"İçtihat Metni"
T.C.Taraflar arasındaki "tespit, tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sarıyer Asliye 1.Hukuk Mahkemesince bir kısım davalılar yönünden iş bölümü itirazının kabulüne ve ayrıca bir kısım davalılar yönünden de görevsizliğe dair verilen 20.02.2007 gün ve 2006/327-2007/30 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 12.02.2009 gün ve 2009/1622-2812 sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388.maddesinde belirtilmiştir.
Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural HUMK.nun 389.maddesinde de tekrarlanmış; HUMK.nun 381.maddesinde ise "Kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur" hükmüne yer verilmiştir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Ayrıca, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Nitekim, Yargıtay"ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu"nun 19.6.1991 gün 323/391 sayılı;10.9.1991 gün 281-415 sayılı; 25.9.1991 gün 355-440 sayılı; 05.12.2007 gün ve 2007/3-981/936 sayılı; 23.01.2008 gün ve 2008/14-29/4 sayılı kararları).
Ceza Genel Kurulu"nca da önceleri C.M.U.K.nun benzer hükümleri taşıyan 261 ve 268 maddelerinin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun yürürlüğe girmesi ile birlikte de bu kanunun 34, 223, 230,231,232 maddelerinin uygulanmasında bozulan kararın geçerliliğini ve yerine getirilme yeteneğini yitirdiğinden "önceki hükümde direnilmesine" denilmekle yetinilerek ve atıf suretiyle hüküm kurulamayacağı kabul edilmiştir (Ceza Genel Kurulu"nun 2.2.1976 gün 1/22-25 sayılı; 12.05.1998 gün ve 1998/6-104-171 sayılı; 05.02.2002 gün ve 2001/1-417-2002/153 sayılı kararları).
Somut olayda da; mahkemenin 20.02.2007 tarihli ilk kararında davalı Tasfiye Halinde S.S. Sanatçılar ve Dostlar Sitesi Konut Yapı Kooperatifi vekilinin iş bölümü itirazının kabulüne, süresinde başvurulması halinde bu davalı yönünden dosyanın tefrik edilerek yetkili ve görevli İstanbul Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, .. davalılar Maliye Bakanlığına izafeten Hisar Veraset ve Harç Vergi Dairesi Müdürlüğü ve Sarıyer Belediye Başkanlığı aleyhine 25.09.2006 tarihinde açılan davanın idari yargının görev alanına girdiği anlaşıldığından bu davalılar yönünden mahkemenin görevsizliğine, Davalılar Ömer Faruk Altuğ, Adem Dindar ve Cumali Duruk yönünden açılan davanın görev nedeniyle reddine…
…" karar verilmiş; davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, işbölümü itirazının kabul edilmiş olmasına göre ayırma kararı verilemeyeceği, tüm davalılar yönünden yapılacak değerlendirmelerin dosyanın iş bölümü itirazıyla gönderileceği mahkemece değerlendirilmesi gereğine işaretle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Ne var ki, mahkeme gerek kısa gerek gerekçeli kararda hüküm fıkrasını oluştururken direndiği ilk kararından ayrılarak hükmün işbölümü itirazına ilişkin bölümüne ve yine burada yer alan dosyanın tefrikine ilişkin açıklamasına yer vermemiş; hükmü eksik oluşturmuş; bu kısımla ilgili olarak sadece önceki kararda direnilmesine demekle yetinmiştir.
Herhangi bir ayrım yapmadan önceki kararında direnen mahkemenin direndiği hükmü aynen oluşturması gerektiği yukarıdaki açıklamalar ışığında izahtan varestedir. Bozma ve direnme kararlarının içeriklerine göre eksik tesis edilen hükmün bu şekliyle denetimine de olanak bulunmamaktadır.
O itibarla mahkemece HUMK.nun 388.maddesinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.
Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının usul yönünden HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 02.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.