9. Hukuk Dairesi 2013/10696 E. , 2015/7991 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
DAVA :Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı alacağının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24.02.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
1.Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava dilekçesinde faiz talep eden ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutan davacının, talebini ıslah ederek kıdem tazminatının miktarını artırırken ayrıca faiz talep etmemesi karşısında, dava dilekçesi ile talep edilen faizin ıslah ile artırılan kısma sirayet edip etmeyeceği, başka bir deyişle ıslah ile artırılan kısma faiz yürütülüp, yürütülemeyeceği taraflar arasında ihtilaflıdır.
Davacı vekili dava dilekçesinde kısmi talepte bulunmuş ve yargılama sırasında 06.11.2012 harç tarihli ıslah dilekçesi ile talebini artırmış, ancak ıslah dilekçesinde “ faiz “ talep etmemiş, ancak Mahkemece ıslah ile artırılan miktara da faiz yürütülmüştür.
Miktar artırımına yönelik kısmi ıslah müessesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 2011/4-504 E. 2011/606 K. Sayılı kararında da vurgulandığı üzere “ek dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava içerisinde, daha basit, daha az masrafla ve daha kısa süre içerisinde kavuşma olanağı tanıyan ve bu yönüyle adeta ek dava açma yoluna alternatif oluşturan bir yapıdadır.” Dolayısıyla, kısmi davanın davacısı, ek dava açmak veya kısmi ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahiptir. Kısmi ıslah yoluyla müddeabihin artırılabilmesi olanağı, bir anlamda, artırıma konu kısmın ek dava yoluyla istenilmesinin alternatifi niteliğinde bulunduğundan kısmi davadaki ıslah ile, bu yola gidilmeyip ek dava açılması halleri, davacıya aynı hak ve olanakları tanıyan seçimlik yollar olduğundan, usul hukuku açısından sonuçlarının da aynı olması gerekir ve beklenir. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 14.4.2004 gün ve 2004/4-200-227 sayılı ilamında da vurgulanmıştır.
Bu açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; müddeabihin ıslah yoluyla arttırılması ayrı bir dava (ek dava) niteliğinde kabul edilmekle, ıslah sırasında, bu miktar için faiz talep edilmemiş ise, davacının faiz talep etmeme yönündeki bu açık tavrına karşın, dava açılırken talep edilen faizin bu isteğe de sirayet edeceğinin kabulü ile ıslah olunan miktara faiz yürütülmesi olanaksızdır.
Bu nedenlerle Mahkemece ıslah dilekçesinde faiz talep edilmemesine rağmen ıslah ile artırılan miktara faiz yürütülmesi HMK. nun 26. Maddesinde düzenlenen taleple bağlılık kuralına aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.100.00 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.02.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Yerel mahkemece, ıslah ile arttırılan ve temerrüt olgusu davadan önce gerçekleşmeyen işçilik alacakları için, mahkemece dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmiştir. Temyiz incelemesi sonucu çoğunluk görüşü ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun da çoğunluk görüşü ile verdiği gerekçe gibi dava konusunun ıslah sureti ile arttırılması kısmi ıslah kabul edilerek ve ek dava niteliğinde değerlendirilerek, ıslah ile arttırılan miktarlara ıslah tarihinden faiz yürütülmesi gerektiği, dava tarihinden yürütülmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile yerel mahkeme kararının bu nedenle bozulmasına karar verilmiştir.
Islah, karşı tarafın onayına ve yargıcın kararına bağlı olmaksızın bir tarafın usule ilişkin yaptığı işlemleri, gerekli giderleri vermek koşuluyla yasada belirtilen süre içerisinde yöntemine uygun biçimde tamamen veya kısmen düzeltilmesini sağlayan hukuksal bir işlemdir.
Normatif düzenleme, HMK .’un 176. maddesine göre;
“(1) Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.
(2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.”
Kısmen ıslahta davada daha önce yapılmış olan belli bir usuli işlemin düzeltilmesi söz konusudur. Kısmen ıslaha uygulamada sıklıkla dava konusunun(müddeabihin) arttırılması biçiminde rastlanmaktadır. Davanın kısmen ıslahı ile davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir(düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sağlanır.
Kısmi ıslah sureti ile dava konusunun arttırılması ile kısmi dava dilekçesinde belirtilen miktarın arttırılmasına ilişkin usul işlemi düzeltilmekte ve dava tam eda davası niteliğini almaktadır. Dava dilekçesinde faiz istemi var ise ıslah ile miktar arttırıldığından ayrıca ıslah dilekçesinde faiz istenmesine gerek bulunmadığı gibi ıslah ise arttırılan isteklere temerrüt yoksa dava tarihinden faiz yürütülmesi gerekir. Buna bağlı olarak davalı taraf süresinde kısmi davada zamanaşımı definde bulunmuş ise bu zamanaşımı definin, davalı yönünden ıslahtan sonra zamanaşımı definde bulunmasına gerek olmaksızın ıslah ile arttırılan miktarlar için değerlendirilmesi ve dikkate alınması gerekir. Kısaca davalı kısmi davada zamanaşımı definde bulunmuş ise bu zamanaşımı itirazının ıslah ile arttırılan miktarları da kapsadığı kabul edilmelidir. Zira kısmi ıslah da olsa ıslah bir ek dava değildir, dava dilekçesinde kısmi olarak istenen miktar düzeltilmiştir.
Yerel mahkemenin temerrüt gerçekleşmeyen ve ıslah ile arttırılan miktarlara dava tarihinden faiz yürütülmesi isabetli olduğundan, yerel mahkeme kararının onanması gerekirken bozulması doğru değildir. Çoğunluk görüşünde açıklanan gerekçe ile katılınmamıştır.