Esas No: 2014/3648
Karar No: 2014/3648
Karar Tarihi: 21.11.2017
Eşe ait olan mesken üzerindeki ipoteğin kaldırılması - Aile hayatına saygı hakkının ihlali - AYM İkinci Bölüm 2014/3648 Esas 2014/3648 Karar Sayılı İlamı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GÖNÜL NEŞVAT BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/3648) |
|
Karar Tarihi: 21/11/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Hikmet Murat AKKAYA |
Başvurucu |
: |
Gönül NEŞVAT |
Vekili |
: |
Av. İmran YALÇIN |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, eşe ait olan mesken üzerindeki ipoteğin kaldırılması isteminin mahkeme tarafından reddedilmesinin aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun çocuklarının sahibi olduğu bir limited şirketin kullandığı kredi karşılığında, eşine ait olan bir mesken kaydı üzerinde 28/10/2007 tarihinde kredi veren banka lehine ipotek tesis edilmiştir.
9. Borcun ödenmemesi üzerine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 2008 yılında icra takibi başlatılmıştır.
10. Bu arada alacaklı banka, alacağını 7/1/2010 tarihinde bir başka anonim şirkete temlik etmiştir.
11. Başvurucu, ipotek tesisine rızası olmadığını belirterek Aydın Aile Mahkemesinde, alacağı temlik alan anonim şirkete, kredi veren bankaya, kredi kullanan limited şirkete ve eşine karşı ipoteğin kaldırılması ile mesken kaydı üzerinde aile konutu şerhi konulması için 27/8/2010 tarihinde dava açmıştır.
12. Mahkeme 15/3/2012 tarihli karar ile aile konutu şerhi konulması talebi yönünden davanın kabulüne, ipoteğin kaldırılması istemi yönünden ise davanın reddine esastan karar vermiştir. Mahkemenin ipoteğin kaldırılması istemini reddederken tapu kaydında aile şerhinin bulunmadığı ve ipotek tesis edilirken diğer eşin açık rızasının bulunmasının herhangi bir şekle tabi olmadığı gerekçesine dayandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca borçlu şirketin hissedarları olan kişilerin aynı zamanda başvurucunun çocukları olması nedeniyle borçlardan ve davanın açıldığı zaman dilimini dikkate alarak ipotek işleminden haberinin olduğu kabul edilmiştir. Somut olayda alacaklı şirketin 2008 yılında gönderdiği ihtarnamenin aynı evde ikametgah sahibi olan başvurucuya tebliğ edildiği de dikkate alınarak ve bankanın iyi niyetli olduğu düşüncesiyle ipotek şerhinin kaldırılması istemi reddedilmiştir.
13. Temyiz incelemesi sonucunda söz konusu karar, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 27/5/2013 tarihli kararıyla onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 23/12/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
14. Ret kararı başvurucuya 10/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, 7/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 21/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 194. maddesinin ailehayatını koruma altına aldığını, ipotek tesis edilen meskenin baştan beri aile konutu olduğunun kabul edildiğini, Kanun"daki düzenlemenin emredici olduğunu, aynı zamanda ilgili mevzuatta eşin açık rızasından bahsedildiğini, açık rızanın meskenle ilgili sözleşmenin şekline uygun yapılması gerektiğini, davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma ve aile hayatına saygı haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasanın 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
18. Anayasa’nın 41. maddesi şöyledir:
“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu tarafından adil yargılanma hakkının da ihlal edildiği belirtilmiş olmakla birlikte, iddialarının mahiyeti gereği başvurunun aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
21. Aile yaşamına saygı hakkı kapsamında devlet için söz konusu olan yükümlülük, sadece belirtilen hakka keyfî surette müdahaleden kaçınmakla sınırlı olmayıp öncelikli olan bu negatif yükümlülüğe ek olarak aile yaşamına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri de içermektedir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile yaşamına saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 26).
22. 4721 sayılı Kanun"un, 194. maddesinde yer verilen hükümlerle ailenin yaşam merkezi hâline getirdiği ve kaybı hâlinde aile bireylerinin barınma hakları ile aile ilişkilerinin sürdürülebilirliğinin tehlikeye gireceği konut bağlamında birtakım koruyucu düzenlemeler getirilerek bu düzenlemeler vasıtasıyla aile yaşamının korunmasının amaçlandığı görülmektedir. Aile hayatına saygı hakkının etkin şekilde kullanımı ve korunması hususundaki pozitif yükümlülükler çerçevesinde getirilen söz konusu düzenleme ile aile hayatına saygı hakkının etkin şekilde korunması ve bu kapsamda aile ilişkilerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması hususunda gerekli yasal altyapının oluşturulduğu görülmektedir (Melahat Karkin [GK], B. No: 2014/17751, 13/10/2016, § 59).
23. Bununla birlikte söz konusu yükümlülükler, belirtilen düzenlemelerin hayata geçirilmesi ile tamamlanacağından, özellikle özel hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıklar açısından temel hakların söz konusu ilişkilerin yorumlanmasında da gözönünde bulundurulması, gerekli usule ilişkin güvenceleri de haiz olan bir yargılama yapılması, ayrıca yargı makamları tarafından Anayasa hükümlerinde ifade edilen değerlerin özel hukukun hüküm ve kavramlarının yorumlanmasında dikkate alınması gerekmektedir (Melahat Karkin, § 60).
24. Mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmek öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanındadır. Olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu da tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun temel hak ve özgürlüklere etkilerini değerlendirmekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetleme ve özellikle mahkemelerin ilgili mevzuat hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirleme yetkisine sahiptir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesinin görevi, aile konutu ve korunmasına ilişkin hükümlerin yorumlanması ve uygulanması hususunda derece mahkemelerinin yerini almak olmayıp kamusal makamların takdir hakları kapsamında aldıkları kararları aile hayatına saygı hakkı bağlamında söz konusu olan güvenceler açısından değerlendirmektir (Melahat Karkin, § 61).
25. Derece mahkemelerinin aile hayatı kapsamındaki ilişkilerin sürdürülebilir ve etkili olmasını temin edecek şekilde hareket etmesi zaruridir. Derece mahkemelerinin takdir yetkilerini makul ve sağduyulu bir şekilde kullanıp kullanmadıkları hususunu özellikle değerlendirmek durumunda olan Anayasa Mahkemesi takdiri haklı göstermek için öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını incelemektedir (Murat Atılgan, § 44; N. Ö., B. No: 2014/19725, 19/11/2015, § 55).
26. Somut olayda başvurucunun eşine ait olan ve başvurucu ile ailesi tarafından da kullanılan taşınmazda bir ipotek tesis edildiği, ipotekle temin edilen borcun ödenmemesi üzerine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip işlemlerinin yürütüldüğü ve başvurucu tarafından söz konusu ipoteğin kaldırılması talebiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır. Yargılama sonucunda taşınmazın aile konutu niteliğinde olduğu anlaşılmakla birlikte derece mahkemesince tapuda malik olmayan diğer eşin açık rızasının bulunmasının herhangi bir şekle tabi olmadığı, başvurucunun çocuklarının sahibi olduğu davalı limited şirket için çekilen krediden üç yıl sonra açılan davada başvurucunun aile konutu üzerindeki ipotek işleminden haberdar olmadığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu kabul edilmiştir. Bunun sonucu olarak ipotek tesisine ilişkin işlemden önce taşınmazın tapu kütüğünde "aile konutu" olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığı, bu durumda davalı bankanın iyi niyetli olduğu ve ipotek verilmesi işleminde başvurucunun açık rızasının bulunduğu kabulüyle ipoteğin kaldırılması isteminin reddine karar verilmiştir.
27. Derece mahkemelerinin karar gerekçelerinin incelenmesinden tarafların hukuki menfaatleri arasında bir dengeleme yapıldığı ve yargısal makamlarca takdirlerinin gerekçelerinin ayrıntılı şekilde ortaya konduğu, bu kapsamda kararlarda yer verilen tespit ve unsurlar itibarıyla aile hayatına saygı hakkı yönünden yargısal makamların takdir yetkilerinin sınırının aşıldığına ilişkin bir bulguya rastlanmadığı anlaşılmaktadır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.