Ceza Genel Kurulu 2014/374 E. , 2016/427 K.
"İçtihat Metni"Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Dolandırıcılık suçundan sanık ..."un 5237 sayılı TCK"nun 157/1 ve 52. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis ve 100 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.07.2009 gün ve 531-668 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 13.02.2014 gün ve 188-2658 sayı ile;
"5237 sayılı TCK"nın 53. maddesi uyarınca sanığın belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasının kasten işlenen suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûmiyetin kanuni sonucu olması nedeniyle infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Adli para cezalarının 5083 sayılı Kanun"un 1. maddesi ile 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu"nun 04.04.2007 tarih ve 2007/11963 sayılı kararının 1. maddesi uyarınca Türk Lirası (TL) olarak belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılık aynı kanunun 322. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden; hükümde yer alan "YTL" ibaresinin "TL" olarak değiştirilmesi suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına" şeklinde karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.04.2014 gün ve 385581 sayı ile;
“Başsavcılığımız ile Yüksek Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün eksik inceleme ile verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
Sanık tarafından yazıldığı iddia edilen ve dosya içerisinde bulunan makbuzun, sanığın eli ürünü olup olmadığı noktasında bilirkişiye inceletilmesi isteği mahkemece ret edilerek karar verilmiştir. Sanığın verdiği iddia edilen makbuzun, bilirkişiye inceletilme isteği mahkemece reddedildiği için ve daha sonradan sunulan deliller de bu istekle ilgili olduğundan, sunulan deliller yeni ortaya çıkmış bir delil olarak kabul edilmemeli, yargılanmanın yenilenmesi değil, itiraz yoluyla dosya karara bağlanmalıdır.
İtiraz kapsamında sanık müdafii tarafından sunulan mahkeme kararları incelendiğinde, sanık tarafından başka şikâyetçilere verildiği iddia edilen makbuzlarla ilgili mahkemelerce bilirkişilere incelemeler yaptırıldığı, bu incelemeler sonucunda şikâyetçilere verilen makbuzlardan hiç birisinin sanığın eli ürünü olmadığı anlaşılmaktadır.
Sanık tarafından verildiği iddia edilen makbuzların önceden düzenlendiği iddiası da yerinde değildir. Zira üzerinde şikâyetçilerin kişisel bilgilerinin yanında, dolandırıcılığa konu miktarların da yer aldığı görülmektedir. O an alınan para ya da kıymetli madeni gösteren miktarların önceden yazılması söz konusu olamaz.
Sanık müdafi tarafından sunulan Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/496 esas sayılı dosyası incelendiğinde, bu dosyada da sanığın şikâyetçiler tarafından teşhis edildiği, ancak bu dosyanın şikâyetçisi ile sanığın bankadan birlikte para çektiklerinin iddia edilmesi üzerine güvenlik kamera kayıtlarının getirtilerek, Ankara Emniyet Müdürlüğü Foto Film Şube Müdürlüğünden rapor aldırıldığında, sanığın şikâyetçi ile birlikte para çekmeye giden kişi olmadığı belirlenmiştir. Sanık hakkında dosyamızdaki delillere benzer delillerle Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesine açılan ve bitirilen davada, şikâyetçi ile para çekmeye giden kamerada görüntüsü bulunan kişinin sanık olmadığının Ankara Emniyet Müdürlüğü Foto Film Şube Müdürlüğünün incelemesi sonucu tespit edilmesi, yine bu dosyada sanık tarafından düzenlendiği iddia edilen makbuz üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığında el yazılarının sanık tarafından yazılmadığının tespit edilmesi, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/104 esas, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/124 esas, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/268 esas, Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/588 esas sayılı dosyalarında da verilen makbuzların sanığın eli ürünü olmadığının bilirkişi raporlarıyla tespit edilmesi karşısında, sanık tarafından verildiği iddia edilen ve dosyamızda bulunan makbuzun bilirkişiye inceletilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 22.05.2014 gün ve 9584-10191 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; dolandırıcılık suçundan sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
21.03.2008 günü saat 14.30 sıralarında şikâyetçi ..."un evine gelen şahsın şikâyetçiye, kendisinin Emekli Sandığında memur olarak görev yaptığını, şikâyetçinin ölen eşinden dolayı kurumdan 36.800 Lira alacağı olduğunu, bu parayı alabilmesi için 16.000 Lira vergi ödemesi gerektiğini, ancak kendisine 2.800 Lira verdiği takdirde bu bedeli ödemesine gerek kalmayacağını söyleyerek bazı formlar doldurduğu, şikâyetçinin kişisel bilgileri ile komşularının kişisel ve emeklilik bilgilerinden bahsettiği, ardından şikayetçiden sağlık karnesi ve sağlık raporlarının fotokopisi ile 650 Amerikan Doları, 500 Euro ve 1.300 Lira alarak karşılığında bir makbuz verdiği, daha sonra saat 16.15"de Emekli Sandığı ve Ziraat Bankasından görevli memurların geleceğini ve onların şikâyetçiye ödeme yapacağını söyleyerek evden ayrıldığı, ilerleyen saatlerde gelen olmaması üzerine dolandırıldığını anlayan şikâyetçinin kolluğa müracaat ettiği,
Dosyaya sunulan ve sanık müdafiince olay günü şikâyetçiye verilen para makbuzu olduğu iddia edilerek bilirkişi incelemesi yaptırılması istenen belgede; makbuzun şikâyetçi adına yazıldığı, makbuzu düzenleyen kişi olarak “Lütfi Kantarcıoğlu” isminin ve imzasının, tarih olarak “10.07”, miktar olarak "845" ve ayrıca "borcu yoktur" ibarelerinin bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Şikâyetçi ... kollukta; olay günü saat 14.30 sıralarında evine gelen bir şahsın, Emekli Sandığında memur olduğunu belirtip kendisine, ölen eşinden dolayı kurumdan 36.800 Lira alacağının olduğunu, bu paradan 16.000 Lira vergi kesileceğini, kendisine 2.800 Lira vermesi halinde bu vergiyi ödemeyeceğini, formları doldurmak için içeri girmek istediğini söylemesi üzerine şahsı evine aldığını, şahsın, aynı binada oturduğu komşularının kişisel bilgilerini, emeklilik bilgilerini ve kendisinin kişisel bilgilerini doğru şekilde söylemesi üzerine bu kişinin memur olduğuna inandığından, sağlık karnesi ve sağlık raporları ile 650 Dolar, 500 Euro ve 1.300 Lirayı şahsa verdiğini, şahsın da adına bir makbuz düzenleyip kendisine teslim ederek saat 16.15"de Emekli Sandığından iki, Ziraat Bankasından da bir görevlinin geleceğini ve parayı teslim edeceklerini söyleyip evden ayrıldığını, kimsenin gelmemesi üzerine dolandırıldığını anladığını, şikâyetçi olduğunu söylemiş; 22.02.2008 günü kolluk görevlilerince gösterilen suçlular albümünden, kendisini dolandıran kişi olarak sanık ..."u teşhis etmiş,
Mahkemede kolluk beyanı ile benzer anlatımlar yapan şikâyetçinin ek olarak; olay günü evine gelerek kendisini kandırıp parasını alan şahsın huzurdaki sanık olduğunu ve bundan emin olduğunu, sanığı daha önce de kollukta teşhis ettiğini, sanığın olay günü saçlarının daha uzun olduğunu, dosya içinde bulunan ve kendisine gösterilen üzerinde “...” yazılı makbuzun sanık tarafından kendisine verilen makbuz olmadığını, sanığın kendisine verdiği makbuzda düzenleyen kişinin isminin "Eyüp" olarak belirtildiğini, parasının kendisine iade edilmediğini beyan etmiş,
Sanık ...; şikâyetçiyi tanımadığını, kollukta yapılan fotoğraf teşhisi ile yargılama sırasında huzurda yapılan teşhisi kabul etmediğini, şikâyetçiyle arasında böyle bir olay yaşanmadığını, değişik kişilere karşı işlendiği iddia edilen aynı mahiyetteki suçlarla ilgili hakkında kamu davaları açılmış olmasına rağmen bu davalardan beraat ettiğini, şikâyetçiye verildiği belirtilen makbuzu kendisinin hazırlamadığını, makbuzdaki yazı ve imzaların da kendisine ait olmadığını savunmuştur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Şikâyetçinin aşamalardaki istikrarlı beyanları, gerek soruşturma evresinde fotoğraftan gerekse yargılama sırasında huzurda sanığı kesin olarak teşhis etmesi, sanığa iftira atması için bir neden bulunmaması, şikâyetçinin, bilirkişi incelemesi yapılması istenen makbuzun olay günü kendisine verilen makbuz olmadığını beyan etmesi, makbuzun üzerinde yazılı düzenleme günü ve meblağın da, suç tarihi ve şikâyetçi tarafından verilen para ile uyumlu olmaması ve olay günü şikâyetçiye verilen makbuz olduğunun ispatlanmaması karşısında; bu makbuzun olaydan önce veya sonra başkası tarafından düzenlenmiş olabileceği de dikkate alındığında, söz konusu belge üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasının sonuca bir etkisinin olmayacağı, dosyadaki mevcut delillerin yüklenen suçu sanığın işlediğini hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit etmeye elverişli olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenle dosya kapsamı itibarıyla eksik araştırma söz konusu olmadığından, sanığın mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmü ile Özel Dairenin düzeltilerek onama kararı isabetli olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.11.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.