Taraflar arasındaki “İmzaya İtiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 6. İcra Hukuk Mahkemesince davanın (şikayetin) “reddine” dair verilen 18.02.2009 gün ve 2008/1016 E- 2009/178 K. Sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 15.10.2009 gün ve 2009/10451-19585 sayılı ilamı ile;
(…Alacaklı tarafından çeke dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe karşı borçlu vekili süresi içerisinde takibe konu çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını itirazen ileri sürmüştür. Mahkemece bilirkişi raporunun (b) bendine itibar edilerek itirazın reddine karar verilmiştir.
İmza itirazı ile ilgili olarak borçlunun bilirkişi raporunun (a) bendinde gösterilen Hakim huzurunda alınan imza örnekleri, İzmir 6.İcra Mahkemesinin 2008/1016 Esas sayılı dosya içerisinde bulunan İş Bankası Çeşme Şubesine ait bankacılık hizmet sözleşmesi, Çeşme Vergi Dairesine ait yoklama fişi, işe başlama bildirimi, Çeşme Noterliğince düzenlenmiş, 27.04.2004 tarihli imza beyannamesi, bankaya verilen çek taahhütnamesi, noterliklerce düzenlenen vekaletname, (b) bendinde gösterilen İzmir 6.İcra Mahkemesinin 2008/1016 Esas sayılı dosya içerisinde bulunan 8004326 nolu ödenmiş çek Mahkemece toplandıktan sonra imza incelemesi için kül halinde bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda (a) bendinde belirtilen imza örnekleri ile takip konusu çekteki imza örnekleri karşılaştırılmış ve borçlu eli ürünü olmadığı sonucuna varılmıştır. Aynı bilirkişi tarafından (b) bendinde belirtilen ödenmiş çekteki imza mukayesesinde, takip konusu çekteki imza ile bu çekteki imzanın aynı şahıs elinden çıktığı belirtilmiştir. Borçlunun, bilirkişi tarafından mukayese imza olarak kabul edilen ödenmiş çeke ilişkin olarak imza itirazında bulunmamış olması, daha sonra yapılacak olan bir takipte imza inkarında bulunmasını engellemez. Yani ödeme olgusu imza itirazını ortadan kaldırmaz.
Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİK.nun 170.maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında icra mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesi dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiği vurgulanmıştır. İİK.nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise "imza tatbikinde HUMK.nun bilirkişiye ait hükümleri ile aynı kanunun 309.maddesinin 2, 3 ve 4.fıkraları ve 310, 311 ve 312.madde hükümleri uygulanır." denilmektedir. Anılan hükümde atıf yapılan HUMK.nun 308 ve devamı maddelerinde imza inkarı halinde mahkemelerce yapılacak usulü işlemler düzenlenmiş, 309.maddesinin 2, 3, 4.fıkraları aynen " Ehlihibre vasıtasıyla tahkikata karar verildiği takdirde, medarı tatbik olacak yazı ve ehlihibrenin tahkikatı icra edeceği gün hakim tarafından tayin olunur. Mahkeme bu bapta ancak iki tarafın ittifak ettikleri her nevi evrak ile senedatı resmiyeden olan ve bir kimse tarafından hasbelmemuriye veya mahkeme huzurunda tahrir veya imza edilen evrakı tatbika esas addedilebilir. Tatbika esas ittihaz olunabilecek evrak olmadığı veyahut olup da derecei kifayede bulunmadığı takdirde ehlihibre tarafından terkip olunacak ibarelerle münkir olan kimseye yazı yazdırılarak tatbikat icra olunur" düzenlemesi yer almıştır. Ayrıca anılan belgelerin tamamlanması konusunda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 tarih, 2006/12-259 E-231 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere eldeki davanın niteliği itibari ile imzanın borçluya ait olduğunu kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu göz ardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir (HGK.nun 2008/12-77 E,-90 K. sayılı kararı).
Sonuç itibari ile bilirkişi incelemesine esas alınacak örnekler yasa maddeleri dikkate alınarak toplanmış ve bunlara göre de kanaat oluşturan rapor düzenlenmiş ve imzanın borçlu eli ürünü olmadığı saptanmış iken, imza itirazı yapılmaksızın kesinleşen dosyanın konusu olan çekteki imzanın yasa maddelerine göre medarı tatbik imza olarak kabulü mümkün bulunmadığından bu çekteki imzaya itibar edilerek hüküm kurulması doğru değildir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 31.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.