Esas No: 2016/1599
Karar No: 2017/7545
Karar Tarihi: 10.10.2017
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/1599 Esas 2017/7545 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... İlçesi, ... Köyü 174 ada 21 parsel 130,75 m2 yüzölçümü ile iki katlı kargir ev ve arsası vasfıyla ...; 174 ada 20 parsel 55,64 m2 yüzölçümü ile iki katlı kargir ev ve arsası vasfıyla ...; 174 ada 2 parsel 3023,00 m2 yüzölçümü ile arsa vasfıyla ... ve ... adlarına tespit görerek 25.06.2008- 24.07.2008 tarihleri arasında askı ilanına çıkarılmıştır.
Davacı Orman Yönetimi 27/03/2008 tarihli dilekçesiyle, ... ilçesi, ... köyünde, 5304 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda 103 ada 1 sayılı orman parselinin yanında bulunan L-45-a-16-d koordinatlarında ve ... köy tepesinin doğusunda, ... köy-... yolunun sağında kalan taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla, taşınmazların 103 ada 1 sayılı orman parseline eklenmesi istemiyle kısmi ilan süresi içinde husumeti Hazine ve köy tüzel kişiliğine yönelterek dava açmıştır.
Mahkemece, dava konusunun açık bir şekilde bildirilmediği belirtilerek, dava dilekçesine ekli krokide kırmızı renk ile çizilmek suretiyle gösterilen taşınmazlara karşı usulüne uygun bir dava açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine ve 103 ada 1 parsel yönünden açılmış bir dava bulunmadığından bu parsel yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05.10.2011 tarih, 2011/7077-11000 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle:"" Mahkemece; kısmi ilan süresi içinde dava açan Orman Yönetiminin davası, dava konusu açık bildirilmediği ve dava dilekçesine ekli krokide kırmızı renk ile çizilmek suretiyle gösterilen taşınmazlara karşı usulüne uygun bir dava açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki; bilindiği üzere halen yürürlükte olan yasalarımıza göre orman kadastrosu 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre yapıldığı gibi 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre de yapılmaktadır. Yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4/3. maddesi uyarınca yapılan orman kadastrosunda 6831 ve 3402 sayılı Yasa hükümleri iç içe ve birlikte uygulandığından orman sınırları dışında bırakılan taşınmazlar hakkında 3402 sayılı Kanunun 26/4. maddesi gereğince henüz olumlu tesbit tutanağı ve haritası düzenlenmemiş olmakla birlikte orman olmadığı konusunda "olumsuz tutanak ve harita düzenlendiği" kabul edilip, 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesi gereğince kadastro Mahkemesinin görevinin (yetkisi) başlayacağı Çevre ve Orman Bakanlığının (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ya da Orman Genel Müdürlüğünün otuz günlük kısmi ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açabileceği, açılacak bu davada yapılan kadastro işleminin özelliği ve açılacak davanın niteliği nedeniyle bu davada husumet Hazine veya taşınmazın içinde bulunduğu köy tüzel kişiliği ya da davaya konu taşınmaza zilyet olanlara yöneltilebileceği, kendilerine husumet yöneltilerek dava açılan özel ya da tüzel kişilerin gerçek hak sahibi olmadığı gerekçesiyle dava husumet yönünden red edilmeyip, kadastro mahkemesinin, dava dilekçesinde nitelikleri bildirilen taşınmazın tesbit tutanağının, malik hanesinin açık bırakılmak suretiyle düzenlenip, Kanun ve Yönetmelik hükümlerine göre mahkemeye göndermesini Kadastro Müdürlüğünden istemesi gerektiği,
tespit tutanağı düzenlenmeden keşif yapılması halinde, keşif sırasında belirlenecek hak sahiplerinin davaya katılması, bu arada tesbit tutanağının gönderilmesi halinde dava dosyası ile birleştirip 3402 sayılı Kanunun 27, 28 ve 29. maddeleri gereğince yargılamaya devamla, tesbit tutanağında ...lı hak sahiplerini de davaya katıp, husumet yaygınlaştırılarak taraf oluşturulduktan sonra 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince tarafların gösterecekleri deliller ile mahkemece resen lüzum görülen diğer deliller de toplanıp dava konusu taşınmazın gerçek hak sahibi adına tesciline karar verilmesi gerekir. Bu ilkeler gözönünde bulundurularak davanın esasının incelenmesi gerekirken, dava konusunun açık bir şekilde bildirilmediği ve dava edilen taşınmazlar hakkında usulüne uygun bir dava açılmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar usul ve kanuna aykırıdır"" denilmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne taşınmazların orman vasfıyla Hazine adına tescillerine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesine göre yapılan orman kadastrosuna itiraz ve kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı dışında bırakılmıştır.
Dava kısmı askı ilan süresi içinde açılmakla 3402 sayılı Kanunun 30/2 hükümleri bulunduğundan çekişmeli taşınmazların bulunduğu ... İlçesi, ... köyününde davada taraf olması gerekirdi ancak 6360 sayılı Kanun hükümleri gereğince ... Köyünün tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle olarak belediyeye katılması nedeniyle mahkemece; 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince, ... köyünün bağlı bulunduğu İlçe Belediye Başkanlığı ve Büyükşehir Belediye Başkanlığının davaya katılımları sağlanarak taraf teşkili oluşturulmalı; daha sonra, mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı ve üç ziraat mühendisi ve bir fotoğrafçı bilirkişi aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ve hava fotoğraflarının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı taşınmazların orman olmadıkları belirlendiği taktirde bu kez mera araştırması yapılmalıdır.
Meralar, mülkiyeti Hazineye, kullanım hakkı köy yada kasaba halkına ait, hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu şekilde kullanılan kamu orta malı niteliğindeki taşınmazlardır. Meraların ve öncesi mera olan taşınmazların, üzerlerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla mülk edinilmeleri mümkün değildir. Bu nedenle, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin ihtilaflı bulunduğu davalarda, çekişmeli taşınmazın mera olduğunun iddia edilmesi, komşu parsel kayıtlarının çekişmeli taşınmaz yönünü mera olarak okuması ya da çekişmeli taşınmazın çevresinde mera bulunması hallerinde, dava konusu taşınmazın öncesinin mera olup olmadığının yöntemine uygun şekilde araştırılmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Yöntemine uygun bir mera araştırmasının nasıl yapılacağı Yargıtay uygulamaları ile istikrar kazanmıştır. Buna göre; yöntemine uygun bir mera araştırması yapılabilmesi için öncelikle;
1) Taraflardan iddia ve savunmalarını kanıtlayacak delillerinin neler olduğunun sorularak dayanılan kayıt ve belgelerin dosya içine konulmasının sağlanması, tanık deliline dayanılması halinde, davada yararı bulunmayan komşu köyler halkından belirlenecek tanıklar ile zilyetlik tanıklarını içerir tanık listelerini bildirmelerinin istenmesi,
2) Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yöreye ait mera vergi kayıtlarının bulunup bulunmadığının özel idare ve mahalli Mal Müdürlüklerinden araştırılması,
3)Yörede mera tahsis çalışması yapılıp yapılmadığının; 4753 sayılı Kanun uyarınca yörede Toprak Komisyonlarınca faaliyet yürütülüp yürütülmediğinin, yürütülmüş ise tahsisli mera bulunup bulunmadığının araştırılması, bulunması halinde buna ilişkin mera norm kararı, mera tahsis kararı ile tevzi haritalarının,
4) Yörede 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca Mera Komisyonunun faaliyet gösterip göstermediğinin araştırılması, böyle bir çalışma mevcut ise çalışmaların kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması ve bu çalışmaya ilişkin tüm evrakların ve haritalarının,
5) Çekişmeli taşınmazı ve çevresinde bulunan mera taşınmazını dıştan çevreleyen tüm komşu parsellere ait kadastro tutanak örneklerinin, tespitlerine esas alınan kayıt ve belgeler varsa bu kayıt ve belgelerin tüm tesis ve tedavülleri ile varsa haritalarının, davalı iseler davanın taraflarını, iddia ve savunmaların nelerden ibaret oludğunu ve yargılamanın aşamasını gösteren inceleme tutanaklarının, davalar sonuçlanmış ve kesinleşmiş ise mahkeme ilamları ile varsa Yargıtay ilamlarının örneklerinin, sözkonusu mahkeme ilamlarında hükme esas alınan kayıt ve belgeler mevcutsa sözkonusu kayıt ve belgelerin tüm tesis ve tedavülleri ile varsa haritalarının,
6) Tarafların tutundukları kayıt ve belgeler varsa bunların tüm tesis ve tedavülleri ile varsa haritalarının, kayıtlar bir mahkeme ilamına dayanıyorsa, ilgili dava dosyasının getirtilmesi,
7) Zabıta marifeti ile çekişmeli taşınmazın bulunduğu yöreyi iyi bilen, yaşlı, tarafsız ve davada yararı olmayan komşu köyler halkından belirlenecek yerel bilirkişi adayları listesinin istenmesi,
Suretiyle dosyanın keşfe hazır hale getirilmesi gerekmektedir. Bu şekilde dosya keşfe hazır hale getirildikten sonra, ziraat mühendislerinden oluşan üç kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu, yukarıda açıklanan yöntemle belirlenmiş üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, tespit bilirkişileri, Kadastro teknisyenleri ya da harita ve kadastro mühendisleri arasından seçilecek bir uzman fen bilirkişisi, bir fotoğrafçı bilirkişi ve taraf tanıklarının katılımıyla mahallinde keşif yapılmalıdır.
Yapılacak keşifte;
1) Yörede, mülga 4753 sayılı Kanun uyarınca toprak tevzi komisyonlarınca çalışma yürütülmüş ve tahsisli mera varsa, haritalarının uygulanarak çekişmeli taşınmazın bu haritalardaki konumu belirlenmeli,
a) Çekişmeli taşınmazın tahsisli mera kapsamında kalması halinde, tahsisli meranın öncesinin eylemli ve kadim mera olup olmadığı araştırılmalı, öncesinin mera olmadığının anlaşılması halinde tahsis tarihine kadar sürdürülen zilyetliğin 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresine ulaşıp ulaşmadığı saptanmalı, tahsis tarihinden sonra sürdürülen zilyetliğin hukukça değer taşımayacağı düşünülmeli,
b) Çekişmeli taşınmazın öncesi mera olmakla beraber, mülga 4753 sayılı Kanun uyarınca yapılan toprak tevzi çalışması sonucu bu niteliğinin değiştirildiğinin anlaşılması halinde, toprak tevzi çalışmasından önceki zilyetliğe değer verilemeyeceği, ancak, tevzi çalışmasıyla mera niteliğinin değiştirilmesinden sonraki zilyetliğe değer verilebileceği gözönünde tutulmalı,
2) Yörede mera komisyonunca çalışma yapılmış ve bu çalışmalar kesinleşmişse, mera komisyonunca mera olarak tespit edilip tahsis edilen meraların zilyetlikle iktisap edilemeyeceği gözönünde tutulmalı, mera komisyonu çalışması kesinleşmemiş ise mevcut davanın mera komisyonu tespitine de itiraz mahiyetinde oluduğu gözönünde bulundurularak çekişmeli taşınmazın öncesinin eylemli ve kadim mera olup olmadığı araştırılmalı,
3) Tarafların tutundukları kayıt ve belgeler uygulanarak kapsamları, 3402 sayılı Kanunun 20. maddesinde açıklanan ilkeler gözönünde bulundurularak belirlenmeli,
4) Komşu parsellere revizyon gören kayıt ve belgeler uygulanarak çekişmeli taşınmaz yönü ile komşu mera parseli yönünü ne olarak okuduklarının tespit edilmeli,
5) Yerel bilirkişi, tespit bilirkişisi ve taraf tanıklarından çekişmeli taşınmazların öncesinin mera olup olmadığı, çekişmeli taşınmazın meradan açılıp açılmadığı, çekişmeli taşınmaz üzerinde sürdürülen bir zilyetliğin olup olmadığı, varsa bu zilyetliğin ilk kez hangi tarihte ve nasıl başladığı, kimden kime ve ne surette intikal ettiği, kimler tarafından ne kadar süreyle ve ne olarak kullanıldığı hususlarında olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, taraflarca dayanılan kayıt ve belgeler ile komşu kayıtlara revizyon gören kayıt ve belgelerde okunan köy ve mevki adları, taşınmazın cinsi ile sınırları hususunda açıklama istenmeli, yerel bilirkişilerce bilinemeyen sınırlar yönünden taraflara tanıkla kanıtlama olanağı sağlanmalı,
6) Ziraatçi bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazın öncesinin mera olup olmadığı, meradan açılıp açılmadığı, taşınmazın bitki örtüsü, toprak kalınlığı ve cinsi, taşlılık oranı, eğimi, varsa komşu mera parselinin eylemli mera olup olmadığı, mera parseli ile çekişmeli taşınmaz arasında doğal yada yapar ayırt edici bir sınır bulunup bulunmadığı, çekişmeli taşınmaz çevresinde özel mülkiyete konu taşınmazlar varsa, bu taşınmazlar ile çekişmeli taşınmazın bitki örtüsü, toprak yapısı ve eğim olarak birbirlerine benzeyip benzemediği konularında ayrıntılı, bilimsel verilere dayalı ve gerekçeli rapor alınmalı,
7) Fotoğrafçı bilirkişisinden çekişmeli taşınmazın tamamını, komşu parsellerle arasındaki sınırları ve komşu parselleri gösterir şekilde, mümkün olduğunca farklı yön, açı ve yükseklikten fotoğraflar çekmesi istenmeli, fotoğraflar üzerine hangi taşınmazlara ait olduklarına ilişkin not düşülerek fen bilirkişi yardımı ile çekişmeli taşınmazlar ile komşu parsellerin sınırlarını fotoğraf üzerine çizilmesi sağlanmalı,
8) Fen bilirkişisinden çekişmeli taşınmaz ile varsa çevresindeki mera parselini birarada gösterir, bilirkişi ve tanıklarca gösterilen mevki ve sınırlar işaretlenmiş, keşfi izlemeye olanak sağlar nitelikte harita ve rapor istenmeli, mahalli Kadastro Müdürlüklerinden temin edilebilmesi halinde hava fotoğrafı yada ortofoto üzerinde çekişmeli taşınmaz ve çevresine ait pafta haritasını çakıştırması istenmeli, farklı tarihlere ait hava fotoğraflarına ulaşılabilmesi halinde çekişmeli taşınmaz ve çevresinin geçmiş tarihlerdeki görünümlerinin ziraatçi bilirkişi kurulu tarafından değerlendirilmesi istenmelidir.
Bundan sonra, toplanmış tüm deliller birlikte incelenip değerlendirilerek çekişmeli taşınmazın öncesinin mera olup olmadığı saptanmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Yukarıda açıklanan yönteme uygun şekilde bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Yöntemince yapılmayan mera araştırmasına dayanılarak karar verilemez. Hal böyle olunca, doğru sonuca ulaşılabilmesi için yukarıda açıklanan şekilde bir araştırma yapıldıktan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek çekişmeli taşınmazın öncesinin mera olup olmadığı ve meradan açılıp açılmadığı saptanmalı ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak ...lı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA 10.10.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.