Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1987
Karar No: 2019/369
Karar Tarihi: 28.03.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1987 Esas 2019/369 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1987 E.  ,  2019/369 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi



    Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine dair verilen 03.10.2013 tarihli, 2013/219 E., 2013/369 K. sayılı karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 19.06.2014 tarihli, 2014/10878 E., 2014/19637 K. sayılı kararı ile;
    “...Davacı, davalıya 28.4.2010 tarihli sözleşme ile yer gösterip taşınmaz satın almasında komisyoncu olarak hizmet verdiğini ancak kendisini devre dışı bırakarak eşi adına satın aldığını, komisyon ücretinin tahsili için yapılan takibe haksız itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile % 40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davacının hizmet vermediğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, hem usul ve hem esastan red kararı verilemeyeceğine ilişkin bozma kararına uyularak davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacı komisyon hizmeti verdiğini ve bedelinin ödenmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmış ve 28.4.2010 tarihli gayrimenkul görme formu başlıklı belgeyi ibraz etmiştir. Gayrimenkul danışmanı sıfatıyla davacı ile gayrimenkul gören sıfatı ile davalının imzasını taşıyan belgede , gösterilen gayrimenkuller ile ödenecek hizmet bedelinin yazılı olduğu anlaşılmaktadır. . Mahkemece, sözleşmede Ege gayrimenkul firmasının adının yazılı olduğu ve bu firmanın sahibinin de dava dışı şahıs olduğu , davacının bu nedenle aktif husumetinin bulunmadığı açıklanmıştır. Davacının sözleşmede “ gayrimenkul gösteren gayrimenkul danışmanı “ olarak imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Sözleşmeden doğan hak ve yükümlülükler ile sözleşmeye ilişkin talep hakkının sözleşmenin taraflarına ait bulunmasına ve davacı anılan firmanın temsilcisi ya da vekili olmadığı anlaşılmaktadır. Sözleşmede sadece ofis isminin yazılı olmasının sonuca etkili olmamasına göre davacının davayı açmakta aktif husumetinini bulunduğunun kabulü gerekir. Açıklanan nedenle, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde husumetten red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...”
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.



    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava itirazın iptali istemine ilişkindir.
    Davacı vekili Reality World Ege Gayrimenkul Caddebostan ofisinde gayrimenkul tellalı olarak çalışan müvekkili ile davalı arasında yapılan 28.04.2010 tarihli sözleşme uyarınca müvekkilinin davalı ile dava dışı satıcıyı bir araya getirip tüm edimlerini ifa etmesine rağmen davalının sözleşmeden kaynaklanan borcunu ödemediğini, bunun üzerine başlatılan icra takibine de haksız şekilde itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili yer gösterme belgesinin imzalanmasının tellallık ücretine hak kazanılması için yeterli olmadığını, davacının mal sahibi ile müvekkilini bir araya getiremediğini, aynı apartmanda oturan kardeşi ve yöneticinin araya girmesi ile satıcıya ulaştığını ve evi satın aldığını, ücrete hak kazanıldığı iddiasının ve buna dayalı icra takibinin haksız olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece davanın reddine dair verilen ilk karar Özel Daire tarafından hem esas hem de sıfat yokluğundan ret kararı verilemeyeceği gerekçesi ile bozulmuş, bu bozma kararına uyan mahkeme bu kez davacının firma adına yer gösteren kişi sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı, bahsi geçen firmanın dava dışı Yusuf Ceffi Haim’e ait olduğu ve bu kişinin de sözleşmede imzasının bulunmadığı, bir an için davacının şirket yetkilisi olarak sözleşmeyi imzaladığı ve sözleşmenin bu nedenle geçerli olduğu kabul edilse bile aktif dava ehliyetinin mevcut olmadığından bahisle davayı “davacının aktif dava ehliyetinin bulunmaması nedeniyle” reddetmiştir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
    Bozma kararı üzerine yerel mahkeme ilk karar gerekçeleri ile direnme kararı vermiştir.
    Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay yönünden yerel mahkemenin davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar vermesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Eldeki davada itirazın iptali istemine konu takibin dayanağı tellallık ücreti alacağı olduğundan öncelikle tellallık sözleşmesinin hukuki niteliğinin açıklanmasında yarar vardır.
    Dava tarihi itibariyle uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) konu ile ilgili düzenlemeleri incelendiğinde;
    Tellallık öyle bir sözleşmedir ki, onunla tellal, ücret karşılığında bir sözleşmenin yapılması olanağını hazırlamak ya da yapılmasına aracılık etmekle görevlidir (BK. m. 404/1). Tellallık sözleşmesinde ilke olarak vekillik kuralları uygulanır (BK. m. 404/2). Taşınmaz mal tellallığı sözleşmesi, yazılı biçiminde yapılmadıkça geçerli olmaz (BK m. 404/3).
    Özel Daire ve Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık noktası “sıfat” kavramına ilişkin olduğundan kısaca sıfat kavramının açıklanması gerekir.
    Sıfat, dava konusu kılınan sübjektif hakla davanın tarafları arasındaki ilişkiyi ifade eder ve dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilmiş kişilerin maddi hukuk bakımından gerçekten hak sahibi veya yükümlü konumunda bulunup bulunmadığına ilişkin bir kavramdır (Tanrıver, S.: Medeni Usul Hukuku, C.I, Ankara 2016, s.512).
    Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, "sıfat" yerine "husumet" terimi de kullanılmaktadır. Sıfat, dava şartı olmayıp, itirazdır ve mahkemece resen göz önünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir.
    Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 23.05.2018 tarihli, 2017/13-584 E., 2018/1124 K. sayılı kararında da belirtilmiştir.
    Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde;
    İtirazın iptali davasına konu takipte tahsili istenen tellallık ücretinin dayanağı olan 28.04.2010 tarihli sözleşmede davacı ... “Ege adına gayrimenkulü gösteren gayrimenkul danışmanı” olarak yer almaktadır. Mahkemece Ege Gayrimenkul isimli işletme araştırılmış, vergi levhası ve ticaret sicili kayıtlarına göre bu işletmenin Yusuf Ceffi Haim adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Bu kişi tanık sıfatı ile verdiği ifadesinde davacı ile ortak gibi çalıştıklarını, davacının müşterileri kendi bulup, yaptığı satışlardan kendisine de pay verdiğini belirtmiştir. Yukarıda da izah edildiği üzere taşınmaz tellallığı sözleşmelerinin geçerliliği yazılı olmaları koşuluna bağlıdır ve eldeki uyuşmazlıkta da davacı tellal ile davalı arasında geçerli bir sözleşme imzalanmış olup, bu sözleşmeye dayalı olarak alacak iddiasında bulunabilecek kişi sözleşmeyi gayrimenkul danışmanı sıfatıyla imzalayan davacıdır.
    Bu hâlde yerel mahkemece davacının itirazın iptali davasında davacı olma sıfatının bulunduğu gözetilerek, işin esasına girilip neticesine göre karar verilmelidir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde, söz konusu sözleşme nedeniyle alacak iddiasında bulunabilecek kişinin davacı değil, Ege Gayrimenkul isimli firmanın sahibi olduğu, takibin de bu kişi tarafından başlatılması gerektiği, takibin hak sahibi olmayan kişi tarafından başlatılmış olması nedeniyle usulüne uygun bir icra takibinden bahsedilemeyeceğinden netice itibariyle yerinde olan Yerel Mahkeme kararının bu gerekçe ile onanması gerektiği yönünde dile getirilen görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 28.03.2019 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.  







    KARŞI OY

    Bir kimse bizzat kendisi tarafından yapılan sözleşme ve işlemlerle borç altına girebileceği gibi, kanuna uygun biçimde kendisi namına başkası tarafından yapılan sözleşme ve işlemler ile de borç altına girebilir. Bu konuda 818 sayılı Borçlar Kanununda 32 ve devamı maddelerde düzenlenen temsil hükümleri, 449 ve devamı maddelerde düzenlenen ticari temsilciye ilişkin hükümler ve 453. maddede düzenlenen ticari vekillere ilişkin hükümler bulunmaktadır. Bu hükümlere göre temsilci tarafından bu sıfatla yapılan işlemlerden doğan hak ve borçlar temsil olunana ait olup, temsilci nezdinde hak ve borç doğurmaz. Sözleşmelerin nispiliği ilkesi de bunu gerektirmektedir. BK 404/2. maddeye göre; yazılı olarak yapılması gereken gayrimenkul tellallığı sözleşmesini de taraflar bizzat veya temsilcileri aracılığıyla düzenleyebileceklerdir.
    Bu açıklamalarla birlikte somut olaya baktığımızda; davacının delil olarak dayandığı “Satılık Gayrimenkul Görme Formu” başlıklı belgenin üst tarafında davacıya atfen atılmış imza bulunmakta ve üstünde “Ege adına Gayrimenkulü gösteren Gayrimenkul danışmanı ..." yazmaktadır. Davacının imzasını taşıyan bu beyan, davacı ile davalı arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığını, davacının kendi adına değil Ege isimli iş yeri sahibi gerçek kişiyi temsilen yer gösterme işlemi yaptığını, ve belgeyi imzaladığını açıkça ortaya koymaktadır. Mahkemece yapılan araştırma ile Ege ünvanlı iş yerinin dava dışı üçüncü kişiye ait olduğu da belirlenmiştir. Bu durumda dayanılan belgeden doğan haklar temsil olunan kişiye aittir. O hâlde davacının tarafı olduğu, lehine telalık ücreti isteme hakkı veren yazılı bir sözleşme bulunmadığından açılan davanın reddi gerekmektedir.
    İtirazın iptali davaları icra takibine sıkı sıkıya bağlı davalardan olup, husumetin hakkında takip yapılan ve takibe itiraz eden bu kimseye yöneltilmesi, davanın da takip yapan kişi tarafından açılması gerekir. Bu esasa göre de icra takibi yapan davacının itirazın iptali davasında aktif dava ehliyeti bulunmaktadır. Bu durumda davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de, red kararı sonuç olarak doğru olduğu için kararın bu gerekçelerle düzeltilerek onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi