1. Hukuk Dairesi 2016/18075 E. , 2017/5781 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki davadan dolayı ... 2. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 04.11.2014 gün ve 2011/221Esas-2014/763Karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 20.09.2016 gün ve 18645-8397 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ..."nün raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi, Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ..."nun maliki olduğu 3634 ada 11 parsel sayılı taşınmazdaki 29 nolu bağımsız bölümün satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, çekişmeli daireyi 2000 yılında satın alıp yıllardır kullandığını, ancak kat irtifakının kurulması ile çekişmeli taşınmazda bağımsız bölüm numarası verildiğinden temlikin bu sebeple daha sonra 2009 yılında yapıldığını, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Dairece; onanmıştır.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakana ait mesken niteliğindeki 11 parsel sayılı taşınmazın 29 nolu bağımsız bölümünün 23.06.2009 tarihli resmi akit ile mirasbırakan adına vekâleten oğlu ... tarafından davalıya satış suretiyle temlik edildiği, mirasbırakanın 26.04.2010 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak davacı kızları ile dava dışı çocuklarının kaldığı, davalının mirasbırakan ile irsen bir bağlantısının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davacı dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış, isim listesi bildirmemiş olup, hazır edilmesi halinde tanıkların duruşmada dinlenmesine karar verildiği, 09.04.2013 tarihli duruşmada hazır bulunan davacı tanıkları ...’ün beyanlarının alındığı, bilahare 11.03.2014 tarihli duruşmada hazır bulunan davacı tanıkları ...’in dinlenilmiş olduğu, yine davalı 01.12.2011 tarihli dilekçesi ile 5 tanık ismi bildirmişken bunlardan ikisi dışında listede olmayan başkaca tanıkların da beyanları alınmış olmakla, tarafların delil listesinde yer almayan kişilerin tanıklığına başvurulması usul ve yasaya uygun değildir.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle bir araştırma yapılıp tüm delillerinin toplanması, dinlenmeyen tanıklar ile gerekirse delil listesinde yer alıp daha önce dinlenen diğer tanıklarında yeniden beyanlarının alınması, özellikle mirasbırakanın çocukları ile arasındaki beşeri ilişkilerin değerlendirilerek murisin gerçek iradesinin açıklığa kavuşturulması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Anılan bu husus, davalı vekilinin karar düzeltme isteği sonucunda yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, karar düzeltme isteğinin HUMK’un 440. maddesi gereğince kabulüne, Dairenin 20.09.2016 tarih, 2015/18645Esas, 2016/8397 Karar sayılı onama ilamının ORTADAN KALDIRILMASINA, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.