Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2015/230
Karar No: 2015/262

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/230 Esas 2015/262 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2015/230 E.  ,  2015/262 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname :2014/188625
    Mahkemesi : Diyarbakır 10. Ağır Ceza
    Günü : 26.03.2014
    Sayısı : 345-99

    Uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık M.. Y.."ın TCK"nun 188/3, 43/1, 62/1, 52/2, 52/4, 53/1 ve 63/1. maddeleri uyarınca altı yıl üç ay hapis ve 10.400 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, adli para cezasının taksitlendirilmesine, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.03.2014 gün ve 354-99 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 05.11.2014 gün ve 7834-12408 sayı ile oyçokluğuyla onanmasına karar verilmiş;
    Daire Başkan Vekili A. Kınacı;
    "... 1- Gizli soruşturmacı hangi suçlar için görevlendirilebilir.
    CMK"nun 139. maddesinin dört ve beşinci fıkralarındaki açık hükümler karşısında gizli soruşturmacı;
    a) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, TCK"nın 220. maddesinde tanımlanan suç),
    b) Suç işlemek için kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri şartıyla, sadece aynı maddenin yedinci fıkrasında sayılan suçlar için görevlendirilebilir. Başka bir anlatımla, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmeyen suçlar için gizli soruşturmacı görevlendirilemez.
    2- Adlî kolluk görevlisinin, Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda, suçu ve failini belirleme, suçla ilgili delilleri elde etme amacıyla ve genel görevi kapsamında, kimliğini gizleyip kendisini uyuşturucu madde kullanıcısı olarak tanıtarak, uyuşturucu madde sattığına ilişkin bilgi edindiği şüpheliden para verip uyuşturucu madde alması hukuka uygun mudur.
    Kolluk görevlisinin, Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel görevi kapsamında, kimliğini gizleyerek, alıcı rolüne girip, kışkırtma yoluna gitmeden (suça azmettirmeden veya teşvik etmeden), şüpheliden uyuşturucu madde alması mümkün olup bu şekilde elde edilen delil hukuka uygundur.
    3- Somut olaydaki kolluk görevlilerinin hukuksal konumları nedir.
    Sanıklar, uyuşturucu madde satma suçunu, suç işlemek için kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemiş olmadığından, bu suçla ilgili olarak gizli soruşturmacı görevlendirilmesi CMK"nun 139. maddesine aykırıdır.
    Ancak, Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel görevleri kapsamında kolluk görevlilerinin, kimliklerini gizleyip alıcı rolüne girerek sanıklardan eroin almaları mümkün olduğundan, somut olaydaki iki kolluk görevlisini, gizli soruşturmacı değil kimliğini gizleyen kolluk görevlisi olarak kabul etmek gerekir.
    4- Gizli soruşturmacı veya kimliğini gizleyen adlî kolluk görevlisinin, değişik tarihlerde sanıklardan üç kez esrar alması durumunda, sanıklar hakkında zincirleme suçla ilgili TCK"nın 43. maddesinin uygulanması mümkün müdür.
    Devletin temel görevlerinden biri suç işlenmesini önlemektir. Kolluk görevlilerinin, daha fazla ceza almalarını sağlamak için şüphelileri suç işlemeye yönlendirmesi kabul edilemez. Aksi halde gerek Anayasanın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde öngörülen adil yargılama hakkı ihlâl edilmiş olur.
    Adlî kolluk görevlisinin 16.05.2013 tarihinde sanıktan esrar alması üzerine sanığın satmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu belirlenmiş, bu suçun delili elde edilmiştir. Buna rağmen daha sonra sanıktan tekrar iki kez esrar alması hem gereksiz, hem de görevi kapsamında değildir. Öte yandan, görevlinin asıl amacı uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak değil, suçu ve failini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmekten ibaret olduğundan, olayda hukukî anlamda bir alım satım da söz konusu değildir.
    Görevlinin sanıktan ikinci ve üçüncü kez esrar alması, açıklanan nedenlerden dolayı ayrıca suç oluşturmayacağından, sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanamaz.
    TCK"nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen seçimlik hareketlerin herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda bu fıkrada tanımlanan suç oluşur. Hareketlerden birkaçının yapılması halinde de birden fazla suç değil, tek suç oluşur. Aynı hareketin tekrar yapılması durumunda ise zincirleme suç ya da iki ayrı suç oluşur. Buna göre sanığın bir miktar esrar satması kalan esrarın evinde ele geçirilmesi durumunda iki hareket olmasına rağmen tek fiil vardır ve dolayısıyla tek suç oluşur.
    Sanık hakkında zincirleme suçla ilgili TCK"nun 43. maddesinin uygulanmasının yasaya aykırı olması nedeniyle, TCK"nın 53. maddesinin uygulamasındaki yanlışlıktan dolayı hükmün bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan, çoğunluğun düzeltilerek onama görüşüne katılmıyorum" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.01.2015 gün ve 188625 sayı ile;
    "TCK"nın 43. maddesinin uygulanmasına ilişkin yerel mahkemenin kabulü yerinde değildir. Gizli soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak, bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür. Görevi, soruşturma konusu suçun işlenip işlenmediğini, işlenmiş ise işleyenin kim olduğunu belirlemek ve bu konudaki delilleri toplamaktır. Bu görevini yerine getirirken suç işleyemez, başkasını suç işlemeye azmettiremez.
    Devletin temel görevlerinden biri de suç işlenmesini önlemektir. Devlet görevlisinin bir kişinin daha fazla ceza almasını sağlamak için bazı hareketleri yapmaya yönlendirmesi, bunun için fırsat vermesi kabul edilemez. Aksi halde gerek Anayasanın ikinci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin altıncı maddesinde öngörülen adil yargılama hakkı ihlâl edilmiş olur. Esas olan gizli soruşturmacı görevlinin bir suç işlendiğini tespit ettiğinde suç işleyeni yakalayıp yargı önüne çıkarmasıdır. Somut olayda gizli soruşturmacı 16.05.2013 tarihinde sanıktan esrar almıştır. Böylece satmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde bulundurma suçu belirlenmiş ve delil elde edilmiştir. Buna rağmen gizli soruşturmacının sanığı yakalamayıp evinde bulunan ve daha sonra ele geçirilen esrarı elde etme olanağı varken 04.06.2013 ve 06.06.2013 tarihinde tekrar esrar alması hem gereksiz, hem de görevi kapsamında değildir.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle gizli soruşturmacı tarafından sanıktan esrar alınması ayrıca suç oluşturmayacağından, zincirleme suç hükümleri uygulanarak sanığa fazla ceza verilmesi yerinde değildir" görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Dairenin onama kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Daire tarafından, 21.01.2015 gün, 11-253 sayı ve oyçokluğuyla, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tespitine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca, uyuşturucu madde ticareti yaptıği bilgisine ulaşılan sanık hakkında başlatılan soruşturma kapsamında, sulh ceza hakimliğinden alınan karar doğrultusunda gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlilerinin yirmibeş gün içerisinde sanıktan farklı günlerde üç kez toplam ağırlığı 31,9 gram olan esrar maddesi satın aldıkları anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlığın esasına geçmeden önce, somut olayda sanıktan uyuşturucu madde satın alan kolluk görevlilerinin statülerinin belirlenmesi gerekmektedir.
    Ceza Muhakemesi Kanununun "Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi" başlıklı 139. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan hali;
    "1) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı kararı ile kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir.
    2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir. Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir.
    3) Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur.
    4) Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür.
    5) Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.
    6) Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz.
    7) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
    a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
    1. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
    2. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
    3. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315).
    b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
    c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar" şeklindedir.
    06.03.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 6526 sayılı Kanunun 13. maddesi ile CMK"nun 139. maddesinin birinci fıkrası "soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi hâlinde kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu madde uyarınca yapılacak görevlendirmeye ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verilir. İtiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi için de oybirliği aranır" şeklinde değiştirilmiş, altıncı fıkrasına ise "suçla bağlantılı olmayan kişisel bilgiler derhâl yok edilir" cümlesi eklenmiştir.
    Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından kanuna eklenen madde gerekçesinde "Kışkırtıcı ajan kullanılmasının hukuk devleti ilkesi bakımından büyük sorunlar yaratması karşısında, batı ülkelerinde giderek artan ve buna paralel olarak da toplum hayatında tamiri kabil olmayan yaralar açan organize suçlulukla mücadelede gizli soruşturma yapan bir görevliden yararlanma düşüncesi ortaya çıkmıştır. Gizli soruşturmacı, kışkırtıcı ajan değildir. Bunun kışkırtıcı ajandan en önemli farkı, gizli soruşturmacının hiç bir zaman azmettiren durumunda bulunamamasıdır.
    Gizli soruşturmacı, görevi sırasında suç işlemeyecektir.
    Gizli soruşturmacının, içine girdiği örgüt içerisinde uzun süre kalabilmesi, onun "uydurma kimlik" sahibi olması ve bu kimlik altında bazı işlemlerde bulunabilmesine de bağlıdır.
    Karşılaştırmalı hukukta, bu tedbirler vasıtasıyla bireyin temel hak ve özgürlüklerine ağır biçimde müdahale edilmesi nedeniyle, tedbire karar verme yetkisi konusunda özel yetki kuralları öngörülmüştür" denilmektedir.
    Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinin (ç) bendinde gizli soruşturmacının; "gerektiğinde örgüt içine sızmak, gözetlemek, izlemek, örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve örgütün işlediği suçlarla ilgili  iz, eser, emare ve delilleri toplamak ve muhafaza altına almakla görevlendirilen kamu görevlisini" ifade ettiği belirtilmiştir.
    CMK"nun 139. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları ile Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinin (ç) bendi içeriği birlikte değerlendirildiğinde gizli soruşturmacının sadece CMK"nun 139. maddesinin yedinci fıkrasında belirtilen suçların, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri şartıyla görevlendirilebileceği kabul edilmelidir. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmeyen suçlar için gizli soruşturmacı görevlendirilemez.
    Nitekim öğretideki hakim görüş de CMK"nun 139/7. maddesinde belirtilen suçların ancak bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi halinde gizli soruşturmacı kullanılabileceği yönündedir. (Necati Meran, İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Takibin Hukuki Boyutu, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, 2. Bası, s. 362-364; Ersan Şen, Türk Hukukunda Telefon Dinleme-Gizli Soruşturmacı-X Muhbir, SeçkinYayınevi, Ankara, 2013, 6. Bası, s. 236; Bahri Öztürk-Behiye Eker Kazancı-Sesim Soyer Güleç, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2013, 1. Bası, s. 244; Veli Özer Özbek, Türk Hukukunda Gizli Soruşturmacının Ceza Sorumluluğu, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, Cilt. 2, Sayı.1-2, s. 147-148)
    Ancak kolluk görevlisinin 5271 sayılı CMK"nun 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delil toplamak için alıcı rolüne girerek, suça azmettirmeden veya teşvik etmeden şüpheliden uyuşturucu madde satın alması mümkündür.
    Bu durumlarda adli kolluk görevlisinin CMK"nun 139. maddesi gereğince değil, aynı kanunun 160 ve devamı maddeleri uyarınca görevlendirilmesi yeterlidir. (Yener Ünver- Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku Ders Kitabı, 9. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 474,)
    Gizli görevlinin işlenen veya işlenmek üzere olan suçu ortaya çıkarabilmek amacıyla şüpheliyle temas kurup suçüstü yakalanmalarını sağlaması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun bulunmuştur. (AİHM Ludi/İsviçre, 15.06.1992 gün ve 12433/1986 sayılı kararı) Ancak görevlinin suç işlemeye niyeti olmayan kişileri suç işlemeye teşvik ve azmettirmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlali olarak kabul edilmiştir. (AİHM’nin Teixeira de Castro/Portekiz, 09.06.1998 gün ve 25829/94 sayılı kararı)
    Somut olayda; sanığa isnat olunan uyarıcı madde ticareti suçunun bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmemiş olması nedeniyle, mahkemece 5271 sayılı CMK"nun 139. maddesi uyarınca "gizli soruşturmacı" görevlendirilmesine karar verilmesi isabetli bulunmayıp, alıcı rolüne girerek sanıktan uyuşturucu madde satın alan görevlinin gizli soruşturmacı değil "gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi" olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu görevlinin ancak suça azmettirmeden veya teşvik etmeden elde ettiği deliller hukuka uygun olacaktır.
    5237 sayılı Türk Ceza Kanununa hakim olan ilke gerçek içtimadır. Bunun sonucu olarak, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır" şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına 5237 sayılı TCK"nun "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
    Zincirleme suç, 765 sayılı Kanunun 80. maddesinde; "Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır" şeklinde düzenlenmiştir. Buna karşın 5237 sayılı TCK"nun 43. maddesinin ilk fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır" biçiminde zincirleme suç hükümlerine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır" denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; "Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz" düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
    TCK"nun 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
    a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
    b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
    c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
    43/1. maddenin düzenlemesinden anlaşılacağı üzere zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hallerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli miktarda arttırılmaktadır.
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde, "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir" hükmü yer almakta olup, hukuk devleti; insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve kanunlarla kendini bağlı sayan, bağımsız yargı denetimine açık olan devlettir. Yargı organları da yargılama yaparken hukuk devleti ilkelerine dolayısıyla anayasa ve kanunlara uygun olarak hareket etmelidirler.
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin altıncı maddesinde hüküm altına alınan "adil yargılanma hakkı" kişilerin hukuk devleti kuralları içinde yargılanmasını öngörür. Bu kurala aykırılık, işlemin adil olmasını engeller.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen kararlarda da; ajan veya polis memurlarınca, uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak kişiyi suça azmettirme veya teşvik etme yoluyla elde edilen delillerin kullanılması "adil yargılama hakkının ihlali" olarak kabul edilmiştir. (Burak Hun/Türkiye, 15.12.2009 gün ve 17570/04; Sepil/Türkiye, 12.11.2013 gün ve 17711/07 sayılı kararları)
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    16.05.2013 tarihinde adli kolluk görevlilerince sanıktan uyuşturucu madde satın alınmasından sonra, yirmibeş gün içerisinde toplam üç kez daha uyuşturucu satın alınmıştır.
    Adli kolluk görevlilerinin amacı, uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak değil sanığın bulunduğu mahalde uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapan kişileri tespit edip, bu suça ilişkin delilleri toplamak olup, aldıkları uyuşturucu maddeyi devralma ve mal edinme iradeleri olmadığından somut olayda gerçek alım satım sözkonusu olmayıp, gerçekleştirilen eylem sanıkların suçlarını delillendirme işlemidir.
    Kolluk görevlilerince, öncelikle suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması, suç işlenmesinden sonra işlenmiş olan suçun tespit edilerek, bu konudaki delillerin toplanması ve suç işlediği belirlenen kişilerin başka bir suç işlemeye yönlendirilmeden yakalanıp adalet önüne çıkarılması gerekirken, şüphelilerin ceza sorumluluğunu arttıracak şekilde davranışlarda bulunmaları halinde gerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ikinci maddesinde düzenlenen "hukuk devleti" ilkesi, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde hüküm altına alınan "adil yargılanma" hakkı ihlal edilmiş olacaktır.
    Adli kolluk görevlilerince şüphelinin suç ortağı ya da ortaklarının olup olmadığı veya başka bir yerde gizlediği uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunup bulunmadığını tespit etmek gibi nedenlerle, şüphelinin ilk alımdan sonra yakalanmayarak görevlilerce birden fazla alım yapılması durumunda da, esasen tek bir alım olayı ile şüphelinin satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçu ve bu suçun delilleri ortaya çıktığından, şüphelinin sonraki alımlara konu uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi önceki alımlardan sonra temin ettiğine ilişkin delil bulunmadığı ahvalde, satmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmanın temadi ettiği kabul edilip, hareketin en ağırına göre ceza verilecek, birden fazla alım bulunduğundan bahisle TCK"nun 43. maddesi gereğince ayrıca zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır.
    16.05.2013 tarihinde kolluk görevlilerince sanıktan uyuşturucu madde satın alınması üzerine, "satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma" suçu ve bu suça ilişkin deliller tamamen ortaya çıkmıştır. Adli kolluk görevlilerinin ikinci kez aldıkları uyuşturucu maddeyi, sanığın ilk satıştan sonra temin ettiğine ilişkin delil de bulunmamaktadır. Olayda adli kolluk görevlileri ile sanık arasında gerçek anlamda alım satım sözkonusu olmadığından ve adli kolluk görevlilerince yapılan ilk alımla sanığın "satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma" suçuna ilişkin olarak delillendirme işlemi yapıldığından, sonraki alımların TCK"nun 43. maddesi kapsamında ayrı suç oluşturduğunun kabulü mümkün değildir.
    Nitekim Ceza Genel Kurulunun 28.04.2015 gün ve 848-136 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
    Bu itibarla, sanık hakkında zincirleme suç hükümlerini uygulayan yerel mahkeme mahkûmiyet hükmü, kanuna, usule ve dosya içeriğine uygun olmadığından itirazın kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkemenin mahkûmiyet hükmünün, uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağının gözetilmemesi ve TCK"nın 53. maddesi uygulanırken, sanığın kendi alt soyu dışındaki kişilerle ilgili, bu maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde öngörülen velayet hakkı ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunma yetkisinden yoksun bırakılmasına karar verilmemesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Genel Kurul Üyesi M.M.Kaya; "CMK"nın 139. maddesi gizli soruşturmacı için düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasında gizli soruşturmacının ne şekilde görevlendirileceğini, 4 ve 5. fıkraları görevinin ne olduğunu belirtmektedir. 7. fıkrası ise hangi suçlardan dolayı gizli soruşturmacının görevlendirilebileceğini maddelerle sıralamış, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti de bu maddeler arasında gösterilmiştir.
    CMK"nın 139. maddenin 4. fıkrası aynen şöyledir. "gizli soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür." Burada soruşturmacının iki görevi bulunmaktadır. Birincisi örgüte ilişkin araştırmada bulunmak, ikincisi ise yine örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamaktır. Yapacağı tüm işlerin örgütle ilgili bulunması gerekmektedir. Bu durum karşısında yerel mahkeme kararının üç açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir.
    1- Sanığın örgütle ilişkisi bulunmadığı halde gizli soruşturmacının, örgütle alakası olmayan sanık yönünden görevlendirilmesinin mümkün olup olmadığı hususunu tartışmamız gerekmektedir.
    Gizli soruşturmacının görevinin ne olduğu ve görev yaparken ne tip faaliyetlerde bulunacağı kanunla düzenlenmiştir. CMK"nın 139. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince, gizli soruşturmacının görevi, örgütle ilgili araştırmada bulunmak ve örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamaktır. Yasa koyucu gizli soruşturmacının tüm görevinin örgütle alakalı olduğunu, örgüt dışındaki kişilerle ilgili hiç bir görevinin bulunmadığını yasa ile düzenlemiştir.
    Bu dosyada örgüt diye bir konu söz konusu değildir. TCK"nın 220. maddesinin 1. fıkrasında örgütün varlığı için üye sayısının en az üç olması gerekmektedir. Dosyada sanık Musa yargılanmaktadır. Sanığın CMK"nın 139/7. maddesi gereğince sadece uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapmış olması, kendisine gizli soruştarmacı atanması için yeterli değildir. Ayrıca uyuşturucu ticareti yapan en az üç üyesi bulunan bir örgütün ortada mevcut bulunması gerekmektedir. Olayda organize örgüt söz konusu olmadığından gizli soruşturmac atanması da yasaya aykırıdır.
    Prof.Dr.Cumhur Şahin Ceza Muhakemesi Hukuku kitabının 278. sayfasında "CMK"nın 139. maddesi oldukça sınırlı sayıda suç bakımından gizli soruşturmacı görevlendirilmesini kabul etmiş bulunmaktadır. Aynı maddenin 7. fıkrasındaki katalogda yer alan bazı suçlar bakımından, suçun örgütlü olma şartının aranmadığı gibi bir izlenim doğabilirse de, bu doğru değildir. Çünkü 139. maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında, gizli soruşturmacının örgütün faaliyetlerini izlemekle birlikte değerlendirdiğimizde ancak bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla sınırlı olarak gizli soruşturmacı görevlendirilebileceği sonucu ortaya çıkmaktadır" şeklinde görüşünü ortaya koymuştur.
    Prof.Dr.Ersan Şen"in görüşü de bu doğrultudadır.
    139. maddenin içeriğinden anlaşıldığı gibi bu gizli soruşturmacının, örgüt olmayan basit olaylarda uygulanması mümkün değildir.
    2- Görevli olan ve ismini bilmediğimiz gizli soruşturmacının,uyuşturucu alıcısıymış gibi, olaydan habersiz olan sanığa yaklaşıp, alıcı sanık sıfatıyla, sanığı uyuşturucu maddeyi satışa teşvik ederek, kendisi de eyleme müşterek fail olarak, bilfiil katılıp eylemi gerçekleştirdikten sonra, alıcı sanığa suç isnat edip, cezalandırılmasını sağlamaya yetkisinin bulunup bulunmadığı sorunudur.
    Olayımızda gizli soruşturmacı, sanıktan uyuşturucu satın almak istediğini söylemekle, sanığı suça teşvik etmektedir. Oysa gizli soruşturmacının bu şekilde görev yapması yasayla engellenmiştir.
    Yasama organı 5271 sayılı Yasayı meclisten geçirirken CMK"nın 139. maddesinin hükümet tasarısının komisyon gerekçesi aynen şöyledir;
    "Kışkırtıcı ajan kullanılmasının hukuk devleti ilkesi bakımından büyük sorunlar yaratması karşısında, batı ülkelerinde giderek artan ve buna paralel olarak da toplum hayatında tamiri kabil olmayan yaralar açan, suç organize suçlulukla mücadelede, gizli soruşturma yapan bir görevliden yararlanma düşüncesi ortaya çıkmıştır. Gizli soruşturmacı, kışkırtıcı ajan değildir. Bunun kışkırtıcı ajandan en önemli farkı, gizli soruşturmacının hiç bir zaman azmettiren durumunda bulunmamasıdır."
    "Gizli soruşturmacı, görevi sırasında suç işlemeyecektir." Bu cümle 139. maddenin gerekçesidir.
    Kanun koyucu, 139. maddenin gerekçe bölümünü bu şekilde açıkladığı gibi, gizli soruşturmacının, uygulamada, sanıkları suça teşvik eden, azmettiren veya suça iten kışkırtıcı bir ajan durumunda olmaması gerektiğini belirtmektedir.
    Bu olayda gizli soruşturmacı, kanun maddesine aykırı olarak, sanığın evine kadar gidip, uyuşturucuyu satın almak istediğini bildirip, eyleme iştirak ederek, uyuşturucu malı istemiştir. Soruşturmacının bu talebi olmasaydı, sanığın uyuşturucu maddeyi, gizli soruşturmacıya götürüp satma düşüncesi, sanığın aklından ve fikrinden bile geçmeyecekti.
    Gizli soruşturmacı olmasaydı, eylemin gerçekleşmesi mümkün değildi. Bu durumda gizli soruşturmacının olayımızda sanığı bilfiil suça teşvik eden, bir kışkırtıcı ajan olduğu net ortadadır. Bu nedenle bu uygulama, kanuna aykırı bulunduğundan, sanık yönünden hükmün bozulması gerekmektedir. Aksi takdirde insanların hak ve hürriyetlerinin güvenliği, demokratik hukuk devletinin varlığı tartışılır bir hale gelir.
    3- Mevcut kanun ve yönetmeliklere göre gizli soruşturmacının suçun işlenmesine yardım edip edemeyeceği sorunudur.
    139. maddenin 5. fıkrası aynen şöyledir; "soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz."
    Gizli soruşturmacı, görevini ifa ettiği sırada suç oluşturan herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya yardım etmeye yetkisi yoktur. Soruşturmacı bir suç işlemeyecek sadece örgütün işlediği suçlardan dolayı soruşturmacı sorumlu tutulmayacaktır. Soruşturmacı, örgütün faaliyetlerini izleyecek, örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunacak ve o örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplayacaktır.
    Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme tedbirlerinin uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin 27. maddesinde gizli soruşturmacının yetki ve sorumlulukları kanunda belirtildiği gibidir.
    Olayımızda kurulmuş bir örgüt söz konusu değildir. Ortada iki sanık mevcuttur. Örgütle alakası olmayan sanıkların peşine, devletin bir gizli soruşturmacı takması mümkün değildir.
    Gizli soruşturmacı TCK"nın 188/3. fıkrası gereğince uyuşturucu ve uyarıcı maddeyi sanıktan satın almıştır. Sanığın işlediği suçun aynısını gizli soruşturmacıda işlemiştir. Çünkü gizli soruşturmacı uyuşturucu maddeyi satın almıştır. Onun suçuda TCK"nın 118/3. fıkrası gereğince 5 yıl hapis cezasını gerektirmektedir. Aynı suçu işleyen gizli soruşturmacıyı nasıl cezalandıramıyorsak, yasaya aykırı olarak, gizli soruşturmacı tarafından, ele geçen delillere dayanarak sanığı da cezalandırmamız mümkün değildir.
    CMK"nın 139/5. maddesi aynen şöyledir. "gizli soruşturmacı görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz" denmektedir. Bu olayda örgütün işlediği bir suç olsa idi soruşturmacının cezalandırılması mümkün değildi. Ancak suç örgütün işlediği bir suç değil, soruşturmacının kendiliğinden gerçekleştirdiği bir eylemdir. Kanun koyucu soruşturmacının, kendi arzusu ile suç işlemesine izin vermiş değildir. Devlet organları bile soruşturmacıyı suç işlemeye yönlendiremez. Olayımızdaki uyuşturucu maddeyi satın alarak, başkasını cezalandırmaya da yetkisi yoktur. Suç ile mücadele ederken, ikinci bir suç işlemeyi gerektirmez.
    Tüm bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi tek bir sanık veya şüpheli hakkında işlediği bir suçtan dolayı, gizli soruşturmacının görevlendirilmesi mümkün değildir. Sadece örgütler için gizli soruşturmacı görevlendirilebilir. Bir iki şüpheli veya sanığın işlediği suçlardan dolayı, sanık, teknik araçla izlenebilir, ses ve görüntü kaydı alınabilir. Aynı bu şartlarla telekomünikasyon yolu ile iletişimi tespit edilebilir. Sanık dinlenebilir. Ancak gizli soruşturmacı görevlendirilmesi kanunen mümkün değildir. Artık Ceza Muhakemesi Kanunu değişmiştir. Eski kışkırtıcı ajan uygulamasını terk etmemiz gerekmektedir.
    Anayasanın 38. maddesi aynen şöyledir. "kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez" bu olayda tüm bulgular kanuna aykırı olarak elde edildiğinden Anayasanın 38. maddesi gereğince bu delillerin hükme esas alınamayacağı anlaşılmakla hükmün usul ve esastan bozulması gerektiği" yönünde görüş bildirmiştir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 05.11.2014 gün ve 7834-12408 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.03.2014 gün ve 345-99 sayılı kararının uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağının gözetilmemesi ve TCK"nın 53. maddesi uygulanırken, sanığın kendi alt soyu dışındaki kişilerle ilgili, bu maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde öngörülen velayet hakkı ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunma yetkisinden yoksun bırakılmasına karar verilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.06.2015 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi