10. Hukuk Dairesi 2018/785 E. , 2018/3654 K.
"İçtihat Metni".....
Asıl ve birleşen davalar, 29.08.2002 tarihinde meydana gelen feribot kazasında vefat eden üç kişinin hak sahiplerine yapılan sosyal sigorta yardımlarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan....Birliği avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı medeni usul hukukumuzda "sıfat" olarak tanımlanmakta ve bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin o dava ile ilgili kimseler olması zorunlu bulunmaktadır. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakka ilişkin davada davacı olma sıfatı da hakkın sahibine ait bulunmakta ve buna aktif husumet denilmektedir. Sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan kişi de o hakka uymakla yükümlü olan kimse olup, bu da pasif husumet (davalı sıfatı) olarak adlandırılmaktadır. Sübjektif hak sahibi ile o hakka uymakla yükümlü bulunan kişinin kimler olduğunun belirlenmesi, bunun neticesinde, dava açan veya aleyhine dava açılan kişiler, o davada davacı veya davalı olarak taraf sıfatına sahip değillerse, mahkemece dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapılmaksızın, davanın sıfat yokluğundan reddedilmesi gerekmektedir. Taraf sıfatı (husumet) ve sıfat yokluğu, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itiraz niteliğinde olup, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 116. maddesinde (HUMK. 187 m.) yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, taraflarca ileri sürülmese dahi, gerek, mahkemece, gerekse, Yargıtay"ca tarafların bu yönde bir savunmalarının olup olmadığına bakılmaksızın, kendiliğinden nazara alınır.
Diğer taraftan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). Fıkrasında, “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüştür. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgili olup, hükmü temyiz etmeyen yönünden sonuç doğurması gerekeceği de gözetilerek, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekir.
Eldeki davada ise, bozma sonrası gelen belgelerden, 29.08.2002 tarihinde meydana gelen feribot kazasında vefat eden 3 sigortalının hak sahiplerine bağlanan 1479 sayılı Yasa kapsamındaki aylıkların peşin sermaye değerlerinin ve yapılan cenaze masraflarının aynı yasanın 63’üncü maddesi kapsamında davalılardan rücuan tahsilinin talep edildiği, meydana gelen kazada, feribotun dava dışı İl Özel İdaresine ait olup, ..... Kaymakamlığı bünyesinde oluşturulan ve halen tüzel kişiliği, dolayısıyla husumet ehliyeti bulunduğu anlaşılan .... Köylere Hizmet Götürme Birliğinin bu feribotu işlettiği ve diğer davalılardan .....’in de bu davalı bünyesinde kaptan olarak davada yer aldığı, davacı kurum avukatı tarafından dava açılırken önce ..... Kaymakamlığına husumet yönelttiği anlaşılmakta ise de, feribot işletenin .... Köylere Hizmet Götürme Birliği olduğunun anlaşılması nedeniyle her üç dava bakımından bu davalıya da husumetin yöneltildiği, ne var ki mahkemece birleştirilen davalarda ...... Köylere Hizmet Götürme Birliği hakkında herhangi bir karar verilmediğinin anlaşılması karşısında, birleştirilmiş olsa da her bir davanın ayrı ayrı mevcudiyetini koruduğu ve her bir talep yönünden davalıları ve taraflarını ayrı ayrı karar yerinde göstermek suretiyle ayrı ayrı karar verilmesi gereği dikkate alınmaksızın karar verilmesi HMK’nın 297’nci maddesine aykırı olduğu gibi, davalılardan .... Bakanlığı’nın bozmadan sonra davaya konu olay nedeniyle kendisine husumet düşmeyeceğinin açıkça anlaşılması karşısında bu davalı yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gereğinin de dikkate alınmaması isabetsizdir.
O halde, davalılardan .... Bakanlığı ile ..... Kaymakamlığı Köylere Hizm. Götürme Birliğ avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları nazara alınmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan .... Kaymakamlığı Köylere Hizm. Götürme Birliğine iadesine, 17.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
....