23. Hukuk Dairesi 2014/9764 E. , 2015/6816 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 01/11/2012
NUMARASI : 2010/314-2012/227
Taraflar arasında görülen tazminat davası sonucunda verilen hükmün onanmasına ilişkin Dairemizin 08.05.2014 gün ve 2013/9044 Esas, 2014/3577 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında ekspertiz hizmet sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile davalının müvekkilinin alacaklarına teminat olarak üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazların değerlemesini yapmayı üstlendiğini, bu kapsamda konut kredisi kullandırılan bir müşteriye ait üzerinde ipotek tesis edilecek taşınmazın davalı firma çalışanı diğer davalı O.. D.. imzasını taşıyan ekspertiz raporunda 130.000,00 TL olarak değerlendirildiğini, ancak sonradan başka bir değerleme firmasından alınan ekspertiz raporunda, bu dairenin başka bağımsız bölümlerle fiilen birleştirildiğinin, sınırlarının tam olarak belirlenmediğinin, projeye aykırı inşa edildiğinin ve dairenin "satışı güç özelliğine sahip" bir daire olduğunun belirtildiğini, hatalı ekspertiz raporu tanzim etmek suretiyle üzerine düşen edimlerini sözleşmeye uygun olarak yerine getirmeyen davalının ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğunu, konut kredisi kullanan müşterinin ödemediği 108.493,00 TL ve davalıya hizmet bedeli olarak ödenen 236,00 TL olmak üzere, müvekkilinin toplam zararının 108.729,00 TL olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, anılan meblağın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı bankanın alacağını öncelikle kredi verdiği müşterisinden tahsil etmesi gerektiği, müşterisi aleyhinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibinin halen devam ettiği, bu icra takibinden ve diğer tüm yasal yollardan herhangi bir sonuç alınamaması halinde davalıya yönelebileceği, hizmet bedeli olarak davalıya ödenen meblağın da masraf olarak kredi müşterisinden tahsil edildiği gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 08.05.2014 tarih 2013/9044 E., 2014/3577 K. sayılı ilamıyla, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın 98. maddesi yollamasıyla sözleşme hükümlerine dayalı tazminat istemlerinde uygulanması gereken aynı Kanun"un 41. maddesi hükmünde yer alan haksız eylem sorumluluğunda zararın ve zarar ile sorumlu arasındaki nedensellik bağının kanıtlanması da gerektiği, davanın henüz zarar gerçekleşmeden önce erken açıldığının anlaşıldığı belirtilerek onanmıştır.
Davacı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK"nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, 32,40 TL harç ve takdiren 248,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazine"ye gelir kaydedilmesine, 23.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY
Bir davada talep sonucu hakkında karar verilebilmesi için, öncelikle çözümlenmesi gereken ön sorunların açılan davada hukuk mahkemesince incelenerek sonuçlandırılması gerekir. (Baki Kuru Usul Hükümleri Kitabı Bölüm 43)
Somut olayda, davacı zararının tazminini talep etmiş, zararın dava dışı Abdülilah Sağlam"dan tahsili yolunda takibinin devam ettiği bildirilmiştir. Ayrıca davacı yanın temyiz dilekçesi ekine takibin sonuçlandığı bildirilerek rehin açığı belgesi de eklenmiştir. Mahkemenin talep sonucu hakkında karar gerekçesi zararın 3. kişilerden tahsil edilmemesi olarak benimsenmesi karşısında; 3. kişiden tahsil yönünden hadisenin çözümünün eldeki davada mahkemece yapılması, bunun içinde takip dosyası incelenerek, gerektiğinde beklenmek ve sonucuna göre bir karar verilmek yasa ve usul gereği olduğu gibi, henüz derdest olan (temyiz aşamasında bulunan) davada 3. kişiye yönelik takibin de sonuçlandığı haksız eylemden doğan zararın varlığının sabit hale geldiği, BK"nın 41. maddesinde tanımlanan zarar ile sorumlu arasındaki nedensellik bağınında gerçekleşmesi karşısında davanın esasının incelenmesi gerektiği kanaatinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun Onama görüşüne katılmadığımızı kararın bozulmasını temyiz aşamasında karşı oy olarak belirtmiştik.
Bu kez davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunması karşısında aynı gerekçelerle karar düzeltme talebinin kabulü ile kararın bozulması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun davacı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine şeklinde oluşan görüşüne katılamadığımız yönündeki azınlık görüşüdür. 23.10.2015