Hukuk Genel Kurulu 2017/1434 E. , 2019/348 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.02.2013 tarihli ve 2012/279 E., 2013/54 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 27.03.2014 tarihli ve 2013/8029 E., 2014/5204 K. sayılı kararı ile,
"...Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm; davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının kendisi hakkında haksız ve gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğunu ileri sürerek manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davalının sözlerinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davalının Ankara Bakkallar ve Bayiler Esnaf Odası"nın 21/03/2010 tarihinde gerçekleşen Başkanlık seçimine adaylığını koyduğu, oda yönetimi tarafından üyeliğinin silinmesi üzerine sırasıyla İlçe Seçim Kurulu ve Yüksek Seçim Kurullarına itiraz ederek isminin adaylar arasına eklendiği anlaşılmaktadır. Davalının şikayeti üzerine iddiaları araştırmak üzere görevlendilen Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişi hazırladığı raporda, hazirun listesinde yer alan bazı üyelerin ikametlerinin Ankara dışında olması gibi nedenlerle usulsüz oy kullanıldığını tespit etmiştir.
Davalının bazı gazetelerde yayınlanan açıklaması bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacı tarafından yaşadığı süreci anlatırken söylenen sözlerin kişisel yorum ve eleştiri niteliğinde olduğu, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının kişilik haklarını ihlal edici bir eyleminin bulunmadığı gözetilerek davanın tümden reddi gerekirken, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; Ankara Bakkallar ve Bayiler Esnaf Odası’nın 21.03.2010 tarihinde yapılan 24. olağan genel kuruluna davalının, müvekkili ile birlikte başkan adayı olarak katıldığını ve seçimi müvekkilinin kazandığını, 11.05.2012 tarihli Sabah Gazetesi’nin Ankara ekinin 1. sayfasında yer alan “Palandöken’in Usulsüz Seçimi” manşetli ve 7. sayfasındaki “Bakkallar seçiminde usulsüzlük iddiası” başlıklı yazı içeriğinde davalı tarafından müvekkili hakkında yapılan açıklamalara yer verildiğini, bu açıklamaların tamamen gerçeğe aykırı olmasının yanı sıra müvekkiline karşı hakaret içerdiğini, davalının seçimi kaybetmesi nedeniyle tüm kamuoyunu yanlış yönlendirmeyi ve müvekkilinin itibarını sarsmayı amaçladığını, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ileri sürerek 20.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, verilecek kararın basında yayınlatılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davaya konu haberin Ankara Bakkallar ve Bayiler Esnaf Odası seçimi sürecinde yaşanan olaylara, yapılan başvurulara ve Ankara 2. İdare Mahkemesinin kararına dayalı olduğunu, davacının ve yönetiminin yaptığı usulsüzlüklerin kamuoyuyla ifade özgürlüğü çerçevesinde paylaşıldığını, kişilik haklarına saldırı unsuru içermediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; dava konusu haber içeriğinde yer alan davalının sözlerinin davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı, kamuoyunu bilgilendirme boyutunu aştığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 3.000,00TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; önceki karardaki gerekçelere ek olarak Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/505 E. 2013/307 K. sayılı kararıyla davalının 11.05.2012 tarihli Sabah Gazetesi’nde çıkan beyanlarının karşı tarafa belli olaylar yükleme niteliği getirerek eleştiri ve tenkit sınırlarını aştığı, davacıyı küçük düşürmeye yönelik olduğu, kişilik haklarının ihlal edildiği, düşünsel bağın bozulduğu, düşünce, açıklama, yorumlama ve yayma özgürlüğünün dışına çıkıldığı, haksız isnatlarla davacıya hakaret edildiği kabul edilerek davalının mahkûmiyetine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, TBK’nın 74. maddesine göre ceza mahkemesinin kararı hukuk hâkimini bağlayıcı değilse de ceza mahkemesince belirlenecek maddi olguların hukuk hâkimi yönünden bağlayıcı olduğu, ceza mahkemesince davalının beyanlarının eleştiri ve düşünce açıklama, yayma sınırlarını aştığı, davacıyı küçük düşürmeye yönelik olduğu, davacının kişilik haklarının ihlal edildiğinin belirlendiği, mahkemenin ceza mahkemesinin maddi olguları tespit eden bu kararı ile bağlı olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Sabah Gazetesi’nin 11.05.2012 tarihli Ankara ekinin manşetindeki "Palandökenin usulsüz seçimi" başlıklı haber içeriğinde yer alan, davalının davacı hakkındaki "Palandöken mi, Çalandöken mi, Yalandöken mi anlamış değiliz, Haksızlık, hukuksuzluk, hırsızlık yapan bir adamın o koltukta oturmaması lazım" şeklindeki sözlerinden dolayı ceza mahkemesince eleştiri ve tenkit sınırlarının aşıldığı, kişilik haklarının ihlal edildiği belirlenerek mahkûmiyet kararı verildiği de dikkate alınarak, bu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında korunması gereken kişisel yorum ve eleştiri niteliği taşıyıp taşımadığı, eleştiri sınırlarını aşıp aşmadığı ve davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edip etmediği, buradan varılacak sonuca göre davalının manevi tazminatla sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen geçici 3. madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle, mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; yerel mahkemece ilk kararda direnildiği belirtilmiş ise de, bozma sonrası yeniden yapılan yargılama sırasında bozmaya konu ilk kararın verildiği 20.02.2013 tarihinde yargılaması devam eden ve 03.07.2013 tarihinde karara bağlanmış olan Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/505 E., 2013/307 K. sayılı dosyasının mahkemesinden getirtilip dosya arasına alınmasından ve incelenmesinden sonra ilk karardaki gerekçelerin yanında “…Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/505 E. ve 2013/307 K. sayılı kararıyla davalının 11.05.2012 tarihli Sabah Gazetesinde çıkan beyanlarının karşı tarafa belli olaylar yükleme niteliği getirilerek eleştiri ve tenkit sınırlarını aştığı, davacıyı küçük düşürmeye yönelik olduğu, kişilik haklarının ihlal edildiği, düşünsel bağın bozulduğu, düşünce, açıklama, yorumlama ve yayma özgürlüğünün dışına çıkıldığı, haksız isnatlarla davacıya hakaret edildiği kabul edilerek davalının mahkûmiyetine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, TBK’nın 74/1 maddesine göre ceza mahkemesinin kararı hukuk hâkimini bağlayıcı değilse de ceza mahkemesince belirlenecek maddi olguların hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olduğu, eldeki davada ceza mahkemesinin maddi olguları tespit eden bu kararı ile bağlı olduğu” gerekçesine yer verilerek; yeni bir hukuki gerekçeye dayalı olarak direnme olarak adlandırılan karar verilmiştir.
Buna göre yerel mahkemenin direnme olarak adlandırdığı bu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; bozmadan önceki kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 26.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.