14. Hukuk Dairesi 2017/580 E. , 2017/7219 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 13.09.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; dairemizin bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 03.05.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, elatmanın önlenmesi ve tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, Maliye Hazinesi adına kayıtlı olan 298 parsel sayılı taşınmazın 38 dönümünü davacının kiraladığını, 2010-2011 yılları arasında davalıyla ekinleri sulaması karşılığında elde edilecek gelirin yarısının verilmesi konusunda anlaştıklarını, davalının kendisine haber vermeden ürünü hasat ettiğini ve satış bedelinden düşen miktarı vermediğini belirterek davalının taşınmaza elatmasının önlenmesini, 2009, 2010 ve 2011 yıllarında ürün bedeli olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, davacıyla herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, davacının kendi arazisini dava dışı ... ... satığını, kendisini sürekli şikayet ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ilk olarak ürünlerin davalı tarafından hasat edildiğine dair delilin dosyaya sunulmaması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacının temyiz talebi üzerine Dairemizin 07.11.2013 tarih, 2013/10668-13975 E. K. sayılı ilamında " ... davalı 16.11.2011 tarihinde ... Cumhuriyet Savcılığında şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde dava konusu ekini biçtiğini kabul etmiştir. Bu nedenle mahkemece uzman ziraat bilirkişi aracılığı ile davalı tarafından biçilen ekinin değeri tespit edilip sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir..." denilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve davalı temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalının temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Davacının temyiz itirazlarına gelince; ecrimisile yönelik dava konusunun 2009, 2010 ve 2011 yıllarında ürün bedeli olmasına rağmen, ziraat bilirkişilerinin hazırlamış olduğu raporlar arasındaki çelişki giderilmeden yalnız 2011 yılındaki ürün bedeli hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, ziraat bilirkişisinden 29.08.2012 ve 28.01.2016 tarihli raporlar arasındaki çelişki giderilerek, davacı tarafından kiralanan 38 dönümlük taşınmazda yöresel ekilebilecek ürün ve bedellerine, 2009, 2010 ve 2011 yıllarına göre düzenlenmiş ek rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davacının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.10.2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı; kayden Hazineye ait 298 parsel sayılı taşınmazı kiraladığını ve 2010 ile 2011 yıllarında ektiğini, davalının kuyusundan da sulama yaptığını, sulama karşılığında ekinlerin satımından gelecek gelirin yarısı için anlaştıklarını, ancak davalının hasadı kaldırarak sattığını ve satış bedelini ödemediğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve tazminat isteklerinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 298 parsel sayılı taşınmazın kayden Hazineye ait olduğu, dosyaya gelen ... Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü"nün 21.05.2012 tarihli yazısıyla; Hazine arazilerinin kiralanmasına 2010 yılında başlandığının ve 2010-2011 kiralama sezonunda Hazineye ait 298 nolu parselden 38 dekarının davacıya kiralandığının bildirildiği, davacının 2010 yılı öncesi itibariyle 298 parsel sayılı taşınmazın 37.500m2sini kullanımı nedeniyle 29.07.1998 tarihinden 27.04.2010 tarihine kadar Hazineye ecrimisil ödediği, 2010 ve 2011 yılları bakımından da 38.000m2 kısmı kiraladığı anlaşılmaktadır. Öte yandan; davalının, ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/790 sayılı soruşturma dosyası kapsamında jandarmada verdiği 11.06.2011 tarihli ifadesinde "buğday olgunlaşınca 11.06.2011 günü biçer döver ile tarlayı biçtirdiğini" beyan ettiği; yine ... Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2014/285 esas sayılı dosyasında, davalının şikayetçi olduğu ve davacının sanık olarak iftira suçundan yargılandığı kamu davasının bulunduğu görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki; mahkemece, davada elatmanın önlenmesi istemi de mevcut olup, bu istek bakımından davalının çekişmeli taşınmaza haksız elatmasının bulunup bulunmadığı yönünden hiçbir gerekçe yazılmaksızın "fazlaya dair taleplerin reddine" şeklinde hüküm kurulması ve yine tazminat istemi bakımından da dava konusu edilen 2011 yılı dışındaki diğer dönemler itibariyle verilen kararın gerekçelendirilmemesi Anayasanın 141. maddesi ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/1-c maddesine aykırı olup, usulüne uygun hüküm kurulduğundan sözedilmez.
Öte yandan; yukarıda değinilen kamu davasına ilişkin dosya da incelenerek, tarafların tüm delilleri toplanıp irdelenmek suretiyle, davalının 2011 yılında davacının kiraladığı çekişmeli taşınmazdaki ekini biçtiği sabit ve bu konuda usulü kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek ve yine dava dilekçesinde ekinlerin satış bedelinin yarısının davacıya verileceği yönündeki açıklama ile tarafların tüm beyanları dikkate alınarak, diğer dava konusu dönemler itibariyle davalının, davacının ekinini biçip biçmediğinin, haklı ve geçerli bir neden olmaksızın çekişmeli taşınmaza elatıp atmadığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanması ve sayın çoğunluğun bozma kararında belirttiği gibi ziraat bilirkişilerinin raporları arasındaki çelişkilerin giderilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması da doğru değildir.
Sayın çoğunluğun tazminat istemi yönünden bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiğine ilişkin bozmaya katılmakla beraber, tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda değinilen nedenlerle de hükmün bozulması gerektiği görüşüyle sayın çoğunluğun kararına iştirak edemiyorum.