11. Hukuk Dairesi 2016/1064 E. , 2017/3615 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... ... 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 01/10/2015 tarih ve 2014/1746-2015/893 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı - birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 sayılı Kanun"un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı- birleşen davada davalı vekili, müvekkilinin davalı ... Ltd. Şti"nin %10 oranında hissedarı olduğunu, davalılar şirket müdürü ve ortakları tarafından şirketin içi boşaltılmaya çalışıldığı, şirket envanterinde bulunan malları mülkiyetlerine geçirdiklerini, davalıların kendi lehlerine ve şirket aleyhine akitler yaptıklarını, şirketin değerini düşürmek için ve davacının payını azaltmak gayesiyle işlemler yaptıklarını, güven ilişkisinin sarsıldığını, davalıların basiretli bir tacir gibi davranmadıklarını şirketi zarara uğrattıklarını iddia ederek davalıların şirkete vermiş oldukları zararların tespiti ile şirkete ödenmesine, müvekkilinin haklı nedenle ortaklıktan çıkmasına izin verilmesine, şirketin malvarlığının tespiti ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL ortaklık payının ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsil edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen dava yönünden davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar vekilleri, davanın ayrı ayrı reddini istemişlerdir.
Davalı-birleşen davada davacı vekili, davalının müvekkil ... Ltd. Şti "nin ortağı olduğunu, şirketten ayrıldıktan sonra piyasada şirketi kötülemeye, şirketin menfaatlerine aykırı davranmaya başladığını, şirketin yakında batacağını, şirketi idare edenlerin ve diğer ortakların yeteneksiz olduğunu iyi idare edemeyeceklerini söylediğini, şirket ortakları arasındaki uyumu bozduğunu, ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmadığını ileri sürerek haklı sebeple davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiş, asıl dava yönünden davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi rapor, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre; dava, ortaklık payının tespiti, şirket ortaklığından haklı nedenle çıkma ve çıkarılma talebi ile şirket yöneticileri ve ortaklarının eylemlerinden dolayı şirkete vermiş oldukları zararın şirkete ödenmesi istemine ilişkin olduğu, davacının davalı şirket ortakları olan ... ve Esin Mene’yi şikayeti üzerine ... 9. Asliye Ceza Mahkemesi"nde her iki davalı aleyhine 01.08.2005 tarihli ortaklar kurulu kararındaki şirket merkezinin taşınmasına ilişkin karardaki davacı imzasının davacı ...’ye ait olmadığı ve her iki davalının sahtecilik suçunu işlediğinden bahisle ceza verildiği, hükmün 5 yıl süre ile ertelendiği, davacının haksız rekabet nedeniyle açmış olduğu ... 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2006/85 esas sayılı dava dosyasında, davalı ortakların ve davalı müdürün şirkete zarar vermediği, zimmetlerine mal ve para geçirmediği, şirketin zarar etmesine yol açacak bir işleme rastlanmadığı, davalı ... Ltd. Şirketi"nin malının veya parasının başka bir şirkete aktarıldığına ilişkin bir tespit yapılamadığı, davacının bu konudaki iddiasının ispatlanamadığı ve bu nedenle tazminat talebinin reddine karar verildiğinin anlaşıldığı, davacının davalı ortak ve yöneticilerin şirkete zarar verdiği hususlarının ispatlanamadığı, davalı şirketin özvarlık tespitinin karar tarihine en yakın tarihe göre yapıldığı, davacının tüm itirazlarının karşılandığı, davalı şirketin 29.12.2012 tarihinde toplanan ortaklar kurulu kararında sermayenin 400.000 TL"den 3.100.000 TL"ye çıkarılmasına karar verildiği, davacı-ortağın bu artırım kararına katılmayıp muhalif kaldığı, bu kararın iptali için davacının ... ... 5. Asliye Ticaret Mahkemesi"nde 2012/676 Esas ile dava açtığı, davanın kabulü ile söz konusu kararın iptal edildiği, temyiz aşamasında olduğu, davacının şirketten haklı olarak çıkma hususunda ileri sürdüğü hususların ispat edilemediği, haklı sebeplerin oluşmadığı, tazminat ile ilgili hususların ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, davacının davaya konu şirkette kalmasının gerek şirkete gerekse kendisine bir fayda sağlamayacağı gerekçesiyle birleşen davanın kabulü ile davacının şirketten çıkarılmasına karar vermek gerektiği, karara en yakın tarihteki mali değerlerin dikkate alınarak davacının çıkma payının % 1,2 oranında 160.728,08 TL olarak tespit edildiği, davacı tarafından 10.000,00 TL talepte bulunulduğu, asıl davada davacının iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile davacı -birleşen dava davalısının şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmiştir.
Kararı davacı - birleşen davada davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, limited şirket ortaklığından haklı olarak çıkma ve çıkarılma talebi ile çıkma payının ödenmesi, yönetici ve ortakların şirkete verdikleri zararların tazmini ile şirkete ödenmesi istemine ilişkindir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK"nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda, mahkeme kararının gerekçe bölümünde; ""Davacı tarafın iddiaları tanık beyanları ve diğer delillerle, raporlarla sübut bulmuştur. 04/05/2015 tarihli rapora göre davalının çıkma payının 160.728,08 TL olarak tespitine, davanın miktarının 10.000 TL olması nedeniyle bu bedel üzerinden hüküm kurulması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır."" şeklinde belirtilmesine rağmen; gerek kısa kararda ve gerekse de hüküm fıkrasında ""davacının asıl davasının reddine, birleşen davanın kabulü ile şirketten çıkarılmasına karar verilmiştir"" şeklinde hüküm kurulmak suretiyle kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşmasına yol açılmış olmakla yukarıdaki açıklamalar ışığında kararın re"sen bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı birleşen dava davalısı ... vekilinin asıl ve birleşen dava yönünden temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın re"sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı birleşen dava davalısı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.