23. Hukuk Dairesi 2014/9626 E. , 2015/6688 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinin 28.02.2011 tarihi itibariyle müvekkilinin alacakları ödenmeden haksız olarak feshedildiğini, sözleşmeye göre ilgili aya ait hizmet bedelinin 30 gün içinde ödenmesi gerekirken ödenmediğini, bu nedenle temerrüt faizi alacakları için düzenlenen üç adet faturanın davalı tarafından ödenmeyerek iade edildiğini, bu alacaklarının tahsili için girişilen takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile % 40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıya ödenmemiş fatura bulunmadığını, takibe konu faturaların sözleşmenin geçmiş uygulamasına aykırı olarak düzenlendiğini, temerrüt faizi talebinin 818 sayılı BK’nın 113. maddesine aykırı olduğunu, faiz talebine dayanak teşkil eden 217 faturanın teslim tarihinin davacı tarafça ispatlanmadığını, hesabın nasıl yapıldığının belli olmadığını, temerrüt faizi içerikli faturaya KDV uygulanamayacağını savunarak, davanın reddine, % 40 kötüniyet tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, itirazın 17.653,07 TL için iptaline, takibin faiz yürütülmeksizin devamına, % 40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 25.11.2013 tarih ve 4988 E., 7394 K. sayılı ilamı ile, taraflar arasında akdedilen 01.04.2010 tarihli sözleşmede asıl borç tutarı ödendikten sonra faizin de ayrıca istenebileceğine ilişkin açık bir hüküm olmadığı, ayrıca mahkemece 20.12.2010 tarihi itibariyle davalının davacıya 84.772,20 TL borcu olduğundan 818 sayılı BK’nın 113. maddesinin uygulama imkânı olmadığı belirtilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre takibe konu üç adet faturanın dayanağı olan ve davacının iddiasına göre bedellerinin geç ödendiği belirtilen faturaların en son numarasının 244221 olduğu, bu fatura tarihinin 22.10.2010, vade tarihinin ise 03.11.2010 olduğu, gerekçede 113. maddenin uygulanmasına engel olduğu belirtilen 84.772,20 TL’ye ilişkin borcun ise 24.11.2010-10.12.2010 tarihleri arasında düzenlenmiş dava konusu alacakla ilgisi olmayan 8 adet faturadan kaynaklandığı açık olmakla, talebe konu alacaklar yönünden 818 sayılı BK’nın 113. maddesinin uygulanmasına hukuki bir engel bulunmadığı, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 113. (6098 sayılı TBK"nın 131.) madde hükmü dikkate alınıp değerlendirme yapılmak suretiyle, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediği gerekçesiyle, diğer temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, dosya kapsamına göre, hükme dayanak alınan sözleşmede asıl borç ödendikten sonra faizin de ayrıca isteneceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, takibe konu olan temerrüde ilişkin üç adet faturada, bedelleri geç ödendiği belirtilen bir kısım faturalar nedeniyle faiz isteminde bulunulduğu, bu faturaların en son numaralı olanının, 22.10.2010 düzenleme tarihli, 03.11.2010 vade tarihli, 244421 numaralı olduğu, bilirkişi raporu ile saptanan toplam 84.772,20 TL cari hesap alacağının ise 24.11.2010 ile 10.12.2010 tarihleri arasında düzenlenen sekiz adet faturadan kaynaklandığı, bu alacak bakiyesinin taraflar arasında çekişmesiz olduğu, bu durumda takibe konu olan faturaların sonra düzenlenmiş bulunan sekiz adet faturadan kaynaklanan cari hesap alacağı ile ilgilisi bulunmadığı, takip konusu faturaların sözleşmenin 7. maddesi uyarınca temerrüt faizi açıklaması ile gönderilmiş olup, daha sonrasına ait ticari ilişki nedeniyle oluşan cari hesap alacağının ödenmemesinin BK"nın 113. maddesinin uygulanmasının engel oluşturmayacağı, bilirkişi raporunda, takibe dayanak alınan üç adet fatura içeriğinde bulunan 217 adet fatura bedelinin ödenmediği konusunda bir saptamanın söz konusu olmadığı, takibin dayanağı 3 adet temerrüt faturasında numaraları yer alan 217 adet faturaların bedeli davalı şirket tarafından davacı yana ödenmiş olup temerrüt faizi faturalarının düzenlendiği tarihte ödenmemiş fatura bulunmadığı, temerrüt faizi talep edilen faturaların asıl alacaklarının ödendiği, bu ödemelerin yapıldığı aşamada çekince koymayan davacının faturaların düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan BK"nın 113. (TBK"nın 131.) madde hükmü gereğince, işleyen faizlere ilişkin talep hakkının bulunmadığı, davacı takibinde haksız ise de, kötüniyetin kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın ve davalının kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
05.03.2012 olan dava tarihinin, gerekçeli karar başlığında 17.03.2014 olarak yazılmış olması, HMK"nın 304. maddesi uyarınca, tarafların başvurusu üzerine veya re"sen düzeltilmesi mümkün maddi hata olarak kabul edilmiştir.
Mahkemece, 28.12.2012 tarihli ilk kararda, davacının 20.12.2010 tarihi itibariyle davalı şirketten 84.772,20 TL cari hesap alacağının bulunduğu, asıl alacak henüz ödenmediğinden BK"nın 113. maddesinin uygulanamayacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Dairemizin 25.11.2013 tarih ve 4988 E., 7394 K. sayılı ilamıyla BK"nın 113. maddesinin uygulanmasına engel olduğu belirtilen 84.772,20 TL"ye ilişkin borcun 24.11.2010-10.12.2010 tarihleri arasında düzenlenmiş dava konusu alacakla ilgisi olmayan 8 adet faturadan kaynaklandığı, takibe konu üç adet faturanın dayanağı olan ve bedellerin geç ödendiği iddia edilen faturaların en son tarihlisinin 22.10.2010 tarihli olduğu gerekçesiyle, takibe konu alacakları yönünden 818 sayılı BK"nın 113. maddesinin uygulanmasında hukuki bir engel bulunmadığı, bu durumda mahkemece BK"nın 113. maddesi dikkate alınıp değerlendirme yapılarak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm davalı yararına bozulmuş, bozma ilamına uyularak, davacının ödeme yaparken çekince koymadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilince, BK"nın 113. maddesinin uygulanamayacağı ileri sürülerek karar düzeltme itirazında bulunulmamış olup, davalı yararına usulî kazanılmış hak oluşmuştur. Kaldı ki; bozma sonrası yapılan yargılamada, davacı tarafça ileri sürülmeyen bu hususun temyiz aşamasında ilk kez ileri sürülmesi esasen mümkün de değildir.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.