Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/3784
Karar No: 2018/3645
Karar Tarihi: 17.04.2018

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/3784 Esas 2018/3645 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2016/3784 E.  ,  2018/3645 K.

    "İçtihat Metni"

    .......

    Dava, ödeme emrinin iptali ile Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Dava dışı ....... davalı Kuruma olan ve 2006/5. aydan 2009/3. Aylar arasındaki prim, borçları nedeniyle davalı kurumca takip yapıldığı anlaşılan davacının, kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti ile ödeme emrinin iptali için eldeki davayı açtığı, anlaşılmakta olup, davaya konu prim borçlarının tahakkuk dönemlerine göre davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Yasa’nın 80’inci ve 5510 sayılı Yasanın 88’inci maddelerinin ayrı ayrı irdelenmesi gereklidir.
    Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/11. maddesinde, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar” hükmü öngörülmüştür. Anılan madde hükmüne göre, tüzel kişiliği haiz özel kuruluşta görev yapan kişinin primlerin ödenmesinden işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olabilmesi için, primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili, üst düzey yöneticisi olması zorunludur.
    Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere "üst düzey yönetici" kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. Türk Ticaret Kanunu"nun 317. maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi ünvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir. Bunun dışında kalan ve şirketin idare veya mali işlerinde doğrudan söz sahibi veya yetkili olmayan kişilerin işveren ile birlikte müşterek sorumluluğu düşünülemez.
    506 sayılı Kanun öngörülen istisnaları dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup, anılan Kanunun 108. maddesi hükmü gereği 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve bu tarihten sonra tahakkuk eden prim borçları hakkında 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi ile “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” şeklinde düzenlenme getirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile tüzel kişiliği haiz özel kuruluşta görev yapan yönetim kurulu üyelerinin primlerin ödenmesinden işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıkça belirtilmiştir.
    Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, 01.07.2008 tarihinde önce tahakkuk eden prim borçları bakımından, işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunulması gerekir. Ancak, sonradan yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi burada bir ayrıma giderek özellikle şirket yönetim kurulu üyelerinin, temsil ve ilzam yetkisi aranmaksızın (haklı sebepleri olmazsa) müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklarını ayrıca ve açıkça belirtmiştir.
    Dikkat edilirse yasa koyucu, hem 506 sayılı Kanunda hem de 5510 sayılı Kanunda üst düzey yöneticilerin kuruma karşı olan prim borçları nedeniyle şirket ile birlikte müteselsilen sorumlu olunacağı hususunu düzenlemiş ise de, bu sorumluluk, “haklı sebep olmaksızın” ödememe hali ile sınırlandırılmıştır. Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği, her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayların özelliklerine göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken; diğer Kanunlardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve bilhassa Sosyal Güvenlik ilkeleri göz önünde tutulmalıdır.
    Diğer taraftan iflasın açılması hususu İcra İflas Kanunu 193. maddede düzenlenmiş olup, buna göre, iflasın açılması ile duracak takipler;
    1)İlamlı (m.32) ve ilamsız (m.58 ve devamı) haciz yolu ile takipler.
    2)Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip (m.167 ve devamı).
    3)Genel iflas (m.155 ve devamı) ve kambiyo senetlerine mahsus iflas (m.167,171 v.d.) yoluyla takip.
    4)Teminat gösterilmesine ilişkin takipler.
    5)Amme alacaklarının tahsili için 6183 sayılı Kanun"a göre tahsil dairelerince yapılan takiplerdir ......
    Eldeki davada, davacının Yönetim Kurulu üyesi olduğu Anonim şirkete karşı açılan iflas davasında 24.03.2009 tarihli karar ile şirketin 24.03.2009 tarihinden itibaren iflasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında, verilen iflas kararı ile şirket üzerinde karar alabilme ve tasarruf yetkisi kalmayan davacı Yönetim Kurulu üyesi bakımından iflasın açılması ile oluşan tahsil imkânsızlığı durumunun da “haklı sebep” kavramı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Bu kapsamda davacı hakkında ticaret sicil kayıtlarına göre 10.04.2006 tarihinden itibaren Anonim şirkette yetkili yönetim kurulu üyeliği görüldüğünden davacının 506 ve 5510 sayılı Yasa kapsamında davaya konu ödeme emirleri nedeniyle 2009 yılı 2. ayına kadar sorumlu olduğu hususunun dikkate alınmaması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    Diğer taraftan, davaya konu ödeme emirlerinden 2009/11480 ve 2009/11481 sayılı Ödeme emirlerinin idari para cezasını konu edindiği görülmekte olup, 5510 sayılı Kanunun 102’nci(506 sayılı Kanunun 140) maddesinde davalı Kurum tarafından verilen idari para cezaları ile ilgili usul ve esaslar özel bir şekilde düzenlenmiştir. Anılan düzenleme uyarınca; idari para cezasını gerektiren şartlar oluştuğunda Kurum tarafından verilecek idari para cezası ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmaması halinde, idari para cezası kesinleşir ve Kurum alacağına dönüşür. Ne var ki; Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmayacaktır.
    Eldeki davada ise, dava dışı şirketin işlediği fiiller nedeniyle gönderilen idari para cezasına ilişkin borçlarının tahsili açısından, şirketin temsilcisi/ortağı olması nedeniyle davacıya gönderilen ödeme emrinin iptali/borçlu olunmadığının tespiti için açılan davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 102 ve 103. maddelerinde, işverenin kanunla düzenlenen yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde idari para cezası ile sorumlu olacağı düzenlenmiş olup; idari para cezası, sonucu itibariyle bir cezai yaptırım olduğu ve cezaların şahsiliği ile kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerine göre, işveren tüzel kişilik hakkında düzenlenen idari para cezasından, temsilci olması sıfatıyla davacının sorumluluğu yönüne gidilmesi mümkün değildir.
    Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    ......

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi