14. Hukuk Dairesi 2016/14115 E. , 2017/7170 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 29.04.2016 gün ve 2014/17369 Esas - 2016/5225 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı ve bir kısım davalılar vekilleri tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Mahkemece verilen karar, Dairemizce yasal ve hukuki dayanakları gösterilmek suretiyle bozulmuş olup, karar düzeltme istemi HUMK’nun 440. maddesindeki nedenlerden hiçbirisine dayanmamaktadır. Bu nedenle yerinde olmayan istemin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HUMK’nun 440. maddesinde gösterilen nedenlerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE, aynı yasanın 442/son ve 4421 sayılı Kanunun 2 ve 4/b-1 maddeleri delaletiyle takdiren 275,00"er TL para cezaları ile bakiye 4.60"ar TL"nin karar düzeltme ret harçlarının düzeltme isteyenlerden ayrı ayrı tahsiline, 04.10.2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve intifa hakkının terkini isteklerine ilişkindir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 29.04.2016 tarihli ve 2014/17369 Esas, 2016/5225 Karar sayılı ilamıyla "...davalılara anneleri tarafından yapılan pay satışının gerçekte bağış olduğundan önalım hakkı kullanılamıyacağı için davanın reddi gerekirken 12271 parsel sayılı taşınmazdaki dava konusu 4/12 payın keşfen belirlenen değeri olan 7.950.096 TL ile tapu harç ve masraflarının depo edilmediğinden bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir..." şeklindeki gerekçeyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili ile davalılardan ... ve ... vekili karar düzeltme isteğinde bulunmuşlardır.
Bilindiği üzere; önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.
Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir.
Dava konusu payın satışına ilişkin hukuki işlemin tarafı olan davalı 3. kişi durumundaki davacıya karşı bedelde muvazaa iddiasında bulunamaz ise de davacı önalım hakkına engel olmak amacıyla satış bedelinin resmi satış senedinde yüksek gösterildiğini iddia edebilir ve bu iddiasını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilir.
Öte yandan; 6100 sayılı HMK’nun 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı yasanın 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3-Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Somut olayda; davacının dava dilekçesinde bedelde muvazaa iddiasında bulunduğu; ancak, resmi akit tablosunda gösterilen satış bedelini harca esas değer olarak belirtip, buna göre nispi harç yatırmak suretiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, davalıların satış bedeline yönelik muvazaa iddialarına değer verilemeyeceği tartışmasızdır.
O halde, keşif tarihi itibariyle belirlenen değer ile tapu harç ve masrafları toplamı üzerinden harcın tamamlanması için süre verilmesi doğru değildir. Öyleyse, noksan harç tamamlanmadığından bahisle dosyanın işlemden kaldırılmasına ve sonrasında da HMK"nun 150. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması isabetsizdir.
Kabule göre de; davacıya verilen süreye ilişkin ara kararında tamamlanması gereken harç miktarının dahi açık bir şekilde belirtilmemesi karşısında, anılan bu sürenin yukarıda değinilen ilkelere aykırı olup, kesin sürenin sonuçlarını doğurmayacağı da açıktır.
Hal böyle olunca; işin esası bakımından inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmayıp, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, işin esasına yönelik bozma kararı verilmesinin ve bozma ilamında intifa hakkının terkiniyle ilgili talepten sözedilmemesinin maddi hataya dayalı olduğunun bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşılması nedeniyle, davacı vekili ile davalılardan ... ve ... vekilinin karar düzeltme isteklerinin kabulü ile, Dairemizin 29.4.2016 tarihli ve 2014/17369 Esas, 2016/5225 Karar sayılı ilamının ortadan kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmesi görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun karar düzeltme isteklerinin reddi kararına iştirak edemiyorum.