1. Hukuk Dairesi 2017/4298 E. , 2017/5763 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : VASİYETNAMENİN İPTALİ- TENKİS
Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, vasiyetnamenin iptali, olmadığı takdirde tenkis istemlerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ...’in tek mirasçısı olduğunu ancak mirasbırakanın iki adet vasiyetname düzenleyerek kendisini mirasçılıktan çıkardığını, mirasını davalılara bıraktığını, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte mirasbırakanın akıl sağlığının yerinde olmadığını ileri sürerek vasiyetnamelerin iptalini istemiş, bu talebinin kabul görmemesi halinde tenkis isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mirasbırakanın işlem tarihinde akıl sağlığının yerinde olduğu ve mirasçılıktan çıkarılan davacının tenkis hakkının da olmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Yargıtay Yüksek 2. Hukuk Dairesi’nce "...Miras bırakan ... 26.10.1974 tarihli vasiyetnamesinde davacı (kardeşi) ... kendisine karşı ilgisiz kaldığını belirterek mirasından çıkarmıştır (Iskat etmiştir). Miras bırakan çıkarma sebebini vasiyetnamesinde göstermiştir. Davalılar 743 Sayılı Medeni Kanunun, 457/2 maddesi anlamında çıkarma sebebinin varlığını isbat edememişlerdir. Bu durumda dava kabul edilip vasiyetnamelerin saklı pay oranında tenkisine karar verilmesi gerekir. Açıklanan husus üzerinde durulmaması usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda tenkis talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’in 15/05/1967, 21/01/1974, 26/10/1977 ve 27/12/1982 tarihli olmak üzere dört adet vasiyetname düzenlediği, bunlardan 21/01/1974 tarihli vasiyetname ile kardeşi olan davacıyı mirasından ıskat ettiği, 26/10/1977 ve 27/12/1982 tarihli vasiyetnamelerinde ise taşınır ve taşınmaz malvarlığını temlik ettiği, mirasbırakanın 14/09/2000 yılında ölümü ile geriye tek mirasçı olarak davacı kardeşinin kaldığı anlaşılmaktadır.
Mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
Bilindiği üzere; Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m.565) Miras bırakanın TMK"nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK"nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK"nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür"atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olayda, mirasbırakana ait taşınır ve taşınmaz tüm malvarlığı saptanıp, bu malvarlığı değeri hesaplanmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda gerekli araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması, temin edilecek bilirkişi raporlarının denetime elverişli ve hükme yeterli olacak nitelikte düzenlettirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; HMK 26.maddesi uyarınca davacının faiz istemi olmamasına rağmen bu husus göz ardı edilerek talepten fazla olacak şekilde faize de karar verilmesi isabetsizdir
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 25/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.