11. Ceza Dairesi Esas No: 2015/9370 Karar No: 2017/4044 Karar Tarihi: 24.05.2017
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan - - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2015/9370 Esas 2017/4044 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme, sanığın açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerektiğini belirtti. Somut olayda ise, sanığın beyanının henüz doğrulanmadığı, dolayısıyla yalan beyan suçu oluşmadığı sonucuna vardı. Ayrıca, sanığın tutuklu veya hükümlü sıfatının bulunmadığı için \"hükümlü veya tutuklunun kaçması\" suçunun da oluşmadığı belirtildi. Mahkeme, TCK'nın 206. maddesi ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40. maddesi hakkında da açıklamalarda bulundu. Karara göre, 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesi kararı ile yeniden değerlendirilmesi gerektiği belirtildi. Kanun maddeleri: TCK'nın 206. maddesi, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40. maddesi, 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesi.
11. Ceza Dairesi 2015/9370 E. , 2017/4044 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan, Hükümlü veya tutuklunun kaçması HÜKÜM : Mahkumiyet
1- TCK"nın 206. maddesindeki "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak" suçunun oluşabilmesi için, sanığın açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. Beyanı alan memur bu beyanın doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece sanığın beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise maddede tanımlanan suç oluşmayacaktır. Somut olayda; hakkında gerçek kimlik bilgileri ile cezaevinden firar etmesi ve hırsızlık suçlarından arama kararı bulunan sanığın sevk ve idaresindeki aracın sele kapılarak araçta mahsur kalmaları ve polisi arayarak yardım istemeleri nedeniyle olay yerine gelen polis memurlarına kendisini önce... daha sonra... ismi ile tanıtması ve araç içerisinde sanığın gerçek kimliği olan ... adına düzenlenmiş bazı belgelere rastlanması üzerine durumdan şüphelenen görevlilerce sanığın kimlik bilgilerinin tespiti için Polis Merkezine götürerek parmak izinin alınmış olması, bu aşamada araştırmanın devam etmesi ve nihai belge düzenlenmemesi karşısında yüklenen “yalan beyan”suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, sanığın kimliğinin tespitine yönelik güvenlik güçlerince yapılan araştırma devam ederken düzenlenen adli rapor ve parmak izi formlarında sanığın ismi... olarak yer almış ise de sözkonusu bu belgelerin henüz sanığın beyanının doğruluğunu ispat edici nitelikte bulunmadıkları ancak sanığın eyleminin bu haliyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 40. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı kimlik bildirme kabahati kapsamında kaldığı, Sanık hakkında suç tarihinden öncesine ait cezaevinden firar etme eylemine ilişkin açılmış bir dava bulunmadığı, davanın dayanağını oluşturan 04.02.2013 tarihli iddianamenin sanığın mevcut olayda parmak izi incelemesinin yapılıp adli raporu alındıktan sonra semt polikliniği önünden görevlilerin yanından kaçması eylemine ilişkin olduğu TCK"nın 292.maddesinde düzenlenen suç oluşturan eylemin hükümlü veya tutukluya özgü olduğu, somut iddianamede belirtilen olayda, sanığın tutuklu veya hükümlü sıfatının bulunmadığı bu nedenle yüklenen “hükümlü veya tutuklunun kaçması” suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması, 2- Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.