14. Hukuk Dairesi 2015/5222 E. , 2017/7354 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.11.2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, ... İli, Merkez ... Köyü 2278 parsel sayılı taşınmaz maliki olduğunu, taşınmazda ana yola çıkışının bulunmadığını, ana yol ile kendi taşınmazı arasında davalılara ait 199 ve 200 parsel sayılı taşınmazların bulunduğunu belirterek taşınmazlardan ana yola çıkışı için davalılara ait taşınmazlar üzerinde geçit hakkı kurulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, 200 parsel sayılı taşınmazda, müvekkili tarafından inşa edilmiş tahliye kanalı geçtiğini, bu taşınmazın kamulaştırma işlemine tabi tutulduğunu ancak tapu maliklerinin adresleri tespit edilemediğinden sonuçlandırılamadığını, geçit hakkı tesis edilecekse bunun idareye ait kanal ve servis yolunun dışındaki yerler için tesis edilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nun 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir. TMK"nın 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır. Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; 17.06.2014 tarihli bilirkişi raporunda geçit hakkı için alternatifler belirlenirken, ""söz konusu alternatif yolların DSİ"nin sulama kanal ve yolundan geçtiğini, ilgili DSİ kurumundan izin alındığı takdirde 1 nolu alternatif güzergahın en ekonomik uygun yol olduğunu"" bildirmiştir. Bunun üzerine mahkemece DSİ ... Bölge Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, bilirkişi raporunda belirtilen alternatif yolların hepsinde de DSİ"nin sulama kanalı olduğundan mevcut hali ile veya üzerinde köprü kurulma imkanı bulunup bulunmadığı, geçit bağlanmasına muvafakat edilip edilmediği sorulmuş, 22.12.2014 tarihli cevabi yazıda; ""söz konusu mevkinin ... Pompaj Sulaması sahası içerisinde kaldığını, masrafların tamamının ilgili şahıs tarafından karşılanmak şartı ile kanal kesiti ile yol kullanma amacına uygun özellikte proje çizilerek müdürlüklerince tetkik ve tasdik ettirilerek, üçüncü kişilere herhangi bir zarar vermeden köprü yapılmasına kurumlarınca sakınca görülmediği"" bildirilmiştir.
Mahkemece, DSİ"nin aradığı şartların sağlanması için İnşaat mühendisi ile yeniden keşif yapılarak, belirlenen şartlarda köprü yapılması için projenin yaptırılması, yine aynı doğrultuda bu projenin DSİ tarafından onaylanması durumunda infaza uygun bu şekliyle bir hüküm kurulması gerekirken, mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.10.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.