17. Hukuk Dairesi 2015/18187 E. , 2018/9855 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-KARAR-
Davacı vekili; 09.06.2012 tarihinde davalıların işleteni/sürücüsü ve ZMSS poliçesi ile sigortacısı oldukları aracın davacının yolcu olduğu araca çarpması sonucu davacının yaralanıp sakat kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi tazminatın ve 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ile davalılardan (sigorta şirketi poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili; 10/10/2014 tarihli dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL maddi tazminat talebini 16.216,98 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı .... Vekili; davalının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olduğunu ve manevi tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... Kalkan vekili; davalının kazanın oluşumunda kusuru bulunmadığını ve talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 12.162,73 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 09/06/2012 tarihiniden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 09/06/2012 tarihiniden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Kalkan"dan tahsiline, davacının sigorta şirketine olan manevi tazminat talebi ile fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK. 50. maddesi ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK. 51. maddesi uyarınca ve aynı yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
Somut olaya gelince, davacı dava dilekçesinde kendisinin yolcu olup kusurunun bulunmadığını, yolcu olduğu aracın sürücüsünün kusuru bulunmayıp davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuştur. Kazanın oluşumunda araç sürücülerinin kusurlu olduğu, davacının ise, kazada yolcu olduğu ve kusursuz olduğu anlaşılmaktadır.
Müteselsil sorumluluk kanundan doğan bir sorumluluk türüdür. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, davacı kusursuz olduğuna göre zararın tamamını isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. Davacının talebinde müşterek müteselsilen yazması gerekirken dilekçe içeriğinden bu biçimde talep bulunduğunun kabulü gerekir. Davalının zararın tamamından sorumlu tutulması gerekirken KTK 88 ve TBK 61. Maddesine aykırı olarak davalının kusuru oranında sorumlu tutulması bozmayı gerektirmiştir.
3-Mahkemece davacının elde ettiği gelirin belirlenmesi için yeterli bir araştırma yapılmamıştır.
Somut olayda; davacı kaza tarihi itibariyle İznik"ten İstanbul’a taşımacılık yapan ... Nakliyat Ltd. Şti. isimli şirkette günlük 140,00 TL yevmiye ile şoför olarak çalışmakta olduğunu, kaza sebebi ile çalışamaz duruma geldiğini iddia etmiş bu hususta yeterli araştırma yapılmadan mahkemece asgari ücret üzerinden yapılan tazminat hesabı esas alınarak karar verilmiştir.
Bu nedenle mahkemece kaza tarihinden geriye doğru maaş bordroları getirtilmeli, gerektiğinde SGK"dan davacının geliri ile ilgili resmi belgeler getirtilerek davacının geliri tam ve doğru olarak belirlenmelidir. Bu bilgiler ışığında gelir tespiti yapıldıktan sonra hesaplama yapılması gerekirken, eksik incelemeye dayalı hüküm verilmesi doğru değildir.
4-Borçlar Kanunu"nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminata takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır.(HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında,
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile
birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K"nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacı yararına takdir olunan manevi tazminatın az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 31/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.