Taraflar arasındaki “İtirazın İptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 06.12.2007 gün ve 2007/84 E- 470 K. Sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16.Hukuk Dairesinin 23.09.2008 gün ve 2008/2599-5614 sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyeliğinden istifa etmiş olması nedeni ile kooperatife ödediği aidatın iadesi amacıyla başlattığı icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı kooperatif vekili, davacının alacağının muaccel olmadığını, eski yönetici olduğunu, kooperatifin bir kısım paralarının davacı tarafından kooperatife ödenmediğini, bu konu nedeniyle hakkında tetkik yapıldığını, sonucunun beklenmesinin gerektiğini ve alacak varsa genel gider payının düşülmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, alınan bilirkişi raporuna göre davanın 10.526,26 YTL asıl alacak ve 652,44 YTL işlemiş faiz üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, dava kooperatif üyeliğinden ayrılan davacının ödediği aidatların kendisine iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilen hesaplama şeklinde isabet bulunmamaktadır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca, ödenecek meblağ belirlenirken genel giderlerden davacının hissesine isabet eden masrafın düşülmesi gerekmektedir. Bu yasal düzenlemeye uyulmaması diğer ortakların aleyhine sonuç doğuracaktır. Mahkemece, bilirkişilerden ek rapor alınarak davacının son yıla ilişkin genel gider payının belirlenmesi, bu payın ödenmesi gereken miktardan düşülmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, açıklanan yasal düzenleme gözden kaçırılarak karar verilmesi isabetsizdir..)
gerekçesiyle şeklinde hüküm bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda kısmen direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesine dayalı, kooperatif ortaklığından ayrılma nedeniyle yersiz ödenen aidatların iadesine yönelik takibe, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı vekili, müvekkilinin 08.11.2005 tarihinde davalı/borçlu kooperatifin ortaklığından istifa ederek yönetim kuruluna bildirdiğini, istifasının 09.11.2005 tarih ve 116 no.lu yönetim kurulu kararı ile kabul edilmesiyle de müvekkilinin kooperatif üyeliğinin sona erdiğini, ödediği aidatların iadesi amacıyla başlattığı icra takibine borçlu kooperatifin haksız yere itiraz ederek takibin durmasına neden olduğunu, ifadeyle, itirazın iptali ile icra takibinin devamına ve davalının % 40 oranında icra inkâr tazminatı ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı/Borçlu Kooperatifi vekili, davacı tarafın henüz kesinleşmiş ve muaccel hale gelmiş bir alacağının bulunmadığını, davacının aynı zamanda 06.11.2005 tarihinde icra olunan genel kurula kadar kooperatifin yöneticisi durumunda olduğunu, 22.4.2006 tarihli genel kurulda hesap tetkik komisyonu kurulmasına karar verildiğini, davacının hak ve borçları ile hukuki durumunun hesap tetkik komisyonunun çalışmalarının karara bağlanmasından sonra belirlenebileceğini, ancak kooperatif hesapları sıfırlanıp icra aşamasına gelindikten sonra, davacının ödediği üye aidatları sebebiyle alacaklı konumuna gelirse, bu meblağdan genel gider payının düşülmesi gerektiğini beyanla, haksız ve yersiz açılan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece, hüküm yukarıya başlık bölümüne aynen alınan gerekçelerle bozulmuş; mahkeme önceki kararında direnmekle, davalı vekili hükmü temyize getirmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, davacı/alacaklının davalı kooperatif ortaklığından 08.11.2005 tarihinde istifa edip, bu istifanın 09.11.2005 tarihli kooperatif yönetim kurulu kararıyla kabul edildiği ve istifaya kadar ödediği aidatların iadesini talep edebileceği uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık; kooperatif ortaklığından ayrılan davacı/alacaklıya iadesi gereken miktarın mahkemece usul ve yasaya uygun biçimde tespit edilip edilmediği; düşülmesi gereken genel gider paylarının yapılan hesaplamada nazara alınıp alınmadığı, noktasında toplanmaktadır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun “Kooperatiften Çıkan Veya Çıkarılan Ortaklarla Hesaplaşma Süresi Ve Yükümlülük” başlığını taşıyan 17.maddesi;
“Kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortakların kendilerinin yahut mirasçılarının kooperatif varlığı üzerinde hakları olup olmadığı ve bu hakların nelerden ibaret bulunduğu anasözleşmede gösterilir. Bu haklar, yedek akçeler hariç olmak üzere, ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanır.
Kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürecek nitelikteki iade ve ödemeler, anasözleşmede daha kısa bir süre tespit edilmiş olsa bile genel kurulca üç yılı aşmamak üzere geciktirilebilir. Bu durumda kooperatifin muhik bir tazminat isteme hakkı saklıdır. Çıkan veya çıkarılan ortaklar ile mirasçılarının alacak ve hakları bunları istiyebilecekleri günden başlıyarak beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Çıkan veya çıkarılan ortağın sermaye veya mevduatından kısmen veya tamamen yoksun kalacağı hakkındaki şartlar hükümsüzdür.”
Hükmünü içermektedir.
Şu durumda; kooperatiften çıkan ortakla kooperatif arasında hesaplaşma yapılacağı ve bu hesaplaşmanın, ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre ve maddede açıklanan yönteme uygun olması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
Mahkemenin hükmüne dayanak teşkil eden 21.8.2007 tarihli bilirkişi raporunda aynen: “…Davalı kooperatifin Aydın 2.Noterliğinin 23.12.2004 tarih ve 23176 yevmiye numarasıyla onaylı 2005 yılı yevmiye defterinin 31.12.2005 tarih 155 yevmiye numaralı kapanış maddesinde (131.03 Sencer Serter) hesabında 11.899,43 YTL. (335.01 Sencer Serter Hesabında 600,00 YTL. kayıtlı olduğu ve davacı kooperatifin 31.12.2005 tarihine kadar yaptığı genel giderlerin 30.271,70 YTL. olduğu, 39 üye kapasiteli olduğu belirtilen kooperatifin her üyesine bu genel giderden (30.270,70/39)=776,17 YTL. isabet ettiği ve tespitlere göre davacının davalı kooperatiften (11.899,43)-(600,00 +776,17)10.523,26 YTL. alacaklı olduğu…” şeklinde hesaplama yapılmış; böylece davacı/alacaklının payına düşen genel gider payı hesaplamada nazara alınıp, ödenecek miktardan düşülmüştür.
Mahkemece de bu hesaplama esas alınarak hüküm kurulmuştur.
Hal böyle olunca, Özel Daire kararında “ödenecek meblağ belirlenirken genel giderlerden davacının hissesine isabet eden masrafın düşülmesi gerekirken buna uyulmadığı” yönündeki belirleme dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Yerel Mahkemenin, davacı/alacaklının payına düşen genel gider payının hesaplanıp ödenecek miktardan düşüldüğüne ilişkin, direnme kararı usul ve yasaya uygun olup; yerindedir.
Ne var ki, son yıla ilişkin bilançonun kesinleşip kesinleşmediği, kesinleşmişse ödenecek miktarın ve bu miktardan düşülecek genel gider payının hesap şeklinin yasaya uygun olup olmadığı; sonuçta da hükmedilen miktarın doğru olup olmadığı Özel Dairece incelenmemiştir.
Bu hususlara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle; yerel mahkemenin, davacı/alacaklının payına düşen genel gider payının hesaplanıp ödenecek miktardan düşüldüğüne ilişkin DİRENME KARARI UYGUN OLUP, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 16.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 03.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.