(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2016/33376 E. , 2020/4526 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin 2003 yılından beri Aksaray Devlet Hastanesinde taşeron genellikle alt işveren işçisi olarak işçisi olarak çalıştığını, asıl işverenin davalı taraf olduğunu, müvekkilinin 2011 yılında emekli olmak amacıyla işten ayrıldığını, hastanede teknisyen, temizlik ve çamaşırhane vb işçisi olarak çalıştığını, nöbet ücretleri, fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, yıllık izinlerin kullandırılmadığmı kıdem tazminatının ödenmediğini belirterek, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, yıllık İzin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 114/1-f. maddesinde vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması dava şartları arasında sayılmıştır. Anılan kanunun 115/2. maddesinde;” mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içerisinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebi ile usulden reddeder. “düzenlemesine yer verilmiş ve madde gerekçesinde usul ekonomisi ilkesine uygunluk sağlanabilmesi için, hakimin usulden ret kararı vermeden önce, eksikliğin tamamlanması yönünde ilgilisine kesin süre vermesi esasının benimsendiği açıklanmıştır. Usul ekonomisi bakımından, davacının vekil olarak atamış olduğu avukatın, davaya vekalet ehliyeti olmayan kişi tarafından açılmış olan davayı, vekil sıfatı ile takip etmesi de gerekli ve yeterlidir.
Vekâletnamesiz dava açılması ve işlem yapılması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 77. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre vekaletnamesiz dava açan vekilin, sonradan vekaletname ibraz edememesi veya asilin mahkemeye gelerek onayını açıklamaması halinde, davanın reddedilmesi ve dava giderleri ile karşı taraf lehine karar verilecek vekalet ücretinin vekaletnameyi ibraz edemeyen avukata yüklenmesi gerekir.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi "Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet sebebiyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret" başlığı altında 2. fıkrasında, “...(2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet sebebiyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur." hükmünü ihtiva etmektedir.
Somut olayda, davacı vekilinin dosya içerisinde vekaletnamesinin yer almadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece öncelikle vekilin vekaletnamesini sunması istenmeli ve sonucuna göre hüküm kurulmadır.
Kabule göre ise ;
4447 sayılı Yasanın 45. maddesi ile 1475 sayılı Yasanın 14. maddesinin birinci fıkrasına (5) numaralı bent eklenmiştir. Anılan hükme göre, işçinin emeklilik konusunda yaş hariç diğer kriterleri yerine getirmesi halinde kendi isteği ile işten ayrılması imkânı tanınmıştır. Başka bir anlatımla, sigortalılık süresini ve pirim ödeme gün sayısını tamamlayan işçi, yaş koşulu sebebiyle emeklilik hakkını kazanamamış olsa da, anılan bent gerekçe gösterilmek suretiyle işyerinden ayrılabilecek ve kıdem tazminatına hak kazanabilecektir.
İşçi tarafından bağlı bulunduğu kurum ya da sandıktan tahsise ya da tahsis yapılabileceğine dair yazının işverene bildirildiği anda işverenin kıdem tazminatı ödeme yükümü doğar. Faiz başlangıcında da bu tarih esas alınmalıdır.
Somut olayda, davacı iş akdini emeklilik nedeni ile fesh ettiğini ileri sürmüş ise de dosya içinde davacının emeklilik için SGK"ya yaptığı başvuru ve usulüne uygun olarak yapılan bir başvuru mevcut ise buna dair yapılan işlemler, bir başka deyişle davacının emeklilik koşullarının oluştuğunu gösteren belgeler mevcut bulunmamaktadır. Davacının Sgk kayıtlarına göre 31.12.2011 tarihinde son çıkışı verilmiş görünmektedir. Sgk kaydına göre ise, davacının 01.02.2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı aldığı bildirilmiştir. Mahkemece, davacının emeklilik koşullarının oluşup oluşmadığını gösteren belgelerin, davacının emeklilik nedeniyle SGK"ya başvurusu bulunup bulunmadığı ve var ise bu başvurunun tarihi ile başvuru üzerine SGK tarafından yapılan işlemleri gösteren belgelerin celp edilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektimiştir.
Ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukukunda bu yükümlülüğün anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir.
Somut olayda, davacı vekili süre belirtmeksizin davacının yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, davacının toplam hizmet süresince 8 yıllık dönemde hiç izin kullanmadığı kabul edilerek 130 gün üzerinden yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 8 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmaması hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, 09.03.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.