22. Hukuk Dairesi 2015/33017 E. , 2018/15246 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İTİRAZIN İPTALİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, 07/05/2009-30/03/2014 tarihleri arasında ... Belediyesinde işçi olarak çalıştığını, ... Belediyesinin kapandığını ve tüm aktif ve pasifleri ile birlikte ... İl Özel İdaresine devrolduğunu, davacının 2009-2014 yılları arasında 29.878,82 TL maaş ve ikramiye alacağı olduğunu, bu alacağın davacıya ödenmediği için 17/07/2014 tarihinde davalı kuruma ihtar çekildiğini, ihtarname sonucunda davalı kurum tarafından 26.545,07 TL ödeme yapıldığını, ancak bu ödemenin sadece maaş alacağı olduğunu, faiz ödemesinin olmadığını, faiz ödemesine ilişkin olarak davalı kuruma 15/09/2014 tarihinde ikinci kez ihtar çekildiğini, ihtara cevap verilmediğini ve faiz ödemesi yapılmadığını, bunun üzerine davalı kurum aleyhine ... 6. İcra Müdürlüğünün 2014/16218 sayılı dosyasında 17/10/2014 tarihinde ilamsız takibe geçildiğini, davalı kuruma ödeme emri tebliğ edildikten sonra davalının 30/10/2014 tarihinde itirazda bulunduğunu, haksız ve yerinde olmadığını iddia ettiği bu itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, işçi alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, davacının talep ettiği işçi ücretlerinin faizi olduğundan zamanaşımı itirazlarının olduğunu, davacının 29.878,82 TL"lik alacağına ilişkin olarak 17/07/2014 tarihli ihtarname gönderdiğini, ihtarname üzerine davacıya ödeme yapıldığını, davalı kurum tarafından davacıya yapılan ödeme tarihinden çok sonra faiz talebinde bulunmasının davacının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, dolayısı ile davacının ihtarnamesinde fazlaya dair haklarını saklı tutmuş olmasının faiz alacağının da saklı tutulduğu anlamına gelmediğini, 6098 sayılı Borçlar Kanunu"nun 131. maddesi gereğince asıl alacağın ödenmesi nedeni ile davacı vekilinin asıl alacağa bağlı faiz talep edebilmesinin mümkün olmadığını, davacının talep ettiği faiz miktarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafından davalı ... aleyhine başlatılan icra takibinin usul ve yasaya aykırı başlatıldığını iddia ederek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-I. NORMATİF DAYANAK
Uyuşmazlığın normatif dayanağı Borçlar Kanununun 84.–86. maddeleridir. Borçlar Kanununun 84. maddesinde “Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir. Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup etmek hakkını haiz değildir” kuralına yer verilmiş; 85. maddesinde “birden fazla borçları bulunan borçlu, borçları ödemek zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etmek hakkını haizdir. Borçlu beyanatta bulunmadığı surette vukubulan tediye kendisi tarafından derhal itiraz edilmiş olmadıkça alacaklının makbuzda irae ettiği borca mahsup edilmiş olur” hükmü öngörülmüş; 86. maddede ise “kanunen muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güna mahsup gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. Takibat vaki olmamış ise tediye, vadesi iptida hulül etmiş olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulül etmiş ise mahsup mütenasiben vaki olur. Hiç bir borcun vadesi hulül etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan borca mahsup edilir” kuralı düzenlenmiştir.
II. GENEL HÜKÜMLER YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
Borçlar Kanunu"nun yukarıda belirtilen hükümleri öncelikle muacceliyet ve temerrüt kavramlarının açıklanmasını gerektirmektedir.
Muacceliyet, alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisidir. Borç muaccel olmadan borçlu temerrüdü söz konusu olmaz.
Temerrüt, en kısa tanımıyla, alacaklı tarafından talep edilebilir (muaccel) hale gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir ve kural olarak, bu tür (muaccel) bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer (BK.m. 101/1). Başka bir ifadeyle, temerrütten söz edilebilmesi için, öncelikle muaccel bir borcun ve alacaklının o borca yönelik ihtarının bulunması gerekir. Kural böyle olmakla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarının gerekmediği bazı durumlar da vardır: Örneğin, ifa günün taraflarca birlikte kararlaştırıldığı (BK.m.101/2), borçlunun borcu ifa etmeyeceğini bildirmiş olduğu veya hal ya da durumundan bu sonuca varılabildiği (BK.m.107/1) hallerde, temerrüdün gerçekleşmesi için alacaklının ihtarına gerek yoktur.
Buna göre tek bir borç ilişkisinin söz konusu olduğu durumda borçlu para borcunun faiz ve masraflarını ödemede temerrüde düşmemişse yaptığı kısmi ödemeyi anapara borcuna mahsup etme hakkına sahiptir. Ancak, para borcunun bir kısmı için kefalet, rehin veya benzeri bir teminat verilmişse, yapılan kısmi ödemenin teminatlı olan borca mahsubu istenemez. Bu durumda kısmi ödemenin teminatsız olan ya da teminatı daha az olan borca mahsubu gerekir. Borçlu, faiz ve masrafları ödemede temerrüde düşmüşse yaptığı kısmi ödeme öncelikle gecikmiş faiz ve masraf borçlarına mahsup edilecektir. Hukuk Genel Kurulunun 27.09.2000 tarih ve 2000/12-1148 esas, 2000/1193 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, BK.nun 84. maddesi gereğince ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Gecikme ve alacaklının iradesini açıklaması halinde, ödenen kısmın öncelikle faizden düşülmesi gerekir. İcra takibi, ödemeye ihtirazi kayıt konulması irade açıklamasıdır.
Birden fazla borcu bulunan borçlu, yaptığı ödeme ifa zamanında beyan ettiği borca mahsup edilir. Borçlu, ödeme sırasında, yapılan ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu beyan etmemiş veya alacaklının makbuzda belirttiği borca derhal itirazda bulunmamışsa makbuzda belirtilen borca mahsup edilmelidir.
Birden fazla para borcunun olduğu borç ilişkisinde, borçlunun, yapılan kısmi ödemenin hangi borç için mahsup edildiğini belirtmemesi, alacaklının da ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu makbuzda göstermemesi durumunda, kısmi ödemenin hangi borca mahsup edileceği sorunu BK.m. 86.’ye göre çözümlenmelidir. Buna göre kısmi ödeme öncelikle muaccel olan borç için yapılmış sayılır. Ödeme zamanında birden fazla borç muaccel hale gelmişse ödeme ilk takibe konulan borca mahsup edilir. Muaccel olan borçlardan hiçbiri takibe verilmemişse kısmi ödeme ifa zamanı önce gelen borca mahsup edilmiş sayılır. Borçların ifa zamanları (vadeleri) aynı günde gelmişse yapılan kısmi ödeme borçların miktarlarıyla orantılı olarak mahsup edilir. Borçlardan hiçbirinin ifa zamanı gelmemişse, kısmi ödeme alacaklı için güvencesi en az olan borca mahsup edilmiş sayılır.
III. İŞÇİ ALACAKLARI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
İş sözleşmesinden doğan para borçlarının kısmi ifasında mahsubun ne şekilde yapılacağı ile ilgili İş Kanunu"nda özel bir düzenleme bulunmadığından Borçlar Kanunu"nun yukarıda belirtilen genel hükümleri kapsamında sorun çözümlenmektedir. İşçinin işverenden bir alacağının, örneğin sadece kıdem tazminatı alacağının bulunduğu durumda kısmi ödeme nedeniyle mahsup işlemi BK.m. 84. çerçevesinde yapılacaktır. Dairemiz uygulamasına göre temerrüde düşmüş olan işverenin yaptığı kısmi ödeme işçinin bu hususta beyanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmelidir.
Borcun taksitle ödenmesi konusunda yapılan anlaşma aksi öngörülmemişse, kural olarak, işçinin faiz talebinden vazgeçtiğini kapsar. Ancak, bu sonuç işverenin taksit anlaşmasına uygun hareket etmesine bağlıdır. İşverenin taksitlerden birini zamanında ödememesi halinde işçinin faizle ilgili feragati geçersiz hale gelir ve sadece ödenmeyen taksit için değil, tüm alacak için faiz talep hakkı doğacaktır. Bu durumda ödenmiş olan önceki taksitlerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu gerekecektir. Kuşkusuz taksit sözleşmesinin işçinin serbest iradesi ile meydana gelmiş olması gerekir.
İşçinin birden fazla alacağının söz konusu olması durumunda, yapılan kısmi ödemenin hangi alacağa ilişkin olduğu işveren tarafından ödeme sırasında belirtilmemiş ve işçi tarafından da bu husus makbuzda gösterilmemiş ise mahsup işlemi BK.m. 86. çerçevesinde yapılacaktır. İş Kanununda işçinin sözleşme ve kanundan doğan alacaklarının muacceliyet ve vade zamanları konusunda değişik hükümler öngörülmüştür.
4857 sayılı İş Kanunu"na göre ücret en geç ayda bir ödenir (m.32/5). İş Hukuku mevzuatımızda Basın İş Kanununun 14. maddesi hariç, ücretin peşin ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ücret çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel hale gelmektedir. Fazla mesai, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacceliyet tarihleri normal aylık ücret gibidir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti sözleşmenin feshi ile muaccel hale gelir.
1475 sayılı İş Kanunu"nun 14. ve 4857 sayılı Kanun"un 120. maddesi uyarınca işveren kıdem tazminatı borcu bakımından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte temerrüde düşer. Yukarıda belirtilen diğer tazminat ve alacaklar bakımından ise tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme zamanı ya da işçi tarafından gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme günü itibariyle işverenin temerrüdü gerçekleşir.
Davacı ücretlerinin eksik ödendiği gerekçesi ile davalı kuruma ödenmesi talebi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 17.07.2014 tarihinde ihtarname gönderilmiştir. Davalı kurum İhtarnameye cevaben, davacının ödenmeyen ücret alacağının 29,878,82 TL olduğunu, bazı ücret alacaklarının da zamanaşımı süresi dolduğunu beyanla bakiye 26.545,07 TL alacağı olduğu bildirilmiş ve ihtarı tebliğini izleyen 3.gün 20.07.2014 tarihinde davalı kısmen ödeme yapmıştır.
Davacı bu kez ödenmeyen ücret alacaklarına ilişkin faiz taleplerinin değerlendirilmediği için yeniden 15.09.2014 tarihinde ihtar göndermiş ise de davalı kurum herhangi bir cevap vermemiştir.
... 6.İcra Dairesinin 2014/16218 esas sayılı dosyası ile davacı tarafından davalı aleyhine 17/10/2014 tarihinde 5.941,18 TL diğer faiz alacağı, toplam bu alacağın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla faiz işletilmeden tahsilini talep etmiş, davalı vekili ise 30/10/2014 tarihinde yaptıkları itiraz üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece; davalıya borçlarının ödenmesine ilişkin ihtar 17/07/2014 tarihinde yapıldığı ve borçlunun bu tarihte temerrüde düştüğü, asıl alacağa bu durumda faiz ihtarda verilen 3 günlük süre sonu olan 20/07/2014 tarihinden itibaren işletilebileceği, bu ihtarname üzerine davacıya 26.545.07 TL ödendiğine göre bu asıl alacak yönünden faiz borcu doğmadığı, faiz borcu doğmuş olsa dahi Borçlar Kanunu 131. maddesi dikkate alındığında davacının faiz alacağını saklı tutmadığı bu asıl alacağa ilişkin ödemeyi kabul etmesiyle faiz alacağının sona erdiği gerekçesi ile reddine karar verilmiştir. Yukarıda izah edildiği üzere öncelikle davacının dava konusu faiz talebine sebebiyet veren asıl alacağın, ödenmesi gereken tarihler ile davalının temerrüt tarihinin belirlenmesi gerekmektedir. Mahkemece, davacı tarafından 17/07/2014 tarihli ihtarla talep edilmiş olan 29,878,82 TL tutarındaki asıl alacağın, ödeme ve temerrüt tarihini belirleyerek aynı doğrultuda davacının faiz talebininde belirlenen tarihe göre hesaplanması gerekmektedir. Yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Kabule göre de davanın konusunu, 2009-2014 yılları arasında 29.878,82 TL maaş ve ikramiye alacaklarının ödenmemesi sebebi ile işleyen faiz alacağı oluşturmaktadır. Ancak Mahkemece; talep konusu olamayan, davacının ödenmeyen maaş ve ikramiye alacaklarının davalı Kurum tarafından zamanaşımı gerekçesi ile ödenmeyen kısmının hesaplanarak hüküm altına alınması hatalıdır.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgililerine iadesine, 19/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.