14. Hukuk Dairesi 2015/5308 E. , 2017/7167 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.12.2013 gününde verilen dilekçe ile tespit talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciye düşen B blok, 1, 3 ve 4 numaralı bağımsız bölümleri temlik aldığını, arsa sahibinin vefatı nedeniyle henüz kat irtifakının kurulamadığını; ... Belediyesi Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında taşınmazın bulunduğu bölgenin kamulaştırma işlemlerine başlandığını, kat irtifakı kurulamadığı için kamulaştırma bedelinin arsa sahibine ödeneceğini ileri sürerek 1, 3 ve 4 numaralı bağımsız bölümlerin mülkiyetinin tespitine, kamulaştırma bedelinin kendisine ödenmek üzere bloke edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı arsa malikleri mirasçıları davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalılar vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/14-358 Esas – 2010/353 Karar sayılı ve 30.06.2010 günlü ilamında da vurgulandığı üzere; 4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, (…) kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerine koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir” şeklinde açıklandıktan sonra, 2. maddesinde “Bu Kanun, 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birinin oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir.
Yine aynı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 4822 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin (e) bendinde tüketicinin, “bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi”; (h) bendinde Tüketici işleminin, “mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi”, (f) bendinde satıcının, “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri”; (c) bendinde ise malın, “Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları” ifade edeceği belirtilmiştir. 23. maddede, bu kanunun uygulaması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı, düzenlemesi getirilmiştir.
Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur.
Konut alım-satımına dair uyuşmazlıkların 4077 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için tüketicinin malı satın alma amacı çok büyük önem taşımaktadır. Yasa, nihai tüketici tarafından kullanım amacı ile alınan konut ve tatil amaçlı taşınmazlar yönünden geçerlidir. Bir mal veya hizmetin, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, kiraya verme, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur.
Somut olayda; 3 adet bağımsız bölüm satın alan davacı "tüketici" kavramı kapsamında kabul edilemez. Satış ticari amaçla yapılmış sayılacağından, tüketici mahkemesi değil, davanın değerine göre asliye hukuk mahkemesi görevli olduğundan, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esası hakkında kararı verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
04.10.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.