Ceza Genel Kurulu 2014/402 E. , 2016/431 K.
"İçtihat Metni"Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 26.03.2014
Sayısı : 72-101
Temyiz Edenler : Cumhuriyet savcısı, katılan vekili ve sanık ... müdafii
Sanıklar ... ve ..."in resmi belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı TCK"nun 204/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Üsküdar (Kapatılan) 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.12.2005 gün ve 493-298 sayılı hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 10.02.2012 gün ve 12655-1343 sayı ile;
"Suç tarihinde Beykoz Belediye Başkanlığında evlendirme memuru olarak görev yapan sanık ..."e yüklenen, "gerçeğe aykırı evlenme akti evrakları düzenlemek" suçunun, Nüfus Hizmetleri Kanunun 22/2. maddeleri uyarınca görevi sebebiyle işlendiğinin anlaşılması karşısında, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca yetkili merciden adı geçen sanık hakkında soruşturma izni alınmadan, genel hükümlere göre açılan davaya devamla sanıklar hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece bozmaya uyulduğu belirtilerek yapılan yargılama sonucunda 10.05.2012 gün ve 124-189 sayı ile; sanık ..."in eyleminin görevi ihmal suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca ortadan kaldırılmasına, sanık ..."ün ise resmi belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı TCK"nun 204/1-3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna hükmolunmuştur.
Hükümlerin katılan vekili ve sanık ... müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 15.01.2014 gün ve 23477-698 sayı ile;
"Beykoz Belediye Başkanlığında evlendirme memuru olarak görev yapan sanık ... tarafından onaylanan evlenme beyannamesi ve nüfus cüzdanı örneğinde katılan ..."nın nüfus cüzdanında yer alan kayıt no, verildiği yer, veriliş tarihi ve nedenine ilişkin kısımların boş bırakılması, işlemler sırasında Kadıköy Nüfus Müdürlüğünden alınan ve Beykoz Nüfus Müdürlüğüne ibraz edilmek üzere düzenlenmiş olup başka amaçla kullanılamayacağı ibaresini taşıyan nüfus kayıt örneğinin kullanılmış olması, evlendirme memurluğuna ibraz edilen nüfus cüzdanı örneği ve evlenme beyannamesindeki fotoğrafların da katılana ait dosyada mevcut nüfus cüzdanı fotokopisindeki fotoğrafla aynı olması karşısında; evlendirme başvurusu sırasında katılana ait nüfus cüzdanının ibraz edilmediği ve sanık ..."un sanık ... ile evlenmek için müracaat eden kişinin katılan ... olmadığını bilerek evlendirme işlemini gerçekleştirdiği anlaşılmakla; sanıkların eylemlerinin 765 sayılı TCK"nun 339/1. (5237 sayılı TCK"nun 204/2) maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden ve sanıklardan Tayfun hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca soruşturma izni alınması gerektiğine ilişkin Dairemizin 10.02.2012 tarih 2008/12655 Esas 2012/1343 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına rağmen bozmanın gereği yerine getirilmeden, genel hükümlere göre açılan davaya devamla yazılı şekilde hükümler kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi ise 26.03.2014 gün ve 72-101 sayı ile;
"Sanık ..."in, diğer sanık ... ile birlikte hareket ettiği, bir başka kadının müdahil olmadığını bilerek buna rağmen evlenme akdini yaptığına dair aleyhinde bir iddia ve kanıt bulunmamaktadır. Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere, evlendirme başvurusu sırasında katılana ait nüfus cüzdanının ibraz edilmemesinin ve belirtilen nüfus kayıt örneklerindeki eksikliklerin dikkate alınmamasının, tek başına sanık ..."un, sanık ... ile evlenmek için başvuran kişinin katılan ... olmadığını bilerek evlendirme işlemini gerçekleştirdiğine dair kanıt olarak kabulü mümkün değildir.
Katılan ... 14.03.2012 tarihinde başlayan yargılama aşamasında; sanıkların olduğu hiçbir oturuma katılmamış, talimatla ve mahkememizce 12.04.2002 tarihinde celse arasında beyanı alınmıştır. Sanık ..."in, diğer sanık ... ile birlikte evlenmek için başvuran kişinin katılan ... olmadığını bildiği veya bilebilecek durumda olmasına rağmen söz konusu evlendirme işlemini yaptığını kabule yeterli somut bir kanıt olmayıp, belirtilen belgeleri yeterince incelememiş olması tek başına resmi belgede sahtecilik suçunun kanıtı olarak kabule yeterli olmadığından, sanığın eylemi bu nedenle suç ve iddianame tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK"nun 230. maddesinde yaptırıma bağlanan suç olarak kabul edilmiş ve bu suça ilişkin dava zamanaşımı süresi de dolmuş olduğundan, 4483 sayılı Kanun hükümleri uyarınca işlem yapılmasına gerek bulunmadığı" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı, katılan vekili ve sanık ... müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.06.2014 gün ve 167648 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Dairece, sanık Ahmet Tenk hakkında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz isteğinin reddine karar verilmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanıklar ... ve ... hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların üzerine atılı eylemin hukuki niteliğinin ve bu bağlamda sanık ... hakkında soruşturma izni alınması gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 gün ve 978-250 sayılı kararı başta olmak üzere bir çok kararında açıkça vurgulandığı gibi, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan ... ile evlenmek isteyen sanık ..."ün, Beykoz Belediye Başkanlığında evlendirme memuru olarak görev yapan sanık ... ile anlaştığı ve sanık ..."in de, 03.04.2000 tarihinde katılanın bilgisi dışında ve gerçeğe aykırı şekilde, katılan ile sanık ... arasında resmi evlenme akdi yaptığı iddiasıyla, her iki sanık hakkında 28.11.2001 tarihinde kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, sanıkların iştirak halinde katılanın bilgisi olmadan, sanık ... ile katılanın resmi evlenme akitlerinin yapılması şeklinde gerçekleştirdikleri iddia olunan eylemleri, sübutu halinde suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK"nun 339/1 ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nun 204/2. maddesinde düzenlenen kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturacaktır.
765 sayılı TCK"nun 339/1. maddesinde düzenlenen kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunun yaptırımı üç yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası olarak öngörülmüş olup, aynı kanunun 102/3. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresi 10 yıl, yine aynı kanunun 104/2. maddesi göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı süresi ise 15 yıldır.
5237 sayılı TCK"nun 204/2. maddesinde düzenlenen kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunun yaptırımı üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmüş olup, aynı kanunun 66/1-d maddesi gereğince asli dava zamanaşımı süresi 15 yıl, yine aynı kanunun 67/4. maddesi göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı süresi ise 22 yıl 6 aydır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Suçun işlendiği 03.04.2000 tarihi itibarıyla sanıkların lehine olan 765 sayılı TCK’nun 102/3 ve 104/2. maddeleri uyarınca 15 yıllık kesintili dava zamanaşımı süresi, inceleme tarihinden önce 03.04.2015 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davalarının 765 sayılı TCK’nun 102/3, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.03.2014 gün ve 72-101 sayılı direnme hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davalarının 765 sayılı TCK’nun 102/3,104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.11.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.