Esas No: 2022/338
Karar No: 2022/869
Karar Tarihi: 01.11.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/338 Esas 2022/869 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/338
KARAR NO : 2022/869
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 21/04/2022
KARAR TARİHİ : 01/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmaya ait ... plakalı Mercedes Benz CLA 200 marka 2014 model aracın davalı sigorta şirketine ... numaralı Genişletilmiş KAsko Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, 15/10/2021 tarihinde sürücüsü davalı ... ve maliki diğer davalı ... İnşaat Turizm Elektrik Elektronik Sanayi Ticaret Limited Şirketi olan ... plakalı aracın müvekkiline ait araca çarpması neticesinde trafik kazası meydana geldiğini, kazada davalı sürücünün %100 oranında kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketi tarafından ... numaralı hasar dosyası ile hasarın incelemeye alındığını, inceleme neticesinde araca pert-total işleminin uygulanması uygun görülerek ek teminatlar ile birlikte aracın rayiç bedelinin KDV dahil 312.500,00-TL üzerinden değerlendirildiğini, poliçede belirtilen ilgili kloz gereği %20 muafiyet tutarı olan 62.500,00-TL düşüldükten sonra 250.000,00-TL'nin müvekkiline ödenmesi konusunda anlaşma sağlandığını ve bu hususta 16/11/2021 tarihli ibraname düzenlendiğini, ibraname uyarınca müvekkiline 01/12/2021 tarihinde ödeme yapıldığını, ancak ibraname tarihi olan 16/11/2021 tarihi ile ödemenin yapıldığı 01/12/2021 tarihine kadar geçen sürede ülkemizdeki döviz kurlarındaki ani yükselişler sebebiyle araç fiyatlarında kısa sürede büyük artışlar meydana geldiğini, müvekkilinin bu süreçte işlerin aksamaması adına derhal yeni bir araç almak için satıcılarla irtibata geçtiğini, sözlü olarak anlaştığını ve ödeme yapacağı satıcılarla elinde parası hazır bir şekilde ertesi gün buluştuğunda satıcıların satış bedelinde bir günde en az 100.000,00-TL-150.000,00-TL civarında artış meydana geldiğini belirterek araçlarını satmadıklarını, bu durumun en az 4-5 defa yaşandığını, müvekkilinin mağdur olduğunu ve araç almasının imkansız hal geldiğini belirterek müvekkili firma ile davalı sigorta şirketi arasında düzenlenen 16/11/2021 tarihli ibranamenin iptali ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00-TL bakiye pert-total bedeline ilişkin tazminatın ödeme tarihi olan 01/12/2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeye herhangi bir şekilde davacının itirazı olmadığını, itiraz da bulunmaksızın ödemeyi kabul eden davacının tazmini gereken alacağı bulunmadığını, tazmini gereken zararı bulunmaması sebebiyle kötüniyetli olarak sebepsiz zenginleşme kastıyla bu davayı açmış olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... Sigorta Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından dosya konusu hasar ilişkin olarak davacı tarafından yapılan başvuru üzerine hasar dosyası açıldığını ve davacıya 01/12/2021 tarihinde ödeme yapıldığını, davacının talebinin fahiş olduğunu ve ispatlanması gerektiğini, ödemenin yapıldığı tarih ile ibranamenin imzalandığı tarih arasında ödenecek bedeller bakımından fahiş bir fark olmadığını, bu nedenle ibranamenin iptal edilemeyeceğini ve bakiye zararın talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun .../... Dosya .../... Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-... Sigorta Anonim Şirketi nezdinde ... Endüstri Ürünleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait ... plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen ... numaralı Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesinin, dava konusu 15/10/2021 tarihli trafik kazasına ilişkin olarak davacı ... Endüstri Ürünleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından şirkete yapılan başvuru dilekçesinin, dilekçenin şirkete ulaştığı tarihi gösterir tebligat evraklarının, yapılan başvuru sonucunda açılan ... numaralı hasar dosyasının ve varsa davacıya yapılan ödemeleri gösterir evrak ve kayıtlar,
3-... plakalı araca ait Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde bulunan tramer kaydı,
4-... ve ... plakalı araçlara ait trafik tescil kayıtları,
5-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, 15/10/2021 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde davacı ... Endüstri Ürünleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait ... plakalı araçta meydana gelen hasar sebebiyle oluşan onarım bedeli tazminatına ilişkin olarak davacı şirket ile davalı ... Sigorta Anonim Şirketi arasında tanzim olunan ve imzalanan 16/11/2021 tarihli ibraname gereğince davalı sigorta şirketi tarafından 01/12/2021 tarihinde davacı şirkete ödenen 250.000,00-TL tutarındaki tazminat bedelinin ödeme tarihi itibariyle piyasa koşullarının çok altında kaldığı iddiası kapsamında, davacı şirket ile davalı ... Sigorta Anonim Şirketi arasında tanzim olunan ve imzalanan 16/11/2021 tarihli ibranamenin iptali ile davacı şirkete ait ... plakalı araçta meydana gelen hasar sebebiyle oluşan onarım bedeli tazminatından davalı sigorta şirketi tarafından 01/12/2021 tarihinde ödenen bedelin mahsubu neticesinde bakiye maddi tazminat bedelinin kısmi ödeme tarihi olan 01/12/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı şirkete verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık konusunun temelini oluşturan aşkın (munzam) zarara ilişkin olarak ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesi “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukukî kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir.
Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, 2012, s. 810). Aşkın (munzam) zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır.
Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ilk koşul, bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. Bu para borcunun kaynağının, aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliği için herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Bu anlamda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesi, kaynağı ne olursa olsun temerrüt faizi yürütülebilir nitelikte olmak koşuluyla bütün para borçlarında uygulanma olanağına sahiptir. Borcun dayanağı haksız fiil, sözleşme, sebepsiz zenginleşme, kanun yahut vekâletsiz iş görme olabilir. Öte yandan hemen belirtilmelidir ki; aşkın (munzam) zarar borcunun hukukî sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırılıktır. Bu nedenle borçlunun aşkın (munzam) zararı tazmin yükümlülüğü, asıl borç ve temerrüt faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun, ifasına kadar geçen zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur.
Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ikinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. Ancak alacaklının zararının temerrüt faizinden az yahut temerrüt faizine eşit olması durumunda, zararın temerrüt faiziyle karşılanacak olması sebebiyle aşkın (munzam) zararın varlığından söz edilemez. Bu aşamada önemle belirtilmelidir ki; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesi kapsamına kanunî temerrüt faizinin yanında akdi temerrüt faizinin uygulandığı borç ilişkileri de dâhildir. Eş söyleyişle alacaklının, borçlu ile arasındaki hukukî ilişkiden doğan temerrüt faizinin akdi yahut yasal olması, aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğine engel teşkil etmez. Burada önem arz eden husus alacaklının temerrüt faiziyle karşılanamayan zararının mevcudiyetinin ispatıdır.
Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. Zira aşkın (munzam) zarar sorumluluğu, temerrüt faizinden sorumluluktan farklı olarak kusur sorumluluğuna dayanmakta olup burada aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Ancak aşkın (munzam) zarar iddiasının ileri sürüldüğü durumlarda sorumluluk için, diğer koşulların varlığı durumunda borçlunun temerrüde düşmedeki kusurunun varlığı asıldır. Başka bir anlatımla temerrüt sonrasında borçlunun temerrüde düşmedeki kusurunun alacaklı tarafından ispatı gerekmez. Aksine borçlu, temerrüde düşmede kusursuz olduğunu ispatlamadıkça ortaya çıkan aşkın (munzam) zarardan sorumludur.
Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken son koşul ise; borçlunun temerrüdü ile alacaklının aşkın (munzam) zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir. Bu çerçevede alacaklı, borçlunun temerrüde düşmesi ile ileri sürdüğü aşkın (munzam) zarar olgusu arasındaki illiyet bağını ispatla yükümlüdür.
Aşkın (munzam) zarar bu hukukî niteliği ve karakteri itibariyle, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması hâlinde dahi (TBK m. 122/2) takip veya davanın konusuna dâhil bir borç olarak da kabul edilemez. Bu nedenle asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazî kayıt dermeyanına da gerek bulunmamakta olup ayrı bir dava ile de zamanaşımı süresi içerisinde her zaman istenmesi mümkündür.
Uyuşmazlık çerçevesinde üzerinde durulması önem arz eden bir diğer husus ise, aşkın (munzam) zararın ispatı olup esasen aşkın zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerindedir. Bu bağlamda aşkın (munzam) zarar alacaklısı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle kaynağı ne olursa olsun evvela bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararını kanıtlamak durumundadır.
Aşkın (munzam) zararın talebinde varlığı iddia olunan zararın, yine alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. Başka bir anlatımla alacaklı tarafça aşkın (munzam) zarar olgusu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz (Uygur, s. 816).
Ayrıca bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun'un hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir. Buradan hareketle kanun koyucu tüm bu ekonomik olumsuzlukları değerlendirip, bunların doğuracağı zarar dolayısıyla tazminat oranını T.C. Anayasası'ndan aldığı yasa yapma yetkisine dayanıp temerrüt faizi olarak belirlemiş iken, zımnen bu takdirin yerinde olmadığı ileri sürülüp sadece aynı ekonomik göstergelere dayanılarak tazmin edilecek zararın geçmiş günler faizinden fazla olduğu kabul edilemez.
Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesine dayanılarak aşkın (munzam) zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır.
Davaya konu uyuşmazlığın 15/10/2021 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde davacı ... Endüstri Ürünleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait ... plakalı araçta meydana gelen hasar sebebiyle oluşan onarım bedeli tazminatına ilişkin olarak davacı şirket ile davalı ... Sigorta Anonim Şirketi arasında tanzim olunan ve imzalanan 16/11/2021 tarihli ibraname gereğince davalı sigorta şirketi tarafından 01/12/2021 tarihinde davacı şirkete ödenen 250.000,00-TL tutarındaki tazminat bedelinin ödeme tarihi itibariyle piyasa koşullarının çok altında kaldığı iddiası kapsamında, davacı şirket ile davalı ... Sigorta Anonim Şirketi arasında tanzim olunan ve imzalanan 16/11/2021 tarihli ibranamenin iptali ile davacı şirkete ait ... plakalı araçta meydana gelen hasar sebebiyle oluşan onarım bedeli tazminatından davalı sigorta şirketi tarafından 01/12/2021 tarihinde ödenen bedelin mahsubu neticesinde bakiye maddi tazminat bedelinin kısmi ödeme tarihi olan 01/12/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı şirkete verilmesi taleplerine ilişkin olduğu dikkate alındığında ibraname ve ibranamenin iptali hususlarına değinmekte de fayda görülmüştür.
Taraflar arasında tanzim olunan ve imza altına alınan 16/11/2021 tarihli Pert Total Rayiç Bedel Mutabakatname, Taahhütname ve İbraname başlıklı belgenin incelenmesinde, davacı şirketin davalı ... Sigorta Anonim Şirketine hitaben sigorta şirketi nezdinde Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalanmış bulunan ... plaka numaralı aracın, 15/10/2021 tarihinde uğramış olduğu ve hasar dosyasında takip olunan hasarı ile ilgili olarak aracın pert total (tam ziya) işlemine tabi tutulmasını, ek teminatlar ile beraber rayiç bedelinin KDV dahil
312,500,00-TL üzerinden değerlendirilmesini, poliçe belirtilen ilgili kloz gereği %20 muafiyet tutarı (62,500,00-TL) düşüldükten sonra 250,000,00-TL bedelin tarafına ödenmesini hür iradesi ile beyan ve kabul ettiğini, aracın satışı için gerekli olan aşağıda yazılı tüm belgeleri aracın satış işlemlerini yürütecek olan ... Aracılık ve Danışmanlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketine bu tarihten itbaren 15 iş günü içerisinde ve her halükarda tarafına tazminat ödenmeden önce teslim etmeyi ve hasarlı aracımın satışına engel tüm durumları derhal ortadan kaldıracağını, aksi halde tüm maddi zarar ve sorumluluğun tarafına ait olacağını beyan, kabul ve taahhüt ettiğini, belirlenen süre içerisinde tüm bu evrakı teslim etmediği ve bu nedenle sovtaj alıcısının hasarlı aracı almaktan vazgeçmesi halinde ve/veya sonradan aracın satışına engel bir durum çıkması halinde, ... Sigorta Anonim Şirketi tarafından belirlenen sovtaj değerinin yukarıda belirtilen piyasa rayiç değerinden tenzili sonrası, bakiye tazminatın tarafına ödenmesini ve bu halde hasarlı aracın tüm tasarruf haklarının tarafı üzerinde kalacağını, bu nedenle ... Sigorta Anonim Şirketini sorumlu tutmayacağını, başkaca herhangi bir talepte bulunmayarak ... Sigorta Anonim Şirketini ibra edeceğini beyan, kabul ve taahhüt ettiğini, yukarıda yazılı tazminat bedelini ... Sigorta Anonim Şirketinden nakden ve tamamen tahsil ettiğini, bu hasardan dolayı ... Sigorta Anonim Şirketinin poliçeden doğan mesuliyetini, her türlü hak, alacak, talep ve davadan kayıtsız şartsız, kesin ve geri dönülmez bir şekilde ibra ettiğini ve başkaca bir alacağının kalmadığını, hasardan kaynaklanan her türlü hak, alacak ve dava hakkımı ... Sigorta Anonim Şirketine devir ve temlik ettiğini hür iradesi ile beyan ve kabul ettiğini, bu ibraname tazminat bedelinin tarafına yukarıdaki koşullarla ödenmesi durumunda geçerlilik arz edeceğini belirterek, şirket yetkilisinin söz konusu belgeyi imzaladığı görülmektedir.
Daha sonra davacı şirket vekili tarafından 14/12/2021 tarihinde davalı sigorta şirketine e-mail vasıtasıyla başvuruda bulunularak ibraname tarihi ile ödemenin yapıldığı 01/12/2021 tarihi arasında geçen sürede ülkemizdeki döviz kurlarındaki ani yükselişler sebebiyle araç fiyatlarında kısa sürede büyük artışlar meydana geldiği, bu sebeple ibraname tarihinde anlaşılan pert total bedelinin ödeme tarihinde davacı şirketin aynı nitelikte bir araç almasını imkansız hale getirdiğinden bahisle Karayolları Trafik Kanunu'nun 111. maddesi gereğince sigorta poliçesine konu aracın ödeme tarihi olan 01/12/2021 tarihi itibariyle mevcut değeri belirlenerek, ibraname çerçevesinde ödenen bedelin mahsubu akabinde bakiye bedelin taraflarına ödenmesini talep ettiği anlaşılmaktadır.
818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nda (BK) borcu sona erdiren sebepler arasında sayılmasa da ibra hukukumuzda borcu sona erdiren sebepler arasında kabul edilmekte ve geçerli bir ibranın varlığı hâlinde aynı ilişkiye dayalı olarak aynı kapsamda bir hak talebi mümkün olmamaktadır. İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldırır. Tam ibrada borcun tamamı, kısmi ibrada ise borcun ibra edilen kısmı sona erer. Bunun sonunda borçlu da borcundan tam veya kısmen kurtulur (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, Ankara 2017, s. 1299). BK’da yer bulmayan ibra sözleşmeleri 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) açıkça düzenlenmiş olup, bu Kanun'un “İbra” başlıklı 132. maddesinde borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borcun, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabileceği belirtilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 132. maddesinde; ''Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.'' hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 111. maddesinde de ibra ile ilgili bir özel düzenlemeye yer verilerek, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmaların veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten itibaren iki yıl içinde iptal edilebileceği belirtilmiştir. Kanun’un bu hükmünden yararlanmak için ayrı bir iptal davası açılmasına ya da ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren iki yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklamasının bulunması da yeterlidir. Zira anlaşmanın yapıldığı günden başlayarak belirtilen süre içinde bir davanın açılmış olması da, davacının bu anlaşma ile bağlı kalmak istemediğini göstermektedir. Yine; dava sırasında ortaya çıkan aşırı ölçüsüzlük karşısında, davacının yetersiz anlaşmanın iptalini istemesi, iddianın genişletilmesi olarak nitelenemez ve davalının onamına bağlanamaz. Çünkü davacı, yetersiz anlaşmaya karşı (def'i yoluyla) geçersizlik savında bulunmaktadır. Davalı yalnızca, anlaşma gününden başlayarak iki yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği uyarısında bulunabilir. Yine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 111/2. maddesine dayanarak anlaşmanın iptali isteminde bulunan kişinin, bir miktar ödeme karşılığı verdiği belgenin türü önemli değildir. Burada uygulanacak olan özel yasa (KTK. 111/2) hükmüdür. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 111/2. maddesine dayanılarak anlaşma ve uzlaşmaların (sulhname, ibraname, feragatnamelerin) iptali için, ödenen tazminatın "yetersiz" veya "aşırı" olduğunun "açıkça belli olması" yeterli olup, ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 28 ile 30, 36, 37. maddelerindeki yanılma, yanıltma, aldatma, korkutma, bilgisizlik, deneyimsizlik, parasal yönden darda ve sıkıntıda olmak gibi iradeyi sakatlayan durumlara sığınılmasına ve bunların kanıtlanmaya çalışılmasına gerek yoktur. Kanun hükmünde, iptal nedeni olarak nesnel (objektif) bir ölçü kabul edilmiş; zarar gören yönünden yetersizliğin (eksik ödemenin) ve zarar sorumlusu yönünden aşırılığın (fazla ödemenin) "açıkça belli olması" yeterli görülmüştür. (Çelik, A.Ç.: Ölüm Nedeniyle Destekten Yoksunluk, Ankara 2016, s. 345 vd). Aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.02.2020 tarihli ve 2018/17-24 E., 2020/78 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 111. maddesi yukarıda belirtildiği üzere; ''Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir.
Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.'' hükmünü haizdir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 26. maddesinde; ''Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.'' hükmü düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 28. maddesinde ise; ''Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.'' hükmü düzenlenmiştir.
Aynı Kanun'un 39. maddesinde ise; ''Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.
Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.'' düzenlemesi bulunmaktadır.
Tacir, Türk Ticaret Kanununun temel kavramlarından birisidir. Türk Ticaret Kanununa göre tacir, bir ticarî işletmeyi, kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimsedir. Bunun dışında, bir ticarî işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo ve sair ilan vasıtaları ile halka bildirmiş ve işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.
Her tacir, tüm ticarî faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek, sağduyu sahibi olmak, ileriyi düşünmek ve işlemlerini ona göre organize etmek zorundadır 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18/2. maddesi gereğince, tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 18. maddesinde; ''Tacir, her türlü borcu için iflasa tabidir; ayrıca kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek, ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek ve bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmakla da yükümlüdür.
Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.
Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.
Tacir sıfatına bağlı olan diğer hükümler saklıdır.'' hükmü düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır.
Bu itibarla davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizdeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz.
Hâl böyle olunca, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak mahkemece yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2. maddesinde; ''Bu Tarifede yazılı avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır. Avukat tarafından takip edilen dava veya işle ilgili olarak düzenlenen dilekçe ve yapılan diğer işlemler ayrı ücreti gerektirmez. Hükümlerin tavzihine ilişkin istemlerin ret veya kabulü halinde de avukatlık ücretine hükmedilemez.
Buna karşılık, icra takipleriyle, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştayda temyizen ve bölge idare ve bölge adliye mahkemelerinde istinaf başvurusu üzerine görülen işlerin duruşmaları ayrı ücreti gerektirir.'' hükmüne yer verilmiş olup, avukatlık ücretinin kapsadığı işlere yer verilmiştir.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 16. maddesinde ise 'Arabuluculuk, Uzlaşma Ve Her Türlü Sulh Anlaşmasında Ücret' hususunda; ''1136 sayılı Kanunun 35/A maddesinde uzlaşma sağlama, arabuluculuk, uzlaştırma ve her türlü sulh anlaşmalarından doğacak avukatlık ücreti uyuşmazlıklarında bu Tarifede yer alan hükümler uyarınca hesaplanacak miktarlar, akdi avukatlık ücretinin asgari değerlerini oluşturur.
(2) Ancak, arabuluculuğun dava şartı olması halinde, arabuluculuk aşamasında avukat aracılığı ile takip edilen işlerde aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen işlerde avukatlık ücreti; arabuluculuk sonucunda arabuluculuk anlaşma belgesinin imzalanması halinde, bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hesaplanır. Şu kadar ki miktarı 7.200,00 TL’ye kadar olan arabuluculuk faaliyetlerinde avukatlık ücreti, 1.080,00 TL. maktu ücrettir. Ancak, bu ücret asıl alacağı geçemez.
b) Konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen işlerde avukatlık ücreti; arabuluculuk sonucunda arabuluculuk anlaşma belgesinin imzalanması halinde, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre öngörülen maktu ücrettir.
c) Arabuluculuk faaliyetinin anlaşmazlık ile sonuçlanması halinde, avukat, 1.080,00 TL. maktu ücrete hak kazanır. Ancak, bu ücret asıl alacağı geçemez.
ç) Arabuluculuk faaliyetinin anlaşmazlık ile sonuçlanması halinde, tarafın aynı vekille dava yoluna gitmesi durumunda müvekkilin avukatına ödeyeceği asgari ücret, (c) bendine göre ödediği maktu ücret mahsup edilerek bu Tarifeye göre belirlenir.'' hükmü düzenlenmiştir.
Yine her ne kadar davacı vekilince dava dilekçesinde, arabuluculuk vekalet ücretinin hüküm altına alınması talep edilmiş ise de, yukarıda yer verilen kanun ve tarife hükümleri kapsamında, avukatlık ücretinin kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığı olduğunun, arabuluculuk faaliyetinin anlaşmazlık ile sonuçlanması halinde, avukatın ücrete hak kazanacağının, ancak bu ücretin asıl alacağı geçemeyeceğinin, arabuluculuk faaliyetinin anlaşmazlık ile sonuçlanması halinde, tarafın aynı vekille dava yoluna gitmesi durumunda müvekkilin avukatına ödeyeceği asgari ücretin (c) bendine göre ödediği maktu ücretin mahsup edilmesi ile bu tarifeye göre belirleneceğinin düzenlendiği, avukatın müvekkili olan tarafın yargılama sonucunda vekili olan avukata ödeyeceği vekalet ücretinin, anlaşmazlık ile sonuçlanan arabuluculuk faaliyeti kapsamında ödemesi gereken vekalet ücreti miktarının mahsup edilmesi neticesinde hesaplanacak bakiye bedelden ibaret olduğu dikkate alındığında, yapılan yargılama neticesinde ödenecek vekalet ücreti açısından avukatın müvekkili olan tarafa anlaşmazlık ile sonuçlanan arabuluculuk faaliyeti vekalet ücretinin ek bir külfet olarak yüklenmediği, müvekkili tarafından ödenecek sonuç vekalet ücreti içerisinde arabuluculuk faaliyeti vekalet ücretinin de yer aldığı, belirtilen sebepler dahilinde arabuluculuk faaliyeti vekalet ücretinin, yargılama sonucunda hüküm altına alınan vekalet ücretinden hariç tutulduğuna dair herhangi bir düzenlemenin yer almadığı, aksine arabuluculuk vekalet ücretinin, avukatın yargılama sonucunda hak edeceği vekalet ücreti içerisinde yer alacağının düzenlendiği, ilgili kanun ve mevzuat hükümleri kapsamında avukatın müvekkiline yüklenmeyen arabuluculuk vekalet ücretinin karşı taraftan tahsilinin talep edilmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceği gibi iyi niyet kurallarına da aykırılık teşkil edeceği ve hukuk düzeni tarafından korunmasının mümkün olmadığı göz önünde bulundurularak, davanın reddine karar verilmesi sebebiyle bu yöndeki talebin de reddine karar verilmekle birlikte, taraf vekilleri lehine arabuluculuk vekalet ücreti talep edilmesinin usul ve yasa hükümlerine uygun olmadığı hususuna değinmekte fayda görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun .../... Dosya .../... Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, ... Sigorta Anonim Şirketi nezdinde ... Endüstri Ürünleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait ... plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen ... numaralı Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesinin, dava konusu 15/10/2021 tarihli trafik kazasına ilişkin olarak davacı ... Endüstri Ürünleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından şirkete yapılan başvuru dilekçesinin, dilekçenin şirkete ulaştığı tarihi gösterir tebligat evraklarının, yapılan başvuru sonucunda açılan ... numaralı hasar dosyasının ve varsa davacıya yapılan ödemeleri gösterir evrak ve kayıtlar, ... plakalı araca ait Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde bulunan tramer kaydı, ... ve ... plakalı araçlara ait trafik tescil kayıtları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın 15/10/2021 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde davacı ... Endüstri Ürünleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait ... plakalı araçta meydana gelen hasar sebebiyle oluşan onarım bedeli tazminatına ilişkin olarak davacı şirket ile davalı ... Sigorta Anonim Şirketi arasında tanzim olunan ve imzalanan 16/11/2021 tarihli ibraname gereğince davalı sigorta şirketi tarafından 01/12/2021 tarihinde davacı şirkete ödenen 250.000,00-TL tutarındaki tazminat bedelinin ödeme tarihi itibariyle piyasa koşullarının çok altında kaldığı iddiası kapsamında, davacı şirket ile davalı ... Sigorta Anonim Şirketi arasında tanzim olunan ve imzalanan 16/11/2021 tarihli ibranamenin iptali ile davacı şirkete ait ... plakalı araçta meydana gelen hasar sebebiyle oluşan onarım bedeli tazminatından davalı sigorta şirketi tarafından 01/12/2021 tarihinde ödenen bedelin mahsubu neticesinde bakiye maddi tazminat bedelinin kısmi ödeme tarihi olan 01/12/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı şirkete verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, yukarıda yer verilen düzenlemeler ışığında değerlendirme yapıldığında, davacıya ait ... plakalı aracın 15/10/2021 tarihinde karıştığı trafik kazası neticesinde hasar gördüğü, hasarlanan araç açısından pert total işleminin uygulandığı, aracın kaza tarihindeki rayiç değerinden sovtaj değeri mahsup edilmek suretiyle sigorta poliçesi kapsamında talep edebileceği hasar tazminatının hesaplanması ve hesaplanan tazminat bedelinin davacı şirket tarafından kabul edilmesi neticesinde, 16/11/2021 tarihli Pert Total Rayiç Bedel Mutabakatname, Taahhütname ve İbraname başlıklı belgenin davacı şirkete ait kaşe basılmak suretiyle davacı şirket yetkilisi tarafından imzalandığı, ibraname tarihindeki koşullara göre makul olarak görülen tazminat bedelinin davacı şirket tarafından kabul edildiği, dava dilekçesinde ibranamenin aldatma, yanılma veya korkutma hallerinden birinin varlığı altında imzalandığına dair hiçbir iddia bulunmadığı gibi, aksine sadece ülkemiz ekonomisinin döviz kurlarında meydana gelen artışlara dayanılarak ibranamenin iptalinin talep edildiği, davacı şirketin ticaret şirketi olması çerçevesinde tacir sıfatını haiz olduğu ve basiretli davranma yükümlülüğü bulunduğu, imzaladığı her sözleşme açısından ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulları gözetmesi gerektiği, bu kapsamda ibranamenin tacir olan her iki tarafı bağlar nitelikte bulunduğu, ibranamenin tanzimi ve imza altına alınması ile birlikte davaya konu edilen alacak kalemi karşılığı tazminat alacağının sona ermiş olduğu, her ne kadar bahsi geçen süreçte ülkemiz ekonomisi açısından döviz kurlarında artışlar meydana geldiği mahkememizin kabulünde ise de, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebinin zarar olgusunun delili olarak kabul edilemeyeceği, bu durumun davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamayacağı, ibranamenin imza altına alındığı tarih itibariyle ibraname koşulları açısından davacı tarafın aleyhine olacak şekilde aşırı yararlanma veya yanılma olgularının varlığından söz edilmesinin mümkün olmadığı gibi, ülkemiz ekonomisi içinde yer alan her gerçek ve tüzel kişiyi etkileyen ekonomik koşullarda beklenmeyen değişimlerin, sözleşmenin (ibranamenin) bir tarafının lehine diğer tarafının aleyhine olacak şekilde değerlendirilmesinin hakkaniyete uygun olmayacağı, kaldı ki trafik kazalarında oluşan zarar kalemleri karşılığında talep edilebilecek tazminat bedellerinin hasar gören aracın kaza tarihindeki mevcut durumu ve değeri itibariyle belirlenmesi gerektiği, kaza tarihinden sonra meydana gelen artışlar sebebiyle araçta kaza tarihi itibariyle oluşan hasar ve değer kaybı bedeli ile sair tazminat kalemlerinin artış sonrasında meydana gelen duruma göre değerlendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında yatırılan 170,78-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 90,08-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar ... ve ... Sigorta Anonim Şirketi kendilerini vekille temsil ettirdikleri göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar ... ve ... Sigorta Anonim Şirketine verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun'un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.560,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı ... vekili, davalı ... İnşaat Turizm Elektrik Elektronik Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve davalı ... Sigorta Anonim Şirketi vekilinin yokluklarında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.01/11/2022
Katip ...
¸e-imzalıdır
Hakim ...
¸e-imzalıdır
Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.