Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2019/100
Karar No: 2019/11960
Karar Tarihi: 18.12.2019

Cinsel taciz - hakaret - verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme - kişilerin huzur ve sükununu bozma - Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/100 Esas 2019/11960 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2019/100 E.  ,  2019/11960 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suçlar : Cinsel taciz, hakaret, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, kişilerin huzur ve sükununu bozma
    Hükümler : 1- Sanık ... hakkında cinsel taciz suçundan dolayı CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraat
    2- Sanıklar ... ve ... hakkında hakaret suçundan dolayı TCK’nın 125/1, 43/1, 52/2-4. maddeleri gereğince ayrı ayrı mahkumiyet
    3- Sanık ... hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan TCK’nın 136/1, 53/1-a-b-c-d-e maddeleri gereğince mahkumiyet
    4- Sanık ... hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan TCK’nın 136/1, 62, 53/1-a-b-c-d-e, 51/1-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
    5- Sanık ... hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan dolayı TCK’nın 123/1, 43/1. maddeleri gereğince mahkumiyet
    6- Sanık ... hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan dolayı TCK’nın 123/1, 43/1, 52, 52/2-4. maddeleri gereğince mahkumiyet

    Cinsel taciz suçundan sanık ...’in beraatine ilişkin hüküm, katılan tarafından, hakaret, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ile kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından sanıklar ... ve ...’nin mahkumiyetlerine ilişkin hükümler, sanıklar ve katılan tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    A) Sanıklar ... ve ... hakkında hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıkların ve katılanın temyiz istemlerinin incelenmesinde;
    Anayasa Mahkemesinin 07.10.2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren, 23.07.2009 gün ve 2006/65 Esas, 2009/114 karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar 5237 sayılı TCK"nın 50 ve 52. maddeleri ve 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2000 TL"ye kadar (2000 TL dahil) adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanun"un 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, 07.10.2010 ila 6217 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihine kadar ise mahkumiyet hükümlerinin hiçbir istisna öngörülmeksizin temyizinin mümkün olduğu, 14.04.2011 ve sonrasında ise, doğrudan hükmedilen 3000 TL’ye kadar (3000 TL dahil) adli para cezalarının 5320 sayılı Kanun"un Geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu anlaşılmakla; sanıklar hakkında hakaret suçundan dolayı 01.10.2015 tarihinde doğrudan hükmedilen 2700 TL"den ibaret mahkumiyet hükümlerine yönelik suç vasfına ilişkin herhangi bir temyiz istemi de bulunmadığından, sanıkların ve katılanın temyiz istemlerinin 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,
    B) Sanık ... hakkında cinsel taciz suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik katılanın temyiz isteminin incelenmesinde;
    Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılanın sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,
    C) Sanıklar ... ve ... hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıkların ve katılanın temyiz istemlerinin incelenmesinde;
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların ve katılanın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    1- İddianamede, mağdurun, cep telefonuna gönderilen mesajlar ve telefonla aranmasına ilişkin açıklamalarda bulunulduktan sonra, fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden sanıkların, mağduru, cep telefonu ile sürekli arayarak rahatsız ettikleri iddia edilmiş olup, mağdur adına açılan sahte facebook hesabındaki paylaşımlar nedeniyle mağdurun huzur ve sükununun bozulduğuna dair açılmış bir kamu davası bulunmadığı gözetilmeden, mağdura ısrarla telefon edilmesi ve mesaj gönderilmesi iddiasına ilişkin olarak bir karar verilmesi yerine, CMK"nın 225/1. madde ve fıkrasındaki, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” düzenlemesine aykırı şekilde, iddianame dışına çıkılıp, hüküm fıkrasındaki, “sanıkların iştirak iradesi içerisinde telefonla ve facebook üzerinden katılana yönelik eylemlerini gerçekleştirerek katılanın iç huzurunu bozdukları sabit olduğundan” ibareleri ile de kısmen çelişki oluşturan, “... Tüm dosya kapsamı incelendiğinde sanıkların fikir ve iş birliği içerisinde katılan hakkında kişisel verilerini ele geçirmek suretiyle facebook sayfası açtıkları ve katılana ait kişisel verilerin buralarda kullanıldığı, açılan sayfada katılana defalarca hakaret içeren yazılar yazıldığı, ayrıca haftalarca süren bu yazılanlar nedeni ile katılanın huzur ve sükununun bozulduğu anlaşıldığından...” biçimindeki gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
    2- Kabul ve uygulamaya göre de:
    a) Mağdurun cep telefonuna mesaj gönderen ve onu telefonla arayan GSM hatlarından birinin sanık ...’in nişanlısı olan diğer sanık ... adına, diğer hattın sanık ...’in çalıştığı şirket adına kayıtlı olduğu tespit edilmiş olup, her iki hattın kullanıcısının uzun süredir sanık ... olması, adı geçen sanığın, daha önce de farklı bir GSM hattından ve nişanlısı olan diğer sanık ...’den habersiz mağdurla iletişim kurduğunu gösteren mesajlarla “... Bu aramaları ve mesajları ben nişanlım olan ...’nin söylemesi ile aramadım.” biçimindeki ifadesi, sanık ...’nin, adına kayıtlı olan hattı diğer sanığa kullanması için verdiğini, yaklaşık olarak 1 yıldır onun tarafından kullanıldığını, mağduru rahatsız etmesi için ona bir şey söylemediği gibi konudan sonradan haberdar olduğunu ve atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan etmesi karşısında, sanık ...’nin, diğer sanığın eylemlerine iştirak ettiğine dair, mahkumiyetine yeter, her türlü derecede şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle CMK’nın 223/2-e madde, fıkra ve bendi gereğince beraatine kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, dosya kapsamına uygun düşmeyen yetersiz gerekçelerle sanık ... hakkında mahkumiyet hükmü kurulması,
    b) Sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde müşterek fail olarak suçu işledikleri kabul edilmesine rağmen TCK’nın 37/1. madde ve fıkrasının uygulama maddesi olarak gösterilmemesi ve sanık ... hakkında hükmedilen kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken uygulanan kanun maddesinin TCK"nın 50/1-a madde, fıkra ve bendi yerine uygulama yeri bulunmayan TCK"nın 52. maddesi olarak yazılması suretiyle CMK"nın 232/6. madde ve fıkrasına uyulmaması,
    c) TCK"nın 123/1. madde ve fıkrasındaki kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun niteliği gereği hukuka aykırı davranışın ısrarla yapılması gerekmekte olup, mağdura yönelik farklı zamanlarda gerçekleşen eylemler arasında kesinti oluştuğuna dair bir iddia ve tespit de bulunmaması karşısında, söz konusu eylemlerin, anılan suçun “ısrar” öğesini oluşturacağı ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunmadığı gözetilmeden, hükmolunan cezalarda aynı Kanun"un 43/1. madde ve fıkrası gereğince artırım yapılarak, sanıklara fazla ceza verilmesi,
    d) Sanık ...’in, UYAP üzerinden temin edilen ve dosyada mevcut olan adli sicil kayıtlarının incelenmesinde, Eskişehir 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 10.01.2013 tarihli, 2012/1007 esas, 2013/15 karar sayılı ilamı ile kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan hapis cezasından çevrilen 1.800,00 TL adli para cezası ile cezalandırılması ve anılan mahkumiyet kararının 29.03.2013 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle tekerrüre esas sabıkasının bulunmasından dolayı sanık ... hakkında, TCK"nın 58. maddesi gereğince tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ve sanık ...’e hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infaz edilmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
    e) Sanık ... hakkında kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak TCK"nın 53/1. madde ve fıkrasında öngörülen hak yoksunluklarına hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
    Kanuna aykırı olup, sanıkların ve katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA,
    D) Sanıklar ... ve ... hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıkların ve katılanın temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların ve katılanın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    1- Fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden sanıklar ... ve ...’nin, mağdur ...’ye ait facebook hesabında yer alan kişisel veri niteliğindeki fotoğrafları, aynı sitede açtıkları sahte hesaplar üzerinden yayımlayarak, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda;
    Dosyada mevcut “...” isimli sahte facebook hesabı ile mağdurun adını ve soyadını taşıyan diğer sahte facebook hesabına ilişkin belge örneklerine göre; “...” isimli sahte facebook hesabında mağdur ...’nin kişisel veri niteliğindeki fotoğraflarının yayımlandığı, mağdurun adını ve soyadını taşıyan sahte facebook hesabı üzerinden ise mağdur tarafından yazılıyormuş algısı doğuran ve mağdur ile tanık ...’yi ve adı geçen tanığın eşi olan ...’i rencide eden ibarelerle birlikte mağdurun kişisel veri niteliğindeki fotoğraflarının ve mağdurun kullanımındaki cep telefonu numarasının yayımlandığı, söz konusu hesaplardan 30.06.2014 tarihinde başlayan paylaşımlardan dolayı mağdurun 02.09.2014 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi verdiği, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürülüğünün 25.09.2014 tarihli yazısında, “...” isimli sahte facebook hesabına ilişkin 11.09.2014 tarihinde yapılan açık kaynak araştırmasında anılan hesabın dondurulduğunun tespit edildiği; ancak, 25.09.2014 tarihinde tekrar yapılan araştırmada hesabın açık olduğunun belirlendiği, sonuç olarak 30 Haziran 2014 tarihinde başlayan paylaşımların 25 Eylül 2014 tarihine kadar devam ettiğine dair bir şüphe bulunmadığı,
    Sanık ...’nin başka bir adli soruşturma kapsamında Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca şikayetçi sıfatıyla alınan 10.06.2014 tarihli ifadesinde yer alan; “...Ben ... İlköğretim Okulunda öğretmenim. Aynı okulda öğretmen olan ...’in eşi olan ... (kendisi de aynı okulda öğretmen) tarafından 2012 yılında tacizlere uğradım. Kendisi telefonundan bana mesajlar atmaya başladı. Fakat bu mesajlar telefonumda kayıtlı değildir. Bende bunun üzerine kendisini tersledim. 04.06.2014 tarihinde nişanlım olan ... ... Tarsus"ta işleri dolayısıyla sevkiyat yaparken ... Hanım’la denkleşmiş. Fakat diyalog kurmamış. ... Hanım da eşini arayarak ‘Biri beni takip ediyor!’ demiş. ... de nişanlımın önünü keserek hesap sormak istemiş. Halbuki nişanlım sevkiyat işiyle uğraşır, aynı caddede tesadüf gelmişlerdir. 05.06.2014 tarihinde ... ve ... konuşmak için okulda yanıma geldiler. ... eşimi sapıklıkla suçladı, ‘Nasıl benim eşimi takip edersin?’ diyerek iftiralarda bulundu. Ben de ‘Asıl sen beni zamanında telefonumdan rahatsız ettin, mesajlar attın’ dedim. Bunu duyan ... Hanım ‘Mesajlar duruyor mu?’ dedi, ‘Yok’ dedim. Fakat ... yaptıklarını itiraf etti. Bu olanlara okulda pek çok öğretmen şahittir, istendiğinde hazır edebilirim. 05.06.2014 günü akşamı olanları yeni öğrenmiş olan ... ... bana mesajlar atmaya başladı. Telefonumda kayıtlıdır, dökümünün yapılmasını talep ediyorum...” şeklindeki beyanlarından ve sanık ...’in mağdur ...’nin cep telefonuna gönderdiği mesajlardan anlaşılacağı üzere, sanık ..., nişanlısı olan sanık ...’nin öğretmen arkadaşlarını tanıdığı ve mağdurun kullanımındaki cep telefonu numarasını bildiği gibi tanık ... ile sanık ... arasında da husumet olduğu, dolayısıyla sanık ... ile uzun süredir beraber olan ve 10.06.2014 tarihinde henüz onunla ilişkisi bitmemiş olan sanık ...’in, mağdur ..., tanık ... ve tanık ...’nin eşi hakkında sanık ...’nin haberi olmaksızın sahte facebook hesaplarından paylaşımda bulunabileceği, bir başka anlatımla sahte facebook hesaplarından paylaşılan hususların paylaşıldıkları tarih itibariyle sanık ... tarafından diğer sanık ...’e aktarılması zorunlu ve sanık ... tarafından bilinemeyecek bilgiler niteliğinde olmadığı; ayrıca, mağdurun kendi beyanından da anlaşılacağı üzere, sanık ...’in facebook adlı sosyla paylaşım sitesinden yaptığı arkadaşlık teklifi, mağdur tarafından kabul edilmiş olup, sanık ... tarafından, mağdura ait facebook hesabındaki fotoğraflara, diğer sanık ...’ye ihtiyaç duyulmaksızın ulaşılabilme olanağının bulunduğu,
    Sanık ...’nin nişanlısı olan diğer sanık ...’den ayrılmasının ardından sanık ...’in kendisine yönelik eylemlerinden dolayı şikayetçi olması nedeniyle sanık ...’in polis merkezinde alınan 17.02.2015 tarihli ifadesinde; “... Hakkımda şikayette bulunan ...’yi yaklaşık 4 yıldır tanıyorum. Son bir yıla kadar da kendisi ile aynı evde yaşıyordum. Nişanımızı da aile arasında yapmıştık. Nikah günü dahi almıştık. Ancak... ...’den ayrıldım. Ayrıldıktan sonra kendi aldığım eşyaları geri almak istedim. Eşyalarımı almaya gittiğimde ise polisler aradı ve uzaklaştırma kararı alındığını söyledi. Bu karar üzerine evde kalan kıyafetlerimi almak için kendilerine bilgi verdim. O da annesi ile birlikte ‘Gel al’ dedi. Ben eve gittim. Eşyalarımı alıp çıkmak üzere iken beni tekrar şikayet etmişler ve ben tedbir kararına aykırı davranmış gibi yeniden polis merkezine giderek ifade vermek zorunda kaldım. ...’nin dilekçesinde belirttiği gibi ben kendisini sürekli arayarak tehdit ve hakarette bulunmadım...” biçiminde beyanda bulunduğu, dolayısıyla 2014 yılı Şubat ayından itibaren sanık ... ile diğer sanık ...’nin aynı evde yaşamadıkları, sanık ... hakkında diğer sanık ...’ye yönelik eylemlerinden dolayı 12.08.2014 tarihinde 6284 sayılı Kanun kapsamında önleyici tedbir kararı verildiğinin de dosyada mevcut karar örneğinden anlaşıldığı,
    Üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan eden sanık ...’in, söz konusu facebook hesaplarının, sanık ... tarafından veya onun azmettirmesiyle ya da onunla birlikte kendisi tarafından açıldığına ilişkin bir savunmasının bulunmadığı, sanık ...’nin ise; “... Ben ... adına ... ... ile birlikte hareket ederek facebook açmadık; ancak... ... biz ayrıldıktan sonra ... adına facebook sayfası açtığını söyledi, amacı beni zor durumda bırakarak birleşmeye çalışmaktı, ... adına açılan facebook hesabının, araştırıldığında, yani IP numarasında, kimin adına açıldığı ve yapıldığı anlaşılır, şahsın telefonu incelendiğinde bu durum ortaya çıkacaktır, bu yüzden etrafımdaki kişilerle uğraşmakla tehdit etti beni, ben de şikayette bulundum, 7,5 ay hapis cezası aldı, Mersin 11. Asliye Ceza Mahkemesinde ceza almıştır...” şeklinde savunmada bulunarak, savunmasında geçen mahkumiyet kararının tefhim edildiği 11.02.2015 tarihli duruşma zaptının bir örneğini dosyaya sunduğu,
    Yukarıdaki açıklamalar, dosyada mevcut diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde; mağdur ...’nin 28 Ağustos 2013 tarihinde kendisi hakkında şikayetçi olmasından dolayı ona husumet besleyen sanık ...’in, mağdura ait facebook hesabındaki mağdurun kişisel veri niteliğindeki fotoğraflarını kullanarak 30 Haziran 2014 tarihinde “...” isimli sahte facebook hesabı açtığı, mağdurun bu nedenle 02 Eylül 2014 tarihinde ayrıca şikayetçi olmasının ardından da mağdurun adını ve soyadını taşıyan facebook hesabı üzerinden 2014 yılı Eylül ayı itibariyle paylaşımlarına devam ettiği, ancak, 2014 yılı Ağustos ayında sanık ... ile evlenmekten vazgeçtiği ve ondan ayrıldığı anlaşılan diğer sanık ...’nin, kesin olarak belirlenememekle birlikte sanık ... ile fiili birlikteliklerinin sona erdiği tarihlerde başlayıp, ondan tamamen ayrıldığı 2014 yılı Eylül ayının sonlarına kadar devam eden sanık ...’in eylemlerine iştirak ettiğine dair, savunmasının aksine, mahkumiyetine yeter, her türlü derecede şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı dikkate alındığında, sanık ...’nin üzerine atılı verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan CMK’nın 223/2-e madde, fıkra ve bendi gereğince beraatine kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, dosya kapsamına uygun düşmeyen yetersiz gerekçelerle sanık ... hakkında mahkumiyet hükmü kurulması,
    2- Kabul ve uygulamaya göre de:
    a) Sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde müşterek fail olarak suçu işledikleri kabul edilmesine rağmen TCK’nın 37/1. madde ve fıkrasının uygulama maddesi olarak gösterilmemesi suretiyle CMK"nın 232/6. madde ve fıkrasına uyulmaması,
    b) Mağdurun kişisel veri niteliğindeki fotoğrafları ile mağdurun kullanımındaki cep telefonu numarasının, farklı facebook hesapları üzerinden bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda yayımlanması nedeniyle zincirleme suç koşullarının oluştuğu ve sanıklar hakkında hükmedilen temel cezalarda TCK"nın 43/1. madde ve fıkrası gereğince artırım yapılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hükümler kurularak sanıklara eksik ceza hükmolunması,
    c) Hükümlerin gerekçe kısmında, “...sanıkların sabıka durumları, suçtan kaynaklanan pişmanlık göstermedikleri kanaatine varıldığından sanıklar hakkında TCK"nın 62. maddesi uyarınca indirime gidilmemiş...” ibareleri yer almasına rağmen sanık ...’ye hükmolunan temel cezada TCK’nın 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapılması suretiyle gerekçeyle hüküm arasında çelişkiye neden olunması,
    d) Hükümlerin gerekçe kısmında yer alan, “...sanıkların suç işlemede ısrarlı davranışları nedeni ile sanıklara verilen cezada takdiren alt sınırdan uzaklaşılmış, sanıkların sabıka durumları, suçtan kaynaklanan pişmanlık göstermedikleri kanaatine varıldığından sanıklar hakkında TCK"nın 62. maddesi uyarınca indirime gidilmemiş...” ibareleri ile çelişki oluşturacağı düşünülmeden ve herhangi bir gerekçeye de dayanılmadan sanık ...’ye hükmedilen hapis cezasının TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmesi,
    e) Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık ... hakkında, TCK"nın 58. maddesi gereğince tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ve sanık ...’e hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infaz edilmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
    f) Sanıklar ... ve ... hakkında TCK"nın 53. maddesi tatbik edilirken, 3. fıkraya aykırılık oluşturacak şekilde, TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluklarına, kendi alt soyları dışındaki diğer kişiler yönünden “hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar” karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık ... hakkında TCK"nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından hak yoksunluğunun kendi alt soyu bakımından uygulanmaması gerektiğinin dikkate alınmaması ve T.C. Anayasa Mahkemesinin TCK"nın 53. maddesine ilişkin olan 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK"nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    g) CMK"nın 326/2. madde ve fıkrasına göre, yargılama giderlerinin, her bir sanığa sebebiyet verdikleri tutar kadar ayrı ayrı yükletilmesine karar verilmesi gerekirken, sanıklardan eşit olarak alınmasına karar verilmesi,
    Bozmayı gerektirmiş olup, sanıkların ve katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince kısmen isteme uygun olarak BOZULMASINA, 18.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi