Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2010/4-253
Karar No: 2010/261
Karar Tarihi: 2.05.2010

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/4-253 Esas 2010/261 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2010/4-253 E.  ,  2010/261 K.

    "İçtihat Metni"

     MAHKEMESİ : Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 29/12/2009
    NUMARASI : 2009/395-2009/439

    İHBAR OLUNAN       : Vodafone Telekomünikasyon A.Ş. Vekili Av. G... B...  
    Taraflar arasındaki “Baz İstasyonunun Kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29/11/2007 gün ve 2006/189 E- 2007/409 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 05/05/2009 gün ve 2009/9947-6327 sayılı ilamı ile;
    (…Dava, komşu binaya yerleştirilen baz istasyonunun kaldırılması istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem reddedilmiş; karar, davacılar tarafından temyiz olunmuştur.
    Davacılar, konutlarına yakın yerde bulunan komşu bina üzerine davalılardan Telsim Mobil Telekomünikasyon Hizmetleri Anonim Şirketi tarafından kurulan GSM baz istasyonunun, çevre ve insan sağlığı açısından tehlike yarattığını ileri sürmüştür. Davalılar ise, iddianın kanıtlanmasını, istasyonun yönetmelik kurallarına uygun biçimde kurulup işletildiğini, iddia edilen zararın gerçekleşmediğini, geniş bir halk kitlesine kamu hizmeti sunulduğunu, radyasyona sebebiyet verilmediğini savunmuştur.
    Mahkemece yapılan keşif sonucunda baz istasyonunun konumu ve komşu davacılara ait yapılara uzaklığı belirlenmiş bilirkişi raporu alınmıştır.
    Uyuşmazlık son yıllarda kullanılan cep telefonlarındaki haberleşmeyi sağlayan ve baz istasyonları olarak isimlendirilen tesisin kullanılması sonucu bir zararın bulunup bulunmadığı varsa bu zararın hangi durumlarda söz konusu olabileceği ve yine giderilmesi konusunda ne gibi önlemlerin alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Dava konusu olan tesisin cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve bu tesisin geniş bir kitleyi ilgilendirmesi itibariyle de kamuya hizmet vermeyi amaçladığı da tartışmasızdır. Ne var ki bu hizmetin verilmesinde ve tesisin kullanılması sonucu hukuk kurallarının bir gereği olarak doğan zararlardan da tesis sahibi sorumludur. Hatta bu sorumluluk kusura dayanmayan, tehlike sorumluluğu olarak da kabul edilmek gerekir. Bu özelliği itibariyle tesisi kullanan ve onu işletenin yüksek özen yükümlülüğü bulunmaktadır. Aksi halde, en küçük bir özensizliğin maddi değerlerle ölçülemeyecek kadar ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bunun için zarar görenin zararını değil, tesis ve işletme sahibinin, tesisin işletilmesinden dolayı kişilere, bu bağlamda çevreye bir zarar vermediği ve herhangi bir olumsuz sonuç yaratmadığının kanıtlanması gerekir. Bu sonuç genel sorumluluk kurallarının aksine olarak, davalıların işletmesinin ağır tehlike doğuracak özelliğinden kaynaklanmaktadır.
    Sertifikada belirtilen limitlerin yönetmelikte belirtilen limitlere uygun olduğu, hatta yönetmelikteki limitlerin de altında bulunduğu belirlense bile bu belirlemelerle bir zararın olmayacağı kabul edilemez. Yönetmelik ve bu yönetmelikteki ölçülere göre verilen sertifika, soyut bir belirlemeyi içermektedir. Bu bağlamda, o anda, o yerde ve belirtilen güçte kurulacak istasyonun değerlerini belirtmektedir. Nitekim sertifikada bu nitelikleri içermekte olup kurulan istasyonun çevresindeki binaların ve giderek konumunu belirtmemektedir. Bu da sertifikadaki ölçülerin tüm bilimsel verilere uygun olduğu ve zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Kaldı ki, hukuk kurallarındaki norm düzenlemesi itibariyle yönetmelik ve yönetmeliğe uygun bir işlem yapılsa bile, buna karşın çevreye verilen zarardan, eylemde bulunanın sorumlu olmayacağı sonucu doğmaz. Ayrıca yargıç, uyuşmazlığın çözümünde yönetmeliğe değil yasaya, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk hukukunun ilkelerine göre karar vermek zorundadır. Bunun içindir ki, yönetmeliği ve yönetmeliğe göre verilen sertifikayı bağlayıcı olarak kabul etmemek gerekir. Yapılan açıklamalar itibariyle, tek başına ölçüm sonuçlarının düşük olması, zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Diğer koşulların bu bağlamda, tesisin kurulduğu yerin yerleşim yerlerine ve davacıların evine olan yakınlığı da göz önünde tutulmalıdır.
    Davalı, kamu yararına hizmet verdiklerini savunmuştur. Gerçekten yukarıda da açıklandığı üzere, davalı tarafından bu ve benzeri tesislerin işletilmesi sonucu geniş bir halk kitlesinin yarar sağladığı bilinen bir olgudur. Ne var ki, bu yararın sağlanması karşısında kişilerin zarar görmesi hoş görülemez. Bu bakımdan hizmetten elde edilen yarar ve bunun karşısında verilen zararın dengelenmesi gerekmektedir. Hiçbir hizmet, insan yaşamı kadar öncelik ve önem taşımaz. Diğer bir anlatımla, yararlı bir hizmetin karşılığı olarak insan ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez. İnsan yaşamında tehlike yaratan bir hizmetin, kişi yaşamının önüne geçmesi ve ona üstünlük tanınması doğru bir yaklaşım olarak düşünülemez.  Kaldı ki somut olayda,  bu hizmetin aynı yerde verilmesinde zorunluluk da bulunmamaktadır.  Muhtemelen fazla bir giderle de olsa, başka bir yerde aynı sonuçları sağlayacak bir istasyonun kurulması ve hizmet vermesi olanaklıdır. Bu nedenle davalının bu yöndeki savunma ve itirazları da yerinde değildir.
    Bir diğer konu da; bu tür tesislerin konuşmanın yoğun olduğu yerlere yakın kurulması ve bu teknik kuralı gözeterek kurulacak yerin davalı tarafından belirlemiş olmasıdır. Konuşmacılara sağlanan yarar bakımından bu belirleme davalı yönünden doğru olabilir. Ancak tesisin böyle bir yerde ve bu konumu ile kullanılmasının özellikle yakın çevresine zarar verdiği de açıktır. Bu bakımdan, bu tesisten üçüncü kişilerle birlikte davacı da yararlanmış olsa, sağlanan yararla verilen zararın dengelenmesi genel bir hukuk kuralıdır. Yarar, haberleşmeyi amaçlamaktadır. Zararın ise, insan sağlığı ve yaşamı ile ilgili olduğu gözetildiğinde, ikinci değere önem verilmesi gerekmektedir. Bir istasyon yönetmeliğe uygun olarak çalıştırılsa dahi, zarar verdiği takdirde yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması kullanıma devam edilmesi sonucunu doğurmaz. Yönetmeliğe uygun değilse, zaten hukuka aykırılık gerçekleşmiş olacaktır.
    Tüm dosya kapsamına göre, kullanılan istasyonun konumu itibariyle, uzun sürede kişi, çevre ve bitkilere zarar verdiği, bu nitelikteki bir istasyonun halen bulunduğu yerde kullanılmasının sakıncalı bulunduğu, bunun daha uygun ve yerleşim çevresinden daha uzakta kurulması gerektiği anlaşılmaktadır.
    Bu belirlemeler itibariyle dar anlamda ve para ile ölçülebilen bir zarar yok ise de, çevre binalarda ve bu bağlamda davacıların meskeninde bulunanların sağlık bakımından büyük endişeler taşıdığı, aynı bölgede yaşayan insanların psikolojik olarak yaşamını olumsuz biçimde etkilemekte ve bunun da insanların psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yaratacağı açık olup davacıların zarar gördüğünün kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davacılar ve davalılardan Vodafone vekili   

       HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, komşu binaya yerleştirilen baz istasyonunun kaldırılması istemine ilişkindir.
    Davacılar, konutlarına yakın yerde bulunan komşu bina üzerine davalılardan Telsim Mobil Telekomünikasyon Hizmetleri Anonim Şirketi tarafından kurulan GSM baz istasyonunun, çevre ve insan sağlığı açısından tehlike yarattığını ileri sürmüştür.
    Davalılar ise, iddianın kanıtlanmasını, istasyonun yönetmelik kurallarına uygun biçimde kurulup işletildiğini, iddia edilen zararın gerçekleşmediğini, geniş bir halk kitlesine kamu hizmeti sunulduğunu, radyasyona sebebiyet verilmediğini savunmuştur.
    Yerel mahkemece istem reddedilmiş; karar, davacılar tarafından temyiz olunmakla Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne aynen alınan nedenlerle bozulmuştur.
    Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
    Uyuşmazlık; dava konusu baz istasyonunun yönetmelikte belirtilen sınırlara uygun olmasına karşın, yine de birleşen davacıların sağlıkları açısından risk doğurup doğurmadığı, bunun sonucuna göre baz istasyonunun kaldırılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Ne var ki, mahkemenin direnme kararı vermesinden ve davacının temyiz dilekçesi ibraz etmesinden sonra davalı Vodafone AŞ. vekili verdiği temyize cevap/temyiz dilekçesinde; davaya konu baz istasyonunun şirketlerince teknik nedenlerle sökülerek kaldırıldığını, buna ilişkin olarak mahkeme aracılığı ile tespit yaptırdıklarını ve bu durumda davanın konusuz kaldığını, davacının davayı devam ettirmekte bir hukuki yararının kalmadığını beyanla, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi için kararın bozulmasını talep ederek, buna ilişkin olarak yaptırdığı delil tespiti dosyasını mahkemeye sunmuştur.
    Bu durumda, uyuşmazlığın esası incelenmemiş; açıklanan bu yeni olgu karşısında mahkemece ortaya çıkan bu yeni durum değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiğinden direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerekmiştir(Aynı yönde, Hukuk Genel Kurulunun 05/11/2008 gün ve 2008/4-663 E. 2008/663 K sayılı; 21.10.2009 gün ve 2009/4-404 E. 2009/442 K.;  sayılı ; 28.04.2010 gün ve 2010/4-206 E. 2010/ 230 K sayılı kararları).
    SONUÇ: Davalılardan Vodafone vekilince verilen dilekçe ve yaptırılan tespite ilişkin belge ve bilgiler değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilebilmesi için, yerel mahkeme kararının bu değişik gerekçeyle  BOZULMASINA, davacılar vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının ise bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 12.05. 2010 gününde oybirliği ile karar verildi.


     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi