Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/932
Karar No: 2016/426

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/932 Esas 2016/426 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/932 E.  ,  2016/426 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza

    Kasten öldürme suçundan sanığın 5237 sayılı TCK"nun 81/1, 29, 62, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Erzincan Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.01.2014 gün ve 172-9 sayılı resen temyize tâbi olan hükmün, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.02.2016 gün ve 2160-339 sayı ile TCK"nun 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına oyçokluğuyla karar verilmiş,
    Daire Üyeleri ... ve C. Topaktaş ise; "...Olayın hemen ardından yapılan ölü muayene ve otopsi tutanağı ile klasik otopsi sonucunda Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığı tarafından düzenlenen otopsi raporu incelendiğinde, maktulün ölümünün künt kafa travması sonucu gelişen beyin kanamasından kaynaklandığı, maktulün doğrudan ölümüne neden olacak travmatik değişimlere rastlanılmadığı, maktulün kafatası kemiklerinde kırık bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sanığın vurduğu darbelerin doğrudan ölüm neticesini doğuracak darbeler olmaması gözetildiğinde, öncelikle yerel mahkemenin darbelerin şiddetine göre yaraların TCK"nun 86/1. maddesi kapsamında kaldığı noktasında rapor aldırması, darbenin TCK"nun 86/1. maddesi kapsamında kaldığının anlaşılması halinde, suçta kullanılan bastonun silahtan sayılması nedeniyle TCK"nun 87/4. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca ceza tayin etmesi gerektiği..." düşüncesiyle karşıoy kullanmışlardır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.04.2016 gün ve 134356 sayı ile;
    "...Sanığın vurduğu darbelerin doğrudan ölüm neticesini doğuracak darbeler olmaması gözetildiğinde, öncelikle yerel mahkemenin darbelerin şiddetine göre yaraların TCK"nun 86/1. maddesi kapsamında kaldığı noktasında rapor aldırması, darbenin TCK"nun 86/1. maddesi kapsamında kaldığının anlaşılması halinde, suçta kullanılan bastonun silahtan sayılması nedeniyle TCK"nun 87/4. maddesinin ikinci cümlesinden ceza tayin etmesi gerekmektedir.
    Bu nedenlerle eylem, TCK"nun 81. maddesindeki kasten öldürme suçu değil, TCK"nun 87/4. maddesindeki kasten yaralama sonucu ölüm suçunu oluşturduğu..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    CMK"nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 09.05.2016 gün, 3194-2429 sayı ve oyçokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kasten öldürme suçunu mu yoksa kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de; öncelikle eksik araştırma sonucu hüküm kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından,
    Sanık ..."un olay tarihinde 79 yaşında, maktul ..."in ise 81 yaşında olduğu, sanık ve maktulün İstanbul"da ikamet ettikleri, yaz mevsimini memleketleri olan Erzincan ili İliç ilçesine bağlı Akçayazı köyünde geçirdikleri, olay günü, sanıkla maktul arasında meydana gelen kavga sonucu maktulün hayatını kaybettiği,
    Olay yeri inceleme raporunda; olayın İliç ilçesi Akçayazı köyü içerisinde, köy çeşmesi karşısında meydana geldiği, maktulün ahşap bankın önünde yol kenarında sırtüstü yatar konumda bulunduğu, maktulün başında sağ üst kısımda darbeye bağlı ezilme ve kurumuş kan izi tespit edildiği, ayak ucunda 108 cm boyunda ahşap baston bulunduğu, bastonun uç kısmından 20 cm kadar kırılmış olduğu, kırık yere 8 cm mesafede doku parçası olması muhtemel leke ile maktulün şapkasında kurumuş kan olduğu düşünülen lekelerin bulunduğu bilgilerine yer verildiği,
    Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen uzmanlık raporunda; baston üzerinde kan örneği bulunamadığı, maktulün şapkasından elde edilen kan lekelerinin maktulün kan örneği ile genotipik olarak uyumlu olduğunun belirtildiği,
    Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığınca düzenlenen otopsi raporunda; maktulün başında sağ kaş dış kısımda ekimoz ve yumuşak doku şişliği, sağ parietalde 3x1,5 cm ve 1x0,5 cm ebadında ekimoz, oksipital bölgede geniş ekimoz, sırtta orta hatta ekimozlu sıyrık, her iki dizde yüzeysel ekimozlu sıyrık bulunduğu, baş bölgesi ile ilgili olarak; saçlı deri kaldırıldığında deri altının, her iki temporal adale grubunun ekimozlu olduğu, beyin yüzeyinde ve kesitlerinde hemisfer kenarlarında subaraknoidal kanama saptandığı, kafa kubbe ve kaide kemiklerin sağlam olduğu, raporun sonuç kısmında; kalp damar sistemi hastası olduğu tespit edilen maktulün ölümünün künt kafa travmasıyla oluşabilir nitelikte beyin kanaması sonucu meydana gelmiş olduğunun bildirildiği,
    Sanık hakkında düzenlenen adli raporda; göğüs ön yüzde 3x2 cm ebadında ekimoz, sağ el üstünde 5. parmak hizasında şişlik ve hassasiyet ile sağ bacakta eskiye ait yara izi bulunduğu, sanıktaki bu yaraların basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğunun belirtildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... kollukta; olay günü kahvaltıdan sonra eşi olan maktulün, evlerinin karşısındaki söğüt ağacının altında oturmaya gittiğini, beş dakika sonra sanığı maktulü yumruklarken gördüğünü, bu sırada maktulün hareketsiz olduğunu, sanığın maktulü yakasından tutup yere fırlattığını, daha sonra maktulün elinde bulunan bastonu alarak başına ve vücudunun değişik yerlerine vurduğunu, bağırarak komşulardan yardım istediğini, kendisi olay yerine gidene kadar sanığın, elinde tuttuğu bastonu maktulün üzerine atarak “geber burada” deyip, hakaret ettiğini ve kendi evine doğru gittiğini,
    Cumhuriyet savcılığında ve mahkemede ise; olay günü kahvaltıdan sonra eşi olan maktulün, her zamanki gibi evlerinin karşı tarafında bulunan söğüt ağacının altındaki bankta tek başına oturmaya gittiğini, maktulün oturduğu yeri görebildiğini, bir ara dışarı çıktığında, sırtı dönük olan sanığı bankta oturan maktulün kafasına yumruklarla vururken gördüğünü, kendisinin yardım istemek için bağırmaya başladığını, bağırırken sanığın maktulün kafasına ve vücudunun değişik yerlerine vurmaya devam ettiğini, sanığın maktulün elindeki bastonu alıp bastonla maktulün kafasına birçok sefer vurduğunu, kendisinin bu esnada yine bağırdığını, olay yerine ilk gelenin tanık .... olduğunu, ...."un ardından, Menekşe ile Müzeyyen"in de birlikte olay yerine geldiklerini, maktulü sırt üstü yere yatırdıklarını, maktulün otururken kendisine "ağlama" dediğini, daha sonra bilincini kaybettiğini,
    Katılan ... mahkemede; babası olan maktul ile sanığın iki yıldan beri konuşmadıklarını, köy çeşmesi yanına tuvalet yapılmasından kaynaklanan husumetleri olduğunu,
    Tanık ... kollukta; olay sabahı evinin bahçesinde çalıştığını, maktulün eşi ..."in “yetişin, imdat, kocamı öldürüyorlar” diye bağırması üzerine baktığında, sanığın elinde sopa gibi bir şeyle maktulün kafasına iki defa vurduğunu gördüğünü, olay yerine gittiğinde, sanığın uzaklaşmakta olduğunu, kendi evi ile maktulün evi arasında 100-150 metre mesafe bulunduğunu, olay yerini net olarak gördüğünü,
    Cumhuriyet savcılığında; olay günü bahçesini suladığını, sabah saatlerinde sanığın bankta oturan maktule vurduğunu gördüğünü, ancak şaka yaptığını zannedip umursamadığını, çünkü her zaman küfürlü konuşup şakalaştıklarını, işine devam ettiği sırada maktulün eşi ..."in, “yetişin komşular, hoca, kocamı öldürüyor” diye bağırması üzerine baktığında, sanığın sopaya benzer bir cisimle maktulün başına ve sırtına iki kez vurduğunu gördüğünü, olay yerine giderken komşuları .... ve eşi Menekşe"nin de geldiklerini, sanığın yere düşmüş olan maktulü banka oturtup, yeniden vurmaya başladığını, tekrar sopa ile maktulün başına vurduğunu, olay yerinde maktulün eşi ..."in bulunduğunu, kendisinin bağırması ile sanığın olay yerinden kaçtığını, olayı başkasının görmediğini,
    Mahkemede ise; olay günü saat 9.00 sıralarında evinin bahçesini suladığını, bulunduğu yere yüz metre mesafedeki köy çeşmesinin önünde maktulün oturduğunu, sanığın maktulü yumrukladığını, maktulün yere düştüğünü, sanığın yere düşen maktulü yakasından tutup, banka tekrar oturttuğunu, bu kez de sopa ile kafasına üç dört kere daha vurduğunu, sonradan olay yerine gittiğinde bu sopanın baston olduğunu anladığını, o arada maktulün eşi ..."in bağırmaya başladığını, sanığın olay yerinden ayrılıp evine doğru gittiğini, olaydan iki gün önce başka bir köyden kendi köylerine gelirken sanığın arabada "Halil"i öldüreceğim" demesi üzerine, eşinin de "Hoca niye böyle konuşuyorsun, ayıp oluyor" dediğini,
    Tanık ...; sanıkla uzak akrabalığının bulunduğunu, eşi Menekşe ile evlerinde otururken maktulün eşi ..."in bağırması üzerine evden çıktıklarını, maktulü yere düşmüş şekilde gördüklerini, yerden kaldırdıklarını, maktulü kimin dövdüğünü görmediğini ancak sanığın olay yerinden evine doğru gitmekte olduğunu, komşuları Müzeyyen"in de olay yerinde olduğunu,
    Tanık ...; taraflarla akrabalığının bulunmadığını, eşi ...."la olay yerinin 15-20 metre uzağındaki evlerinin arka kısmında bulundukları sırada, maktulün eşi ..."in "kocamı öldürdüler, kocamı Sirri öldürdü" diyerek bağırdığını duyduğunu, ne olduğunu anlamak için eşiyle beraber dışarı çıktıklarında maktulün yerde yüzüstü yatar halde, eşi ..."in ise hemen yanı başında olduğunu gördüklerini, Sirri"nin olay yerinde olmadığını,
    Tanık Senem Çağlayan; sanığın yeğeni olduğunu, olay günü köyde bağrışmalar duyduğunu, köy meydanına gittiğinde, maktulü bankta eşi ..., .... ve Menekşe ile otururken gördüğünü, ne olduğunu sorduğu sırada maktulün banktan yere düştüğünü, başını yerde bulunan çakıllara çarptığını, kalp masajı yapıldığını ancak maktulün vefat ettiğini,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ... Cumhuriyet savcılığında; maktul ile komşu ve yıllardan beri arkadaş olduklarını, 1970"li yıllarda aralarında bir araba ortaklığı da kurduklarını, olay günü maktulü köy meydanındaki çeşmenin önünde bulunan bankta otururken gördüğünü, İstanbul"dan yeni geldiğini bildiği için selam verip "Halil ağa hoş geldin, geçmiş olsun" dediğini, bunun üzerine maktulün ayağa kalkıp hiç bir neden yokken kendisine hakaret ettiğini, elinde bulunan bastonla üzerine yürüdüğünü, bastonla eline, sırtına ve kafasına vurduğunu, bastonu tutarak maktulün elinden almak istediği sırada, maktulün bankın arkasındaki çalılıklara doğru düştüğünü, bu sırada olay yerine maktulün eşi ..."in geldiğini, kendisinin de olay yerinden ayrıldığını, komşulardan maktulün öldüğünü duyduğunu, maktulü darp etmediğini, bastonla vurmadığını, zaten maktul ile aralarında öldürmeyi gerektirecek husumet bulunmadığını, tanıklar maktulün akrabası oldukları için ifadelerinde geçen hususları kabul etmediğini,
    Mahkemede de; maktul ile husumetinin bulunmadığını, maktulün kendisine hakaret edip bastonla saldırması üzerine, bastonu tutup asıldığında maktulün taşlık ve çalılık zemine düştüğünü, bu sırada yaralanmış olabileceğini, kendisinin maktulü darp etmediğini, maktulün eşi ..."in koşarak yanına geldiğini, hatta kendisine bir taş attığını ama isabet ettiremediğini, tanık Müzeyyen"in olayı görmesinin mümkün olmadığını, maktulün kalp hastası olduğunu, hastaneden yeni çıktığını, kalp krizi geçirerek ölmüş olabileceğini savunmuştur.
    5237 sayılı TCK’nun “Kasten Öldürme” başlığı altında düzenlenen 81. maddesi; "Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”,
    “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinin 4. fıkrası ise;
    “Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”,
    Şeklinde hükümler içermektedir.
    Konuya ilişkin TCK"nun 87. maddesinin gerekçesinde ise; “Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmiş olması hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten yaralama hâllerinde, failin bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için, ‘Genel Hükümler Kitabı’nda yer alan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir” açıklamasına yer verilmiştir.
    765 sayılı TCK’nda objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’nda objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, “kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla “kusursuz sorumluluk” terkedilmiş olmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, s.161) 765 sayılı TCK’ndaki objektif sorumluluk esasının yerine 5237 sayılı TCK’nda haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, 5237 sayılı TCK’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.
    5237 sayılı TCK’nun “Netice sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesi; “(1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklindedir. Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi halinde, sorumlu tutulabilmesi için, netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır.
    Öğretide, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel istismar suçunda mağdurun ruh veya beden sağlığının bozulması, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halidir. (Nur Centel-Hamide Zafer-Özlem Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 3. Bası, s. 415; Mehmet Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, c.I, s.495)
    5237 sayılı TCK’nun 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın, özel hükümler arasında kendisine yer bulduğu maddelerin başında gelen TCK’nun 87. maddenin 4. fıkrasına göre, gerçekleştirilen kasten yaralama eylemi TCK’nun 86. maddesinin 1. veya 3. fıkraları kapsamında bulunur ve bunun sonucunda da ölüm meydana gelirse, en azından taksirle hareket etmiş olmak şartıyla faile belirtilen cezaların verileceği öngörülmektedir.
    Kasten yaralama sonucu mağdurun ölmesine ilişkin TCK"nun 87/4. maddesinin uygulanması için;
    a- Failin yaralama kastı ile hareket etmesi,
    b- Mağdurun TCK’nun 86. maddesinin birinci veya üçüncü fıkrasında düzenlenen şekilde yaralanmış olması,
    c- Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi,
    d- Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması,
    Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
    Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil de, ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.
    Madde metnine göre faile verilecek ceza belirlenirken kasten yaralama suçunun düzenlendiği TCK"nun 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına yollama yapılmıştır. O halde, mağdurun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek dereceden daha ağır şekilde yaralanması gerekmektedir. Anılan maddenin 2. fıkrasında karşılığını bulan basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda 87. maddenin 4. fıkrası uygulanamayacaktır.
    Üçüncü şart olarak mağdurun ölmesi ve failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
    Son olarak, failin meydana gelen bu ölüm sonucundan, en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.
    Diğer yandan, 5237 sayılı TCK’nun “Kasten öldürme” başlığı altında 81. maddesinde düzenlenen suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 87. maddesinin 4. fıkrasına düzenlenen yaralama sonucunda ölüme neden olma suçunun manevi unsuru yaralama kastıdır. O halde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Dolayısıyla suçun vasıflandırılmasından önce çözülmesi gereken konu, failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğuna ilişkindir.
    TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da; suç nedeni, kullanılan aletin cinsi, kullanılış şekli, isabet alınan bölge, darbe adedi ve şiddeti, failin suçtan önceki ve sonraki davranışları, aradaki husumet, hedef seçme imkanının bulunup bulunmadığı, mağdurdaki yaraların yerleri ve nitelikleri, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmak suretiyle kastın saptanması gerektiği belirtilmiştir.
    Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler nazara alınarak, somut gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak ortaya çıkarılmasıdır. Bu bağlamda gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılarak maddi gerçeğe varmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle, ulaşılma imkanı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak tecelli edebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılmasında zorunluluk bulunmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın, olay günü tartıştığı 81 yaşındaki maktulün kendisine hakaret edip elindeki baston ile vurması üzerine, maktulün elinden aldığı bastonla maktulün sırt ve baş bölgesine birkaç kez vurduğu, maktulün künt kafa travmasıyla oluşabilir nitelikte beyin kanaması sonucu öldüğü anlaşılan olayda; maktulde oluşan yaraların niteliği hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan rapor aldırılıp, tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
    Öte yandan, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, maktulde oluşan yaraların niteliği hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan rapor aldırılıp, tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması ve Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedenlerinden bozulmasına, bozma nedenine ve tutuklu kaldığı süreye göre, hükmün onanmasına rağmen infaza verilmediği gözetilerek, sanığın tutuklu bulunduğu bu suçtan tahliyesine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
    2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 01.02.2016 gün ve 2160-339 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Erzincan Ağır Ceza Mahkemesinin 27.01.2014 gün ve 172-9 sayılı hükmünün, maktulde oluşan yaraların niteliği hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan rapor aldırılıp, tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması ve Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedenlerinden BOZULMASINA,
    4- Bozma nedenine ve tutuklu kaldığı süreye göre, hükmün onanmasına rağmen infaza verilmediği gözetilerek, sanığın tutuklu bulunduğu bu suçtan TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
    5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.11.2016 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi