14. Hukuk Dairesi 2016/16181 E. , 2017/7424 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 05.03.2014 gününde verilen dilekçe ile muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne dair verilen 24.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 10.10.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden gelmedi. Karşı taraftan davalı ... vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenin sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Dava, muvazaalı satış nedeniyle tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, dava konusu 2457 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davacı ve davalı ..."ın murisinden intikal ettiğini taşınmaz üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince bina yapıldığını, 2 ve 8 nolu bağımsız bölümlerin davacı ve davalı ..."a düştüğünü, davacı ve davalı ..."ın aralarında rızai taksim yaptıklarını, 2 nolu bağımsız bölümün davacıya, 8 numaralı bağımsız bölümün davalı ..."a bırakıldığını, davalı ..."ın davacıya ait olan 2 numaralı bağımsız bölümün 1/2 payının davalı ..."a sattığını, yapılan bu satışın muvazaalı olduğunu, muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur.
Davalı ... vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davalının diğer davalı ... ile yapmış olduğu taksim sözleşmesinden haberdar olmadığını, iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... beyan dilekçesinde davacı ile aralarında taksim yapıldığını, 2 numaralı dairenin davacıya ait olduğunu, işlerinin kötüye gitmesi nedeniyle 2 nolu dairedeki 1/2 hissesini ..."a devrettiğini beyan etmiştir.
Mahkemece, muvazaa iddiasına yönelik davanın kabulü ile davaya konu taşınmazın davalı ... adına kayıtlı 1/2 payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Hukukumuzda, kişilerin satın aldığı şeylerin ileride kendilerinden geri alınabileceği endişesi taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, satın alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse iyiniyetten maksat hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmemesidir. Belirtilen ilke, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinde “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. madde de “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tesçile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır. Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.
Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötüniyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (re"sen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarihli ve l990/4 Esas l99l/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiştir.
Somut olaya gelince; dosya içerisindeki delillerden ve tanık beyanlarından davalı ..."ın kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescili talebinin reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece davacının muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescili talebi reddedilerek, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi hakkında, davacı ve davalıların delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.10.2017 tarihinde oybirliği ile karar verilmiştir.