8. Hukuk Dairesi Esas No: 2009/6055 Karar No: 2010/1116 Karar Tarihi: 18.03.2010
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2009/6055 Esas 2010/1116 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2009/6055 E. , 2010/1116 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Silifke 2. Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 16.07.2009 gün ve 219/308 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, kadastro çalışmalarında Hazine adına tespit edilen 120 parsel sayılı taşınmazın 1971 yılından beri imar-ihya ile vekil edeninin bayiinin zilyetliğinde bulunmakta iken ardı ardına satış ve devirler üzerine son olarak zilyetliğin 2004 yılında vekil edenine aktarıldığını, halen sera olarak tasarrufta bulunulduğunu, eklemeli zilyetlik koşullarının oluştuğunu açıklayarak davalı Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili, hak düşürücü sürenin dolduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu parsel, senetsizden 1951 yılından beri ... zilyetliğinde ise de, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu gerekçesiyle 4.1.1962 tarihinde Hazine adına tespitle, itirazsız 16.8.1966 tarihinde kesinleşmekle sicil oluşmuştur. Davacı yan, uyuşmazlık konusu taşınmazın 1971 yılından beri imar-ihya edilmek suretiyle tarıma elverişli kültür arazisi haline getirildiğini ve o tarihten itibaren koşullarına uygun olarak tasarrufta bulunulduğunu açıklayarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Dava dilekçesindeki açıklamalar karşısında, davacı tespitten sonraki zilyetliğe ve imar-ihya olgusuna dayanarak iptal ve tescil talep etmiştir. İhya olgusunun tespit tarihinden sonraki döneme rastlaması nedeniyle dava açmak için ön koşul olarak aranan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesindeki hak düşürücü sürenin uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır.Sözü edilen madde ve fıkra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayalı olarak açılan iptal ve tescil davaları hakkında uygulanmaktadır.Davanın bu nedenle reddi yerinde değildir. Ancak, dava konusu taşınmaz 16.8.1966 tarihinden itibaren tapuda kayıtlı bulunan bir yerdir. Bir yerin imar-ihya ve zilyetlikle kazanılabilmesi için diğer kazanmakoşulları yanında taşınmazın tapuda kayıtlı olmaması gerekir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17.maddesindeki yollama nedeniyle aynı kanunun 14.maddesinde tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz sözcüğü ile bu husus amaçlanmıştır. Esasen TMK.nun 713/1 maddesinde de tapuda kayıtlı olmama kazanma bakımından koşul olarak öngörülmüştür. Tüm bu açıklamalar karşısında kural olarak gerek Hazine, gerekse gerçek ve tüzel kişiler adına kayıtlı bir yerin zilyetlik veya imar-ihya yoluyla kazanılması mümkün değildir. Tapulu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik de kazanma bakımından yine kural olarak hukuken bir değer taşımaz. Davanın bu nedenle reddi gerekirken yukarıda açıklanan gerekçeyle reddine karar verilmiş ise de, davanın reddine ilişkin hüküm sonucu itibariyle doğru bulunmaktadır. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 15,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1,55 TL’nin temyiz eden davacıdan alınmasına 18.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.