14. Hukuk Dairesi 2016/15788 E. , 2017/7144 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.02.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.05.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 03.10.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekilleri Av. ... Ugur ve Av. ... ile karşı taraftan davacı vekilleri Av. ... ile Av. ...geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı vekili 09.03.2012 tarihli dilekçesiyle; davacı ile davalılardan ..."un daha önce evli olup ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 19.03.2008 gün, 2008/120 Esas, 2008/121 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını ve aynı gün kararın kesinleştiğini, boşanmanın tarafların anlaşması ve birlikte hazırladıkları protokole uyarak gerçekleştiğini, 18.03.2008 tarihli bu protokolün 4. bendi gereğince 44 parselde kayıtlı tarla vasfındaki taşınmazın davalı ..."a ait 25/100 payının boşanma tazminatı olarak davacıya verileceğinin kararlaştırıldığını, protokole ve mahkeme kararına rağmen davalının bugüne kadar tazminat olarak taahhüt ettiği taşınmazı davacıya devretmediğini, davacı tarafından yapılan araştırmayla taşınmazın 18.07.2008 tarihinde 7695 yevmiye no"lu resmi senet ile 29.875 TL bedelle diğer davalı ..."e satıldığını öğrendiklerini, davalının taşınmazı kötü niyetle diğer davalıya devretmesinin mağduriyete sebep olduğunu, yapılan satışın boşanma kararından kısa bir süre sonra olması ve bugüne kadar davacıya durumun bildirilmeyerek oyalanması nedeniyle yeni malikin de iyiniyetli olmadığını ileri sürerek davanın kabulü ile 44 parsel sayılı taşınmazın 25/100 payının iptaliyle davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan ..., diğer davalıya dava konusu taşınmazı satacağına ilişkin söz verdiğini, amacının davacıyı zarara uğratmak değil verdiği sözü yerine getirmek olduğunu, davanın reddini savunmuş, 02.05.2016 tarihli dilekçesinde diğer davalının 1992 yılından beri iş arkadaşı olduğunu, borçlarından dolayı güvene dayalı olarak taşınmazı devrettiğini; ancak, kendisinin faydalanmasına izin vermediğini, boşanma protokolünün de muvazaalı olmadığını, 2009 yılında arkadaşlığının sona erdiğini, takdirin mahkemeye ait olduğunu beyan etmiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde, davacının diğer davalı ile anlaşarak bu davayı muvazaalı olarak açtığını, davalı ..."un aralarındaki sözlü anlaşmaya sadık kalarak, maddi sıkıntı nedeniyle taşınmazı sattığını, tarafların protokol doğrultusunda anlaşmalı olarak boşanmalarının muvazaalı olduğunu, halen aynı çatı altında davacı ve diğer davalının birlikte oturduğunu, alacaklılardan mal kaçırma amacıyla boşanmanın gerçekleştirildiğini, dava konusu taşınmazı gerçek ve rayiç bedeli karşılığında aldığını, iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, tapuda şerh olmadan ve davalı ... ile birlikte 6 ayrı paydaşın paylarının aynı resmi senetle annesi ..., babası ... ve kendisi tarafından ipotek borcuyla birlikte satın alındığını, satıcı 6 kişinin ipotek borcu için 1.182.667 TL ödeme yapıldığını, banka ipotek bedellerini ödemiş olduklarını, diğer davalının 04.04.2012 tarihli cevap dilekçesinde taşınmazı sattığını açıkça beyan ettiğini, TMK 1023. maddesi gereğince iktisabının korunacağını; ayrıca davacının 18.03.2008 tarihli boşanma protokolüne göre almış olduğu dava konusu parsel dışında diğer üç adet taşınmazı iki gün sonra bir adet taşınmazı ise dört gün sonra tapuda üzerine devir almasına rağmen dava konusu 44 sayılı parsel için 4 yıl bekleyip dava açmadığı gibi tapuya da şerh koydurmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2011/330 Esas, 2013/450 Karar sayılı ilamında taraflar arasındaki boşanmanın muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı, boşanma kararının Türk Medeni Kanunun 633. maddesinde ifadesini bulan, tescilden önce dahi mülkiyeti nakleden bir ilam niteliğinde olduğu nazara alınarak davacının Diğer davalı ..." dan boşanma tarihi olan 19.03.2008 tarihli mahkeme ilamı ile taşınmazın maliki olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı ... vekilinin temyizi üzerine Dairece dava konusu taşınmaz için davacı, kayıt malikinin kötüniyetli olarak mülkiyeti kazandığını ileri sürdüğünden ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen yada bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığının araştırılması gerektiğinden söz edilerek hüküm bozulmuştur.
Davacı vekilinin karar düzeltme istemi 20.02.2015 tarih ve 2015/920- 1791 sayılı ilam ile reddedilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak taraf tanıkları dinlenmiş, davalı ..."in mal kaçırmak amacıyla payını diğer davalıya satış yoluyla temlik ettiği sonucuna varılarak davanın kabulüne taşınmazın 25/100 payının tapu kaydının iptaliyle davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir
Dava, boşanma protokolünün mahkeme ilamı ile tasdiki sonucu TMK 705. maddesi uyarınca mülkiyetin tescilsiz olarak kazanıldığı ve muvazaa iddiasına dayalı, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı ile davalı ... arasındaki 19.03.2008 tarihli boşanma protokolü gereğince davacıya verilen dava dışı diğer taşınmazların payları 21.03.2008 tarihinde davacıya devredildiği halde dava konusu taşınmaz için davacının dört yıl beklemesi, hayatın olagan akışına uygun değildir. Öte yandan aynı resmi senet içeriğinde 6 ayrı paydaşın payları ipotek bedelleri ödenerek davalı ... tarafından satın alınmış, diğer paydaşlar hiçbir itirazda bulunmamışlardır. Davacı ile diğer davalı ..."un alacaklılardan mal kaçırmak kastı ile muvazaalı olarak boşandıkları hususu Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/3106 Esas, 2015/11590 Karar sayılı ve 05.11.2015 tarihli ilamında açıklanmıştır. Bu durumda mahkemece sadece davacı tanıklarının ve diğer davalı ..."un beyanlarına itibar edilerek karar verilmiş olması yerinde bulunmadığı gibi davalı tanıklarının beyanlarına niçin itibar edilmediği ve davalı ..."un 04.04.2012 tarihli cevap dilekçesindeki "dava konusu taşınmazı diğer davalı ..."e sattım" şeklindeki beyanı ile çelişkili olan sonraki beyanlarına itibar edilmesi yerinde değildir.
İddia, savunma, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre ..."un taşınmazı ..."e satışı işleminin muvazaalı olduğunun kanıtlanamadığı, satışın gerçek olduğu sonucuna varılmış, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatarana iadesine, 1480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ..."e verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.10.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.