Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.04.2007 gün ve 2004/33 E., 2007/191 K. sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 26.01.2009 gün ve 2007/11620 E. 2009/656 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili, müvekkilinin lehtarı olduğu hayat sigortası poliçesinin sigortalısı babası Gülcemal"in ölümü nedeniyle sigortacının ödemesi gereken ölüm tazminatını ve birikmiş anaparayı ödemediğini ileri sürerek, 66.000.000.000 TL. ölüm tazminat ile 4.000.000.000 lira birikmiş anaparanın reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sigortalı Gülcemal"in TTK.nin 1327 nci maddesine dayalı iştirak hakkını kullandığını, bu nedenle davacıya iştira bedeli ödeyebileceğini ancak ölüm tazminatının ödenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve benimsenen son bilirkişi kurulu raporuna göre, davacının sadece iştira bedelini isteyebileceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava, hayat sigorta poliçesine dayalı ölüm tazminatı ve birikmiş anaparanın tahsili istemlerin ilişkindir.
Hükme esas alınmayan ilk ve ikinci bilirkişi kurulu raporlarında da doğru olarak açıklandığı üzere, Hayat Sigortası Genel Şartları"nın C.6 ncı maddesi ve TTK.nun 1327 nci maddesi uyarınca, iştira hakkı, bu hakkı kullanabilecek kimsenin bu istemini sigortacıya bildirmesi (talep etmesi) ve ayrıca sigorta poliçesini sigorta şirketine geri vermesi, yani teslim etmesi şeklinde kullanılır. Bu iki biçim koşulundan birinin eksikliği halinde iştira hakkının kullanılmasından söz edilemez. Bu hakkın kullanılması halinde, anılan emredici hüküm gereğince sigortacı açısından bir zorunlu yükümlülük doğmaktadır.
Somut olayda, sigortalının belirlediği menfaat sahibi davacı, bu davayı açarak ölüm tazminatı da istemiştir. Muris ölmeden önce iştira hakkını kullanmak istediğini davalıya iletmiş ise de, poliçeyi geri vermeden ve bu şekilde sigorta ilişkisini sona erdirmeden ölmüş olup, murisin iştira hakkını kullanım koşulları oluşmadığından davacı iştira bedelini değil, ölüm tazminatını isteme hakkına bu nedenle haizdir. İştira hakkının kullanım koşulları oluştuktan sonra ve fakat iştira bedelini almadan önce muris ölse idi, davacı ancak iştira bedelini isteme hakkı doğabilirdi. (Bkz.Işıl Ulaş, Uygulamalı Can Sigortası Hukuk, 2.Bası, Ankara, 2002, S4 118. vd.)
Bu durumda, mahkemece, davacının ölüm tazminatına hak kazandığının ilke olarak kabulü ile davanın buna göre ele alınması ve sonuçlandırılması gerekirken esasen çelişkili olmayan ilk iki rapordan sonra oluşturulan üçüncü bilirkişi kurulu raporundaki görüşe itibar edilerek yazılı gerekçelerle aksi sonuca varılması hatalı olmuş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2-Dava dilekçesinde yasal faiz anlamına gelen reeskont faizi istendiği halde, mahkemece avans oranında temerrüt faizine hükmedilmesi de kabul şekli bakımından hatalı olmuştur.
3-Davalı vekilinin temyizine gelince; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı ve davalı vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; Hayat sigorta poliçesine dayalı ölüm tazminatı ve birikmiş anaparanın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; iştira hakkının kullanıldığından sigorta sözleşmesinin son bulduğu, poliçe aslının ibraz edilip edilmediğinin sonuca etkili olmadığı, bu durumda davacının vefat tazminatı talep edemeyeceği, sadece iştira bedelini talep edebileceği, davalı sigorta tarafından hesaplanan 3.999,12.YTL iştira bedeline davacı tarafça itiraz edilmediği, davacının diğer mirasçılardan ayrı olarak tek başına iştira bedelini sigortalı lehtarı olarak talep edebileceği, gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile karar bozulmuştur.
Mahkemece; faize ilişkin bozmaya uyulmuş, ölüm tazminatına ilişkin bozma ilamına karşı ise; 21.04.2005 tarihli celsede davalı sigorta vekili tarafından poliçe aslının ve ayrıca sigortalının müracaatına ilişkin belgelerin dosyaya sunulduğu bu belgelerin mahkeme kasasına alındığı, gerekçeleri ile önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının babası sigortalının iştira hakkını kullanıp kullanmadığı, burada varılacak sonuca göre poliçe lehtarı davacının ölüm tazminatı mı, yoksa iştira bedelini mi isteyebileceği noktalarında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu"nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Ön sorunun konusunu oluşturan olgu şudur:
1- Davacının murisi G... Ç... ile davalı sigorta şirketi arasında, 23.02.1997 başlangıç ve 23.02.2007 bitiş tarihli, Hayat Sigorta Poliçesi düzenlendiği, sigorta poliçesinin menfaatdarının davacı F... Ç... olduğu, sigortalının, davalı sigorta şirketine verdiği 29.04.2003 tarihli dilekçe ile iştira talebinde bulunduğu, iştira bedelini alamadan 13.5.2003 tarihinde ölmesi üzerine davacının görülmekte olan bu davayı açtığı hususlarında Özel Daire ile yerel mahkeme arasında çekişme bulunmamaktadır.
Davalı vekilinin, davaya dayanak yapılan sigorta poliçe aslını sigortalı tarafından iştira talep dilekçesinin ekinde sigorta şirketine verildiğini savunduğu, 21.04.2004 tarihli duruşmada ise, sigorta poliçe aslını dosyaya sunduğu, sigorta poliçesinin aslının mahkeme kasasına konulduğu dosyada bulunan belgelerden anlaşılmaktadır.
Mahkemece, bozmaya konu edilen kararda sigorta poliçe aslının davalı tarafından dosyaya sunulduğu olgusu göz ardı edilerek, sigorta poliçe aslının sigortalı tarafından sigorta şirketine verilip verilmediğinin tespit edilemediği, poliçe aslının davalı sigorta şirketine teslim edilmiş veya edilmemiş olmasının sonuca etkili olmadığı, dolayısıyla iştira şartlarının oluştuğundan bahisle davacının ölüm tazminatına hak kazanamayacağı sadece iştira bedelini talep edebileceği gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece, poliçe aslının sigortalı tarafından, sigorta şirketine iade edilmediğinden, iştira şartlarının oluşmadığı bu nedenle davacının ölüm tazminatına hak kazandığına işaretle kararın bozulması üzerine, yerel mahkemece, ilk kararın gerekçesinde değerlendirilmemesine rağmen, ilk kararda yer verilmeyen “sigorta poliçe aslının davalı sigorta şirketi tarafından dosyaya sunulduğu” olgusu gerekçe yapılarak direnme kararı verilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir. (HUMK.429 mad.)
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak ve gerekçesini değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; Mahkemece, ilk kararda, tartışılıp değerlendirilmeyen “poliçe aslının davalı tarafından dosyaya konulduğu” hususu, Özel Daire’nin bozma ilamı üzerine, poliçenin dosyaya teslim edildiği gerekçesi ile direnme kararı verilmiş; karar gerekçesinde de bu delile açıkça dayanılmıştır.
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; bozmadan esinlenilerek bozmadan önce toplanmış ancak ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni delile dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi ise, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
2-Özel Daire’nin “faize” ilişkin bozma nedenine gelince;
Mahkemece, bozma ilamının 2.bendinde belirtilen ve “faize” ilişkin bozma nedenine uyularak oluşturulan yeni hüküm Özel Daire’ce incelenmediğinden, bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daire’ye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davacı ve davalı vekillerinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 05.05.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.