleri tarafları bağlayacağından, davacının asıl (üst) işveren olarak İş Mahkemesi ilamına göre ödemiş olduğu miktarın tamamını, davalı alt işverenden sözleşme uyarınca rücuen tahsilini talep hakkını haizdir.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.10.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, üst işveren olan davacının ödemiş olduğu işçilik haklarından dolayı alt işveren davalıya yönelik rucuen tazminat istemine ilişkindir.
Sayın çoğunluk görüşüne yansıdığı üzere taraflar arasında 4857 sayılı iş kanunu 2/b bendi kapsamında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin mevcut olduğu tartışmasızdır. Davacı asıl işveren dava dışı İsmail Güler"in 01.07.1999 tarihinden işten ayrıldığı 31.03.2008 tarihine kadarki dönemi kapsayan kıdem tazminatı alacaklarının tamamını ödediği, İ.... alt işveren davalı yanında çalışmasının 01.02.2008 ile 31.03.2008 tarihleri arası olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı asıl işveren 4857 sayılı iş kanunun anılan madde hükmüne dayalı sorumluluğu nedeniyle dava dışı işçiye kıdem tazminatı ödemiş ise de davacının bu tazminattan sorumluluğu yasa gereği işçilere karşı olan bir sorumluluk olup davalı yüklenici ile asıl işveren arasındaki birbirlerine karşı olan sorumluluğu içermeyen anılan düzenlemenin dava konusu olaya uygulanması mümkün değildir. Bu durumda uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 38.29.c bendi yükleniciye sigorta dahil çalıştıracağı personelin iş kanunu tüzük ve yönetmeliklerden doğacak tüm haklarını ödeme yükümlülüğü getirmiştir. Bu nedenle de davacının dava dışı işçinin kıdem tazminatından sorumlu olmayacağı doğru bir yaklaşım olmakla birlikte, dava dışı işçinin iş mahkemesinde görülen davada kıdem tazminatı alacağı başka alt işveren yanında çalıştığı sürelerde dikkate alınarak hesaplamış tüm bedelden son alt işveren olan davalının sorumlu olacağı şekilde açık düzenlenmiş bir madde olmadığı sadece yüklenicinin iş kanununa tüzük yönetmeliklerden doğan sorumluluğunu düzenlediği, sorumluluğunun kural olarak kendi dönemi ile sınırlı bulunduğundan, davalının kıdem tazminatına ilişkin sorumluluğunun buna göre belirlenmesi ve sonucuna göre, bir karar verilmesi gerekir. Sözleşmenin 38.29.c. bendine açıkça yer almadığı halde çok geniş bir anlam verilerek sanki sözleşme maddesinde davalının açıkça kendisinden önce bu yerde çalışan tüm çalışanların kıdem tazminatınıda yüklenmiş olduğu anlamını vermek 2 aylık kıdem tazminat borcu yerine 10 yıllık kıdem tazminatı borcundan sorumlu tutar şekilde hüküm oluşturulması doğru olmadığı kanaatimizle sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmadığımız ve kararın bozulması yolundaki azınlık görüşümüzdür.26.10.2015